9 Aralık 2008

Demirbaş Vatandaş

http://www.solhan.net/images/sections/azizgulmus.jpg
Asırlık çınar ağaçlarının altına kurulu, kuş b..undan görünmeyen banklara oturup, güvercinlerin buğday tanelerine saldırışlarını büyük bir zevkle izlerdi. Buğday tanelerini daha havadayken yakalamaları “Afrika’daki siyahların yardım kamyonları önündeki çırpınışlarını” çağrıştırıyordu onda. Onlar yerdeki yemleri zevkle kursaklarına indirirken, kendisini “Birleşmiş Millerler Açlıkla Mücadele Örgütü’nün bir elemanı gibi görür ve açları doyuran böyle bir “Zatı” yarattığı için Allah’a şükrederdi. “Ben olmasaydım bu güzel yaratıklar belki de yok olup gideceklerdi” diye düşünüyordu. Yemleri dağıtırken hakkaniyet kurallarından ve yüksek adaletinden asla taviz vermezdi. Özellikle güçsüzlere daha fazla, güçlülere ise daha az miktarda yem atarak dengeyi sağlamaya ve Darwin’in “Doğal Seleksiyon” kuramını alt-üst etmeye çalışıyordu. Tam kendisini “Güvercinler Şahı” olarak ilan edecekti ki başkalarının da en az onun kadar bu yaratıklarla ilgilendiklerini görüp, bu “Ulvi” düşüncesinden vazgeçti.
Az ötede yaşları 12–13 arasında değişen iki fırlama boyacı çocuğun güvercinleri büyük bir ustalıkla yakalamalarına, ama tüm gözlerin üzerlerinde olmasından bir türlü “faili meçhul” edemeyip, tekrar salıvermelerine tanık oldu. Bu çocukların birer “Güvercin Uzmanı” olduklarını hem güvercinleri yakalama tarzlarından hem de güvercinlere verdikleri mahalli adlardan anlamıştı. “Abi bak bu Çakmaklı, şu ötedeki Sabuni, aha şuradaki Biberli’dir”

Boyacı çocuklardan esmer olanı, güvercinlerden birini yine büyük bir ustalıkla yakalayıp tam “fora etmek” üzereydi ki, başından beri onları izleyen genç bir kızın: “Bırak o güvercini !” diye bağırması ile usulca havaya doğru fırlattı. “Ne bağırıyon be abla! Biraz sevdik ne olacak ?” deyip, tekrar yere çöktü ve güvercinleri izlemeye başladı. Bir yandan da : “Abi kurtuluşu yok o Çakmaklı’yı fora edeceem” diyordu. Güvercinler içinde en popüler olan “Çakmaklı”nın kefeni biçilmişti.

Bir süre güvercinleri izledikten sonra yavaş yavaş yerinden doğrulup, o “Cesur ve güvercin hakları savunucusu” genç kıza doğru yürüdü ve hemen yanına oturup koyu bir “Hayvan Hakları” sohbetine koyuldu. Geyik Muhabbeti olur da Güvercin Muhabbeti olmaz mı? Söze az önceki davranışının “kendisinde bıraktığı heyecan ve coşku” ile başladı. Bu iltifatları genç kızın hoşuna gitmiş olacak ki genç kız, hemen konuşmaya başlamıştı. Kız konuşurken “Vay be! Bravo” gibi onu daha da heyecanlandıran alkış niteliğindeki “Yağcılık” dolu sözleri ile adeta coşturuyordu... “Bunlar toplumun Demirbaşlarıdır, bunları koruyup, kollamalıyız, birazcık yem vermekle görevimizi yerine getirmiş olmayız” dediğinde ürpermiş ve “Demirbaş” sözcüğüne takılıp kalmıştı.

Genç kız haklıydı. Bir malzeme demirbaştan düşüleceği zaman eskimiş ve artık işe yaramaz duruma gelmesi gerekiyordu. Ardından bir takım bürokratik formaliteler de cabası. Yok öyle yağma bu işlemleri gerçekleştirmeden “Güvercinin faili meçhul edilmesi” olmazdı. Zaten haddinden fazla olan toplumsal sorunlarımıza bir de “Faili Meçhul Güvercinleri” eklersek işin içinden çıkmamız güçleşirdi.

Genç kız, ufkunu açmıştı. Yeni düşünceler beyninde yüz metre yarışına başlamışlardı. “Örneğin” dedi “Bu demirbaş uygulamasını insanlara da uyarlasak, her önüne gelen “İdeolojik amaçla duvara işediği” gerekçesiyle infaz edilmezdi” diye düşündü kendi kendine. “Demirbaştan düşülecek insanı, komisyonlar marifetiyle tüm toplumun görüşü alınarak tespit etmeli, düşümleri yapıldıktan sonra her yıl buğday üretimi “Kalan Sağlar” için planlı bir şekilde organize edilirdi. Bu sayede Ülkemizi münafık… (Pardon) muasır medeniyet seviyesine yükseltmemiz olanaklı olurdu.”

Aziz GÜLMÜŞ
azizgulmus@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum