28 Eylül 2009

Bu resim neleri anlatır? Neleri anlatmaz ki?

http://lh3.ggpht.com/_Hjkac1ftqjA/SsD3hK6e9OI/AAAAAAAAZ-s/P4a-l8dU8ss/s720/S%C3%BCrg%C3%BCc%C3%BC%201974%20-%20M.Masum%20S%C3%BCer%20-%20www.surgucum.com.jpg
Resmi Büyütmek içim tıkla

Sizce bu resim neleri anlatır?

Neleri anlatmazki?

Hele hele ben daha 4 yaşındayken çekilmişse o kadar çok şey anlatır ki, anlatmakla bitmez...
Ama ben anlatayım.

Bu resim, Sürgücünün Çeşme Meydanı'nın 1974 yılı görüntüsüdür. Resim, Sürgücülü Foto Sanatçısı M. Masum Süer tarafından çekilmiştir.

Bu resim, her şeyden önce 1970 yılından sonra gerçekleşmiş olan Çeşme Meydanındaki yağmanın ve talanın resmidir.

İşte bu resim çekildiği zaman ben henüz 4 yaşındaydım. Kıbrıs barış harekâtı yeni başlamıştı. O yıl Nedim abim askerliğini komando olarak yaptığı için, annemler ondan çok endişe ediyorlardı. Hayal meyal hatırlıyorum, Nedim abimin komando elbiseli ve tüfekle çekilmiş siyah beyaz fotoğrafları evimizin duvarını süslüyordu. O yıldan hatırladığım ikinci hatıram ise, Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle, Sürgücüye yazlık sinema gelmişti. Eski Sürgücü İlkokulunun bahçesine siyah beyaz savaş filmi oynatılıyordu. Film gündüz olarak okulun bahçesinde oynatıldığı için, o günü bir yaz günü olarak hatırlıyorum. Annem beni kucağında oraya götürmüştü…

Resme bakınca inanın o kadar çok duygulandım ki…

Aklımdan o kadar çok olay ve kişi geçiyor ki. Bunların genci yaşlısı çoğu bugün hayatta değildir.
Hiç unutmam. Mesela çocukluk arkadaşım Çetin Budak (Çeto) vardı. Çeto gerçekten de zekâsı fazla olduğu için hiperaktif bir arkadaştı. Son derece cesur ve korkusuzdu. O zamanlar Çeto’nun yaramazlıkları dilden dile anlatılırdı. İlkokul birinci sınıfta Çeto ile aynı sınıfta idik. Öğretmenimiz önceleri Dengızanlı rahmetli Bekir GÜMÜŞ idi. Çeto ile arasıra emsallerimiz Yafes (Postacının oğlu) Osman, Orhan ve İsmet ile mezarlığın öğretmen lojmanlarının arkasına denk gelen bölümünde Goké oynardık. Çeto, ben daha 8 yaşında iken ansızın hastalanıp, aramızdan ayrıldı. Çeto arkadaşıma Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.…

Mehmet Alökmen vardı. Rahmetli annem onun için hep aynı günde doğduğumuzu anlatırdı. Mehmet ile komşumuz ve yaşıtım olan Osman la beraber, Taş Köprünün aşağısındaki derede suya girerdik. (Köprü duvarının orta yerinde kare şeklinde büyükçe bir taş vardı. Herkes dereye serinlemek için geldiğinde o taşı taşlardı. Gerekçe ise güya lanetli taş (Kevré Naleté) imiş. Halbuki zamanında kim uydurduysa bu tamamen safsata idi. Sonradan anladım ki o taşın köprünün tarihçesinin yazıldığı kitabe imiş.) Mehmed’in Masmavi gözleri vardı. Son derece efendi ve terbiyeli bir arkadaştı. Mehmet bir gün dağa hayvanları otlatmaya gitmiş. Kayalıkların arasında kuş yuvası zannettiği aralığa elini sokunca elini yılan sokmuştu. Zamanında doktora yetiştirilemediği için Mehmet Alökmen arkadaşım vefat etmişti. Mehmedin, ölümünü duyunca o kadar çok üzülmüştük ki... Mehmet arkadaşıma Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun….

Çeşme meydanında, eskiden bulgur yapmak amacıyla her aile ihtiyacı oranında kurulmuş kazanlarda buğday haşlardı. Haşlanan buğdaylar (Dahnu), okulların betonarme damında ya da okul bahçesinde serilen palasların üzerinde kurutulurdu. Daha sonra kurutulmuş bulgurluklar, köyün orta yerinde kurulu bulunan Deng dediğimiz kamyon tekerleği büyüklüğündeki büyükçe taşın at yardımıyla üzerinde döndürülmesiyle kabuğundan soyulurdu. O zamanlar 2 tane Deng vardı. Biri Deng’a mala Ağé, diğeri ise Deng’a mala Eziz Ağa idi. Daha sonra bu bulgurluklar, bulgur makinasın da pilavlık ve köftelik bulgurlar haline getirilirdi. O zamanlar Sürgücü de 2 tane bulgur makinası vardı. Makine H.Cemil ve Makina M. Hüsén. O vakitlerde teknoloji bu günlerdeki gibi gelişmediği için, hazır olarak alınmıyordu.

Bir de, eskiden sıcak yaz günlerinde buzdolapları olmadığı için, şekil verilmiş çamurdan fırınlanarak yapılmış Cér veya Şerbık denilen suyun soğuk içilmesini sağlayan kaplar vardı. Türkçede testi deniliyor. Yazın biz damda yatarken hep Cérden su içerdik. Cér suyu sıcak iklime rağmen çok serindi. Şerbıkler ise aşağı yukarı 2 kişinin su ihtiyacını karşılıyordu.

Eskiden H.Hüseyin Budak’ın evinin arkasında Jandarma çeşmesinden beslenen, gündüzleri ördeklerin yüzdüğü bir göl vardı. Genellikle halk arasında ona gola kaniye denilirdi. 1980 sonrası orada yeni İlköğretim okulu yapılınca, bu gölde toprakla doldurulou. Bu gölü mesken tutan ördekler sabahları adeta işe gider gibi sahibinin evinden çıkar göle giderlerdi. Akşamları ise hava kararır karamaz adeta işten gelir gibi kendiliğinden sahiplerinin evinin yolunu tutarlardı. Hiç unutmam bir gün ördeğin bir tanesi sabahleyin Özbeklerin evinin önünden göle uçarak gitme teşebbüsünde bulunmuştu ve hızını alamadan Muhtar kahvesinin duvarına toslanmıştı. Yetiştiğimizde ağır yaralı idi. Zavallı ördeğe yardım edemediğimiz için çok üzülmüştük.

Mehmet AYAZ
Surgucum

Not: Yukarıdaki Sürgücü resmini, bana 2009 Ramazan bayramı hediyesi olarak gönderen, Sürgücülü ağabeyimiz Mehmet Masum Süer'e teşekkür ediyorum.

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDUxl2QhS3zgXTkWIhjtfSqT0a9_skAjxdjX19IQFVaqbKYEtZw76-V5lEzL4G5mCkLEYTHeHRVoKDG9G0t40LKhhQXzmS4IPpFqfs9PnG4K9OFNVi63pr-9MhnlsMhnzNzirtRDwC/s1600/ANNEM+web+k%C3%83%C6%92%C3%82%C6%92%C3%83%E2%80%9A%C3%82%C2%BC%C3%83%C6%92%C3%82%C6%92%C3%83%E2%80%9A%C3%82%C2%A7%C3%83%C6%92%C3%82%C6%92%C3%83%E2%80%9A%C3%82%C2%BCk.jpg
Bu resim ben henüz 5 yaşındayken, Rahmetli annemle beraber Kızıltepeye gitmiştik. Resmi Üzeyir abim Kızıltepe Lisesinde okurken çekmiş. Makina Lubitel 2 (Üstten bakmalı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum