13 Kasım 2007

DİYARBAKIR'DA KRİZ DEVAM EDİYOR...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Türkiye toplumu : biri Kasım 2000' de, diğeri Şubat 2001' de yaşamış olduğu iki ekonomik depresyonla, tarihinin en sarsıcı ekonomik krizine girdi. Büyüklerimizin anlattığı karne yıllarını bile geride bırakacak derinlikteydi kriz. Ekonomik krizin alevi, anında siyasi, kültürel, sosyal alanlara sıçradı ve topyekün bir kriz yaşandı. Krizin faturası da hiç adil paylaşılmadı.

Türkiye toplumu, hiç tanımadığı yoksulluk ve yoksunluk biçimleriyle tanışırken toplumsal bir depresyon yaşadı. Durduk yere çıkmadı elbette kriz. Miadı dolmuş bir sermaye birikiminin yerine yenisini koyma ihtiyacıydı krizi doğuran ve akabinde de enkazın külleri üstüne yeni birikim modelinin taşları döşenmeye başlandı. Ne kadar yeni bir başlangıç yapacağı ve kalıcılığı bilinmese de yoksullaştırıcı bir dışa açılma ile eski birikim modeli aşılmaya çalışılıyor. Krizim derinliği anlatacak en iyi şey bütün göstergelerin iki yılda büyük zigzaglar çizmesi oldu. Bu zigzagları da en iyi araştırma kurumlarının yarattığı grafiklerle görmek mümkündür. Peki 2000 yılından bu yana neler değişti diye bakacak olursak mevcut durum başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu olmak üzere içler acısı Ankara Ticaret Odası' nın (ATO) Türkiye İstatistik Kurumu' nun (TÜİK) yoksulluk çalışması verilerinden yararlanarak hazırladığı rapora göre, Türkiye' de her 100 YTL' nin sadece 8.2 YTL' sini yoksullar harcıyor. Her 100 kişiden 26' sı yoksul...»

Türkiye' de yaklaşık 18 milyon kişi yoksullukla boğuşuyor. 2004 yılı rakamlarına göre, Türkiye' de 909 bin kişi ise gıda harcamalarını bile karşılayamıyor. Bir başka deyişle 909 bin kişi aç... Açlık sınırı 1 kişi için ayda 81 YTL... Yoksul hanelerin gelirleri kendi içlerinde de farklılık gösteriyor. 3,5 milyon yoksul hanenin yüzde 1.4' nün aylık ortalama geliri 100 YTL ve altında. Bir başka ifadeyle en dipteki 50 bin 933 hane günde 333 kuruş ve daha azı ile yetinmek zorunda...»

Yoksul hanelerde ortalama hane halkı büyüklüğünün 5 olduğu varsayımına göre, bu hanelerde kişi başına ayda ortalama 20 YTL, günde ise 66 kuruş düşüyor. Rapora göre yoksullar, hane başına günde ortalama 11 YTL 79 kuruş harcadılar. Yani 11 YTL 79 kuruşa hem yediler. İçtiler, hem ısındılar, hem de ilaç aldılar...»

Harcamaları içinde en az payı yüzde 1,5 ile sağlık ve yüzde 0,24 ile eğitim harcamaları alırken, haberleşme ve ulaştırma harcamaları yüzde 7,5 pay aldı. Yoksullar sağlığa hane başına ayda ortalama 5,2 YTL verirken, eğitime sadece 85 kuruş ayırtabildiler. Diğer bir deyimle EĞİTİMSİZLİK YOKSULLUKLA KOL KOLA...» Bu tespitler dikkate alındığında yaşanan krizlerin enkazının külleri üstüne inşa edilmiş olan bu ekonominin beklide doğal bir sonucudur. İnsanlık, muazzam bir zenginlikle korkunç bir yoksulluğun olağanüstü kutuplaştığı bir zamanı yaşıyor. Çarpıcı açlık ve düşkünlük manzaralarına bu kadar sık karşılaşırken, zenginliğinde olağanüstü yaşandığı bir ülkede yaşamaktayız. Gelir dağılımı adaletsizliğinin ortadan kalkması yoksullar açısından son derece önemli. 2004 yılı gelir dağılımı sonuçlarına göre, en yoksul yüzde 10' luk kesim gelirden 2.3, en zengin yüzde 10' luk kesim yüzde 30.9 pay alıyor. En zengin, en yoksuldan 14 kat daha fazla gelir elde ediyor. Bir zamanlar ülkemiz kendi kendine yeten birkaç ülke arasında iken, Türkiyede açlık olmamasıyla övünürken bugün açlık ve yoksulluk rakamlarının ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. İnsanımız açlık ile tanışmıştır. Açlıkla terbiye edilmeye çalışılmıştır. Gelir dağılımı eşitsizliği her geçen gün arttıkça yeni yoksulların ortaya çıktığını ve mevcut durumun daha kötüye gittiğini görmek çok zor olmasa gerek. Bu toplumu yıllarca kişisel çıkarları uğruna, egolarını tatmin etme adına kötü yöneten, ben olmazsam olmaz zihniyeti ile sürekli bir yerlere çomak sokan yöneticiler bu halkın hakkını ne bu dünyada, nede diğer dünyada ödemezler ödeyemezler. Bu çıplak ve net tespitler doğrultusunda bu saatten sonra yapmamız gereken en önemli şey kolektif kalkınmadır. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu bu ülkede insanların tahammül sınırları içerisinde ortak değerler üzerinde uzlaşarak ortak noktalar tespit edip çıkış yolu bulmalıdır. Bu ortak noktalarda ekonomik anlamda beraberlikler oluşturulup bir i iki yapma şansımızın halen olduğunu düşünüyorum.»

Hemen şimdiden en yakınınızda bulunan kişi ve kişilere birliktelik teklifini yaparak başlayabiliriz.

Şükrü ADANIR
OSGİAD Genel Sekreteri
09.09.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum