26 Kasım 2008

Ortadoğu'unun tarihi gerçekleri masaya yatırıldı

http://www.mardinlife.com/haberler/resimler/mardinlifemardinlifekonferans1.jpg

Mardin Artuklu Üniversitesi ve kısa bir süre önce kurulan Mardin Gazeteci ve Yazarlar Cemiyeti desteği ile Şarkiyat Enstitüsü Hazırlık faaliyetleri kapsamında Öğretmen evinde düzenlenen ve Prof. Dr. Mehmet Çelik tarafından verilen konferansa yoğun bir ilgi gösterildi.

Geçen yıl kurulan Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde ilk defa akademik anlamda düzenlenen konferansa gösterilen yoğun ilgi Mardinlilerin bu tür organizasyonlara özlem kaldığının göstergesi olarak algılandı. Bir gün önce gibi kısa bir süre önce tanıtımı yapılmasına rağmen konferansa katılan davetliler 300 kişilik salona sığmadı.

Açılış konuşmasını yapan Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedi Omay, bu tür etkinliklerin devam edeceğini belirterek Artuklu Üniversitesi olarak tarihi kentin kültürel ve sosyal faaliyetlerinin öncüsü olacaklarını söyledi. Konuşmasında Mardin’in tarihi birikimine değinen Rektör Prof.Dr.Omay, üniversitenin gelişmesi ile, tarihi kentin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve Mardin’in modern bir kent haline gelmesine önemli katkı sağlayacağını

Davetlilere “Ortadoğu’nun dünü, bugünü ve geleceği” konusunda konferans veren Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Çelik, Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan serhat şehri Mardin’de olmaktan memnuniyet duyduğunu söyledi.

Dünya Savaşlarının tek sebebi Osmanlı Devleti

Konuşmasına I. Dünya Savaşı ve Çanakkale Zaferi’ni anlatarak başlayan Prof. Dr. Çelik, gerçeklerin resmi tarihte kendilerine anlatıldığı gibi olmadığını dikkat çekti. I. ve II. Dünya Savaşlarının çıkmasındaki tek sebebin Osmanlı Devleti’ni paylaşmak olduğunu anlatan Prof.Dr.Çelik, “Tarihe kısa bir göz atalım tarihte meşhur bir Viyana Konferansı var. Bu konferansa katılan 7 ülkenin tek sebebi Hasta Adam olarak tanıtılan Osmanlı’nın iyileştirmek için değil öldürmek için bir araya gelmişler. Bu paylaşımda anlaşamadıkları için de Osmanlı’ya yakınlaştılar. 1815 Viyana Konferansı sırasında Batılılar’ın “Hasta Adam” teşhisi koyup paylaşmak istedikleri Osmanlı Devletini paylaşamadıkları için ömrünü bir 80 yıl daha uzattı.”dedi.

Avrupa ülkelerinin Ortadoğu üzerindeki emellerinin sadece enerji kaynaklı olduğunu dikkat çeken Prof.Dr.Çelik, Sanayi Devrimini tamamlamış Avrupa Ülkeleri kömüre alternatif bir enerji için Musul ve Arap çöllerindeki petrollerin mutlaka Avrupa’ya gelmesi gerektiği düşüncesi ile Ortadoğu içinde öncelikle fitne faaliyetlerinin içine girdiklerini kaydetti.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ulus devletin anlayışından uzak bir şekilde yönetildiği için kendi bünyesinde başta Türkiye’miz olmak üzere toplam 64 ülkeyi barındırdığını belirten Prof.Dr. Çelik, “Ulus Devlet fitnesi ile bugün Avrupa kıtasında 28, Asya kıtasında 14, Afrika kıtasında 22 olmak üzere, bir o kadar ülke bağımsızlığına kavuştu. Bu günkü adlarıyla Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra bağımsızlığını elde eden hiçbir Ortadoğu ülkesi bağımsızlık gününü kutlamıyor. Ama bizler İmparatorluğumuzu kaybettiğimiz için her yıl şenliklerle kurtuluşumuzu kutluyoruz. Bu nasıl bir anlayıştır. Kurtuluş günü adı altında şenliklere kutlamamızın bize hiçbir faydası olmaz.”dedi.

Hafıza Kaybı Yaşıyoruz

Türkiye’de bir hafıza kaybı yaşandığına da değinen Prof.Dr. Çelik, özellikle İngiltere ve Yahudilerin I.dünya savaşında yaptıkları zülüm ve uygulamalara dikkat çekerek bugün bu ülkelerin yaptıklarından herkesin habersiz olduğunu anlattı.

TBMM tarafından 25 Mayıs 1921 tarihinde görüşülerek milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler’in bir önerge vererek, İngilizler tarafından Mısır’da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiği konusunu dinleyicilerin dikkatine çeken Prof.Dr. “Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır’ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibesir Usare Kampı’na hapsedildi. Kampın tam adı, "Seydibesir Kuveysna Osmanlı Useray-i Harbiye Kampı" idi. Bu kampta, 1918’de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu. 12 Haziran 1920’ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar. Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizler’in işine gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti. Çözüm toplu katliamdı.

15 bin askerimizin gözleri kör oldu

Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Çünkü gözler yanmıştı. Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM’de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır’da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için TBMM’nin Milletler Cemiyeti nezdinde insanlık suçu kapsamında teşebbüse geçmesini istediler. Tabii ki İngilizlerin sırt sıvaması ile bugüne kadar hiçbir zaman ne gündeme geldi ne de konuşuldu. Ama onlar unutmuyorlar. Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajina sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar.”

İngilizlerin yaptığı uygulamaların yanında Yahudilerin de gönüllü olarak Osmanlı Ordularına karşı birçok cephede savaştığını ancak kendi ülkelerinde bile düşman güçlere karşı Osmanlıların tarafında Ortadoğu ülkelerinden gelen askerlerin savaştığını ifade eden Çelik, bu konuda ise kendilerine her zaman iki konuda bir dezenformasyon uygulandığını belirtti.

Aynı merkez tarafından özellikle Ortadoğu ülkelerine karşı Türkleri barbar ve sömürgeci olarak göstermenin yanında Türkiye’de de Arapları arkadan vuran bir millet olarak tanıtıldığını belirten Çelik, bunun önüne geçmek için tarihi gerçeklerin günışığına çıkması gerektiğini işaret etti.

Türkiye Irak Federasyonu

Irak’ın ilk kurulduğu yıllarında Türkiye ile bir federasyon kurma çabası içinde olduklarını verdiği örneklerle anlatan Çelik, Suriye ve Türkiye Halkı arasındaki sevgi ve muhabbetin göstergesi olarak da bir süre önce açılışı yapılan Halep Olimpiyat stadında oynanan futbol maçını ve maç sonrasında satılan 500 bin Fenerbahçe forması ile Galatasaray’ın UEFA Kupasını kazandığı maçta havaya sıkılan 10 binin üzerindeki tank ve havan toplarını gösterdi.

Amerika tarihindeki ilk ve tek yabanca belge Osmanlılarla imzalanmış

Amerika’nın kendi tarihinde Türkçe imzaladığı tek belgenin George Washington tarafından 5 Eylül 1795 tarihinde Osmanlı Devleti Padişahı adına Cezayir Beylerbeyi Hasan Paşa tarafından 642 bin altın dolar ve her yıl 12 bin Osmanlı altını ödeyeme karşılığı gerek Atlantik, gerek Akdeniz’deki Amerikan gemilerini korsanlardan koruma antlaşmasının imzalandığına vurgu yapan Çelik, bunun yanında bugün bile Ortadoğu ülkelerindeki üniversitelerinde Türkçe kürsülerinin bulunmayışına dikkat çekti.

Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri üzerinde hiçbir projesinin olamayışının bu nedenle bir asra yakın bir süredir Ortadoğu halkları ve yönetimlerinin Batılıların bölge hakkındaki projelerinde birer figüran olarak kullanıldığını anlatan Çelik, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde akıllı strateji izleyip, GAP’ı iyi değerlendirmesinin çok önemli olduğunu ifade etti.

Selahattin’in Kürtlüğü ile Fatih’in Türklüğünü birbirinden ayıranlar haindirler

Konuşmasında Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun son 30 yıl içerisinde yaşadığı sıkıntılara da değinerek Kürtlerle Türkler arasındaki ilişkilerine örneklere veren Çelik, “Selahattin’in Kürtlüğü ile Fatih’in Türklüğünü birbirinden ayıranlar haindirler” sözünü söylemesi ile salon biranda alkış tufanına tutuldu.

Konferans’tan sonra davetlilere Öğretmen evi lobisinde ikramlarda bulunurken bu süre zarfında davetliler de konuşmacı Prof. Dr. Mehmet Çelik ile sohbet etme imkânı buldu.

Mardin Gazeteci ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı Nezir Güneş ise meslektaşlarının hak ve menfaatlerini koruyarak geliştirmenin yanında tarihi kentte bilim, kültür, sanat ve sporla ilgili; konferans, panel, seminer, konser ve sergi gibi her türlü sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerinin devam edeceğini söyledi.
Mardinlife.com

http://www.mardinlife.com/haberler/yazimaraclari/my_documents/my_pictures/1AE_a.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum