7 Ekim 2008

DOSTLARLA ÜÇ GÜN - Mehmet ÇELİK

Mardin sevdalısı, bir hemşehrimiz Başkent`e giderken yüreğini burada birakmış. Fırsat buldukça eşini dostunu alır gelir doyamadan bırakıp gittiği kente.Bu yıl da can dostlarım dediği üç aile ile birlikte Mardin`e geldi. Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Özcan Yağcı`dan söz ediyorum.


Üç gün birlikte gezdik Mardin`i. İnsan sevdikleriyle birlikte olunca, yıllarca dolaştığı sokakların bile farklı bir güzellik taşıdığını görür. Bizimde böyle oldu. Kalenin ışıkları bir daha güzel, Mezopotamya’nın enginliği bir daha kucaklayıcı, yıldızlar antik kentin damlarına daha yakınlaşmış gibi geldi.


Doç.Dr. Özcan Yağcı, eşi Anestezi Uzmanı Dr. Funda Yağcı, çocukları Sevgili Sıla ve Güneş ile birlikte geldi.Mardin`in tarihi güzelliklerini, kültürel zenginliklerini her fırsatta anlattığı ve can dostlarım dediği Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ediz Demirpençe, Eşi Dr. Mehmet Demirpençe,ortak dostumuz Şeref Akşit ve eşi Ayşegül Akşit, Çocukları Can, Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Alev Kutlu ve eşi Dr. Levent Kutlu ile çocukları Başak ve Barış`la birlikte Ankara`dan Mardin`e geldiler.


Hasankeyf, Midyat Devlet Konuk Evi, Deyrulumur Manastırı, Dara antik kenti, Nusaybin Mor Yakup Manastırı ve Zeynelabidin camisi, Kırklar kilisesi, Mardin Müzesi, Savur Ahmet Öztürk (Hacıbey) Evini gezdik üç gün boyunca.


Bir gezi bu kadar güzel ve renkli olabilir. Mardin`in mahalli yemekleri, Hanankyf`in Yolgeçen Hanı, Deyrulzafaran Manastırının mistik havası, Dara Antik kentinin ihtişamı dostlarla birlikte olunca ayrı tat verdi.


Ebrar Lokantasının kaburga dolması, İçli köftesi, işkembe dolması ve katmeri gün boyu gezinin yorgunluğunu unutturacak lezzetteydi.


GELÜŞKE HANI OLMASAYDI::


Gezi boyunca her şey çok güzeldi. Hasankeyf’te yenilen öğlen yemeğinin ardından Midyat`a geçtik. Midyat’ın büyüleyici güzelliğine kapılan dostlarımızla akşam yemeğini de Midyat`ta yemeye karar verdik. Gelüşke hanı tarihi yapısıyla mükemmel bir mekan. Ama ne yazık ki zevkle oturduğumuz masalardan üzüntü ve hayal kırıklığıyla kalktık. Garsonların efelenmesinden mi söz etsem, müşterilerle dalga geçer gibi konuşmalarından mı? Yoksa müşteriye nasılsa turist diye bir porsiyon kuzu şişi 17.5 YTL`ye kakalamalarından mı söz etsem. Yemek masasına oturuncaya kadar her şey vardı. Oturduktan sonra yemekler bitti, sadece kuzu şiş kaldı denildi. Ona da razı olduk bu sefer garsonun patavatsızlığı


Başladı. Patronu yalan söylüyormuş, isteyen yer istemeyen yemezmiş. Ve hesap üç-beş kat. Kaymaklı köy yoğurdunun porsiyonu 10 YTL, salata ve iftarlık tatlılar aynı pahalılıkta. 15 porsiyon kuzu şiş ve çorbaya 248 YTL hesap ödedik. Fatura isteğimiz havada kaldı. Faturaları yokmuş. Garsonların söylemlerine göre akşama kadar çok müşteri gelmiş gün boyu, yemekler onun için tükenmiş. Bu kadar iş yoğunluğu olan bir lokantada nasıl olur da fatura olmaz. Turizmden büyük beklentileri olan bir kentte turizmi baltalamaya çalışanlara karşı maliyecilerin ve yetkililerin daha hassas olması gerekmez mi? Turiste yolunacak kaz anlayışı ile bakanlar bir gün pişman olacak. İş işten geçmeden yerel yönetimlerin sivil toplum kuruluşların ve esnaf odalarının radikal önlemler almaları gerekir. Gelüşke Hanındaki tavır ve davranışlar için dostlarımızdan özür diledik. Han işleticisi Veli Bey de garsonların kaba davranışlarından dolayı özür diledi. Ama özrün bedelini hesaba yansıtmayı da ihmal etmedi.


Gelüşke hanı uygulamasına rağmen dostlarımız, Mayıs 2009 da daha kalabalık bir gurupla gelme isteği ile Mardin`den ayrıldılar.


Bazı olumsuzluklara rağmen dostlarla yine de güzel üç gün geçirdik...

Kaynak: www.habermardin.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum