2 Ocak 2009

TRT'nin Kürtçe açılımına bakış...

http://surgucum.googlepages.com/TRT6EKRTEKANALILOGO.JPG

TRT'nin Kürçe açılımını değerlendiren Kanalahaber.com yapılan çalışmayı aydınlara sordu. İşte yapılan açılımın yorumları:

TRT’nin 1 Ocak’ta Kürtçe yayına başlayacağı TRT 6, Kürt sorununda tarihi bir açılım sağlayacak. Böylece resmi ideolojinin bir tabusu daha yıkılmış olacak. Bugüne kadar devletin bölgeye dönük yaptığı açılımlar daha çok “araçsal” olduğu için bölge halkı nezdinde inandırıcı ve samimi bulunmadı. Ama TRT 6 devletin resmi ideolojisinin ötesinde, araçsal olmaktan beri, bölge halkının ihtiyaç ve isteklerini kaale alan bir yayın gerçekleştirme yönünde ümit veriyor. Biz de kanalahaber.com olarak farklı kesimlerden aydınlara “TRT 6 Şeş (Kürtçe)’nın bölge halkı nezdinde inandırıcı olması için nasıl bir yayın politikasına sahip olması gerektiğini” sorduk.

“KÜRTÇE YAYIN BİR LÜTUF DEĞİL, HAK OLARAK GÖRÜLMELİ”

Prof. Dr. Doğu Ergil

TRT Kürt’ün inandırıcı olabilmesi için öncelikle bölge halkından insanların televizyonda program yapması lazım. Bölgeyi tanımayan, sadece resmi söylemi temsil eden insanların program yapması hiçbir şekilde ne kanalın maksadına hizmet eder, ne oradaki insanların ihtiyacını karşılar, ne de bölge halkında kendilerinin televizyonu olduğuna ilişkin bir duygunun oluşmasına neden olur. Ayrıca çok çeşitliliği ifade etmesi lazım. Kürt toplumu yekpare, aynı biçimde düşünüp, aynı zevklere sahip olan bir toplum değil. Kürt toplumundaki bu çeşitliliğin tümüne hitap edebilecek farklı programlar yapılmalı. Ne fazla siyasi, ne de fazla magazinsel olmalı. Gerçek hayatın içinden çıkan televizyon olmalı. Devletin lütfü olarak değil, bir hak olarak hizmet eden bir televizyon olmalı.

“KÜRTÇE YAYIN İDEOLOJİK DEĞİL İNSANİ BİR YAKLAŞIMLA YAPILMALI”

Sadık Yalsızuçanlar

TRT’nin çok dilli kanal kapsamında yapacağı Kürtçe yayının son derece demokratik ve sivil bir anlayışla hazırlandığına ilişkin bir takım bilgi ve duyumlar var. Zaten böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Kürt dilinde yüzyıllar içinde oluşmuş ciddi bir edebiyat, sanat ve irfan birikimi var. Bu birikimler aktarılmalı. Ayrıca Kürtlerin toplumsal ve kültürel yaşamlarını konu alan çeşitli belgesellerin ve kuşak programlarının yapılması lazım. Bunların da ideolojik bir yaklaşımla değil, son derece analitik ve insani bir yaklaşımla yapılması gerekiyor. Ben bu yönde ciddi bir yayının yapılacağına ilişkin bir umut besliyorum.

“DEVLETİN RESMİ GÖRÜŞÜNE UYMAYAN GÖRÜŞLER DE AÇIKÇA TARTIŞILABİLMELİ”

Alper Tan

Bu konuda TRT, öncelikle Kürtçe yayın yapan ve çok izlenen kanalların özelliklerini iyi analiz etmeli. Bu analizi TRT memurlarına değil bağımsız akademisyenler, yayıncılar ve uzmanlara yaptırmalı. Soğuk savaş döneminin resmi yayın organı anlayışını tamamen terk edip, küçülen dünyanın, küçülme sebeplerinin ulaşım ve iletişim olduğu gerçeğinin ışığında hareketi tercih etmelidir.

Unutmayalım ki sizin belli bir görüşünüz olsa ve bunu vermeye çalışsanız da bunu almasını beklediklerinizin de haber almak için başka imkân ve kabiliyetleri var. O sebeple TRT'nin Kürtçe yayınları resmi görüşün empoze edildiği bir organa dönüşürse yazık olur. Kendimiz çalıp, kendimiz oynarız. Dünya da bize güler. Kürtçe haber de olmalı, Kürtçe dizi de, Kürtçe belgesel ve sinema da olmalı. Bu konuda bir kompleks yaşamanın gereği yok. Bu kanal özgür düşüncenin sesi olabilmelidir. Hatta devletin resmi görüşüne uymayan görüşler de açıkça tartışılabilmeli, Kürtçe yayınları takip edenler açısından bir çekim alanı oluşturmalıdır. Bu yayın diğer işlerin yanında kenardan yürütülen maksat "Kürtçe yayın olsun" türünden bir iş gibi kesinlikle düşünülmemelidir.

Bakınız şu konuda iyi anlaşalım. Biz gizlesek ve söylemesek bile birileri o gerçeği bulacak ve söyleyecek. Biz sadece gerçeği gizlemek ve halk nazarında güven kaybetmekle kalmış olacağız.

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin bu göreve yayıncılık mesleğinden gelmedi ama, cesur ve TRT'de çığır açan bir yayıncı olma yolunda hızla ilerliyor. O sebeple TRT'nin Kürtçe yayınlarının mantıklı ve başarılı olacağına inanıyorum.

“ANADOLU BİR ANA GİBİDİR. BU ANA BATI İLLERİNDE TÜRKÇE, DOĞU İLLERİNDE İSE KÜRTÇE KONUŞUR”

Recep İhsan Eliaçık

Öncelikle TRT’nin böyle bir girişimde bulunmasını tebrik etmek gerekir. Ben de yürekten destekliyorum. Tabi burada karşılaşacağımız ilk sorun böyle bir yayın politik bir manevra için mi, benimsenerek mi, içtenlikle mi yapıyor? Kısaca bunun samimi olup-olmadığını nasıl anlayacağız? Devlet, Kürtçe’yi, Türkçe’den farklı görmemeli. Türkçe’ye karşı devlet hangi hisleri besliyorsa, Kürtçe’ye karşı da aynı hisleri beslemesi gerekir. Çünkü Türkler, Kürtler ve diğer etnik unsurlar Anadolu’da şu anda yaşayan milletin, -Mehmet Akif’in tabiriyle- efradıdır yani milletin fertleridir. Akif’in tabiriyle millet, bir cephe ve sine olmak durumundadır. Bu sinenin içerisinde bütün etnik unsurlar var. Bunlar arasında bir fark gözetilmemesi gerekir. Ama burada sorun çıkmasın diye, isyanlar olmasın diye “elma şekeri” verir gibi Kürtçe’nin lütfedilmemesi gerekir. Aksine kendi konuştuğumuz Türkçe neyse, milletimizin içinde bulunan Kürt fertlerinin de anadilleri aynıdır. Onlara da aynı gözle bakılmalıdır. Bunlar arasında herhangi bir “asıl” veya “fasıl” ayırımı yapılmamalıdır. Anadolu’da konuşulan bütün diller asıl dildir. Anadolu bir ana gibidir. Fakat bu ana batı illerinde Türkçe, doğu illerinde ise Kürtçe konuşmaktadır. Annemiz aynıdır. Böyle görülmesi gerekir. Bu samimi ve içten yaklaşım inandırıcı olabilir. Aksi halde bu politik bir manevra olarak algılanır.

“KÜRTLER’DEKİ FARKLI UNSURLAR DA KENDİLERİNİ İFADE EDEBİLMELİ”

Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu

TRT inandırıcı olmak için ne yapması gerekiyorsa TRT Kürt de aynı şeyleri yapmalı. Bunların ilki devlet kendi resmi ideolojisini dillendirmekten, dayatmaktan vazgeçmeli. Devlet, bütün vatandaşlarına eşit mesafede durduğunu ve vatandaşları arasında ayırım gözetmediğini göstermeli. Bütün ideolojilerden soyutlanarak nötr bir devlet olması lazım. Bunu yaptığı takdirde, Kürt’üyle, Türk’üyle, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle herkesin bu devlete dört elle sarılacağı kanaatindeyim. Çünkü şu anda devletin rezerv koyduğu İslami kesim, Kürtler ve sol kesimlerin devlete bu kadar mesafeli durmasının sebebi devletin, kendilerinin dünya görüşüne yan bakmasından kaynaklanıyor. Devlet bu tavrını değiştirdiği anda arada çok ciddi bir sıcaklık, bir muhabbet oluşacağı kanaatindeyim. Bu programın hazırlanmasında bölge insanlarının taleplerinin nazar itibara alınması gerekir. Güneydoğu’da yani kendilerini Kürt olarak kabul eden, Kürtçe konuşan ve bu kültürü yaşamak istediğini söyleyen insanlar homojen bir yapı değil. Bunların içerisinde Zazası, Kırmancı gibi farklı lehçeler olduğu gibi, dünya görüşü itibariyle de sol, İslami kesim, Alevi-Sünni gibi farklılıklar göstermekte. Yani Türkler’deki farklılık Kürtler’de de var. Bu farklılıkları göz önünde bulunduran bir yayın politikası izlenmesi lazım. Her ideolojik ve kültürel alt kesimlerin taleplerini de bu yayın politikasında nazar-ı itibara alması gerekir. TRT Kürt bu hayati noktalara uygun yayın yaparsa başaralı olacağına inanıyorum.

“KANAL PROPAGANDA AMAÇLI KULLANILMAMALI”

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu

Öncelikle TRT’nin yaptığı bu Kürtçe yayını çok anlamlı buluyorum. Doğru ama geç kalınmış bir iş yapıyorlar. Kürt meselesinin birçok boyutu var. Bu sorunun temelinde Kürt kimliğinin inkâr edilmesi var. Bu da dille ifade ediliyor. O nedenle devlet kanalının böyle bir yayına başlaması aslında sorunu kabullenmek ve çözümü için de ilk adımı atmak anlamına geliyor. Bu amaca ulaşması için nasıl bir yayın yapması gerekiyor? En azından TRT’nin Türkçe kanalları nasıl yayın yapıyorsa o şekilde yayın yapması gerekir. Bu ne demek? TRT’nin yayınları çok mükemmeldir anlamında söylemiyorum. Bu şu demek, bu kanalı propaganda amaçlı kullanmamalı. Yani TRT, devletin tezlerini Kürtlere Kürtçe anlatmak için bir yayın kuruyorsa, bu doğru değil. Bunun ötesine geçmesi gerekiyor. TRT diğer kanallarında nasıl yayın yapıyorsa Kürtçe yayınını da aynı şekilde yapması gerekiyor. Bu şekilde davranırsa bu ilk adım anlamlı olur, diğer açılımlara da fırsat verir diye düşünüyorum.

“BÖYLE BİR KANALA KÜRTLERİN DEĞİL DEVLETİN İHTİYACI VAR”

Prof. Dr. Yasin Aktay

İnandırıcı olması için propaganda ağırlıklı olmaması gerekiyor. Kürt halkını ikna etmeye çalışmayan, belirli bir çatışma içinde kaba mesajlar vermeyen bir üslup içinde olması gerekiyor. Çok mesaj verme kaygısını taşımamalı. Aksine olabildiğine objektif bir kanal olmalı. Bölgeye uydu üzerinden yayın yapan 10’un üzerinde kanal var. Bunlar içerisinde kaliteli yayınlar yapanlar da var. Bunlar rekabet yapabilmesi için kaliteden ve objektiflikten ödün vermemesi lazım. Bölge halkı şu anda eğlenmek için veya haber dinlemek için TRT’ye çok ciddi bir ihtiyaç duymuyor. Aslında bu kanala ihtiyaç duyan toplumu bir arada tutma kaygısı taşıyan Türkiye’nin kendisidir. Kürt halkıyla biraz daha duygusal bütünleşmeyi sağlama ve ulusal bütünlüğü tekrar tesis etme ihtiyacında olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Dolayısıyla bölge halkını nezdinde inandırıcılığını koruyabilmesi için objektif yayın yapması ve mesaj verme kaygısı içinde olan bir kanal olmaktan kaçınması gerekiyor.

“YAPILACAK AÇIK OTURUMLARA DTP’LİLER DE ÇAĞRILMALI”

Hüsnü Mahalli

İnandırıcı olması için devletin sözcülüğünü yapmamalı. PKK ve Güneydoğu’daki çatışmalarla ilgili haber sunma şekli ve buna bağlı olarak TRT’de yapılan programlar doğal olarak bölgede inandırıcı bulunmuyor. TRT’deki genel programlara, özellikle açık oturumlara farklı düşünceden insanlar da çağrılmalı. Örneğin şu anda TRT’de yapılan açık oturumların hiçbirinde DTP’liler çağrılmıyor. Bu şekli ile inandırıcı olması mümkün değil. Diğer kültürel programlarda da aynı şey geçerlidir. Bölge halkının içeride ve dışarıda severek dinlediği sanatçılara ambargo uygulanırsa inandırıcı olamaz. Devletin sözcülüğü yapmazsa bölge kamuoyunun ilgisini kazanabilir. Kaldı ki orada homojen bir kitle de yok. Son seçimlerde insanların yarısı Ak Parti’ye, diğer yarısı da DTP’ye oy verdi. “Oradaki insanlar” deyince biz hangisini hedef seçiyoruz? O da net değil. DTP’ye oy verenleri kast ediyorsak, zaten onlar kapalı bir kutu gibi DTP ne derse ona inanıyorlar. Ortada olan insanları inandırmak için ise yukarıda söylediğim kriterler geçerlidir.

“DEVLETİN RESMİ GÖRÜŞÜNE UYMAYAN GÖRÜŞLER DE AÇIKÇA TARTIŞILABİLMELİ”

Alper Tan

Bu konuda TRT, öncelikle Kürtçe yayın yapan ve çok izlenen kanalların özelliklerini iyi analiz etmeli. Bu analizi TRT memurlarına değil bağımsız akademisyenler, yayıncılar ve uzmanlara yaptırmalı. Soğuk savaş döneminin resmi yayın organı anlayışını tamamen terk edip, küçülen dünyanın, küçülme sebeplerinin ulaşım ve iletişim olduğu gerçeğinin ışığında hareketi tercih etmelidir.

Unutmayalım ki sizin belli bir görüşünüz olsa ve bunu vermeye çalışsanız da bunu almasını beklediklerinizin de haber almak için başka imkân ve kabiliyetleri var. O sebeple TRT'nin Kürtçe yayınları resmi görüşün empoze edildiği bir organa dönüşürse yazık olur. Kendimiz çalıp, kendimiz oynarız. Dünya da bize güler. Kürtçe haber de olmalı, Kürtçe dizi de, Kürtçe belgesel ve sinema da olmalı. Bu konuda bir kompleks yaşamanın gereği yok. Bu kanal özgür düşüncenin sesi olabilmelidir. Hatta devletin resmi görüşüne uymayan görüşler de açıkça tartışılabilmeli, Kürtçe yayınları takip edenler açısından bir çekim alanı oluşturmalıdır. Bu yayın diğer işlerin yanında kenardan yürütülen maksat "Kürtçe yayın olsun" türünden bir iş gibi kesinlikle düşünülmemelidir.

Bakınız şu konuda iyi anlaşalım. Biz gizlesek ve söylemesek bile birileri o gerçeği bulacak ve söyleyecek. Biz sadece gerçeği gizlemek ve halk nazarında güven kaybetmekle kalmış olacağız.

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin bu göreve yayıncılık mesleğinden gelmedi ama, cesur ve TRT'de çığır açan bir yayıncı olma yolunda hızla ilerliyor. O sebeple TRT'nin Kürtçe yayınlarının mantıklı ve başarılı olacağına inanıyorum.

“DEVLETTEN TOPLUMA BİR KANAL OLMAKTAN ÇOK,

TOPLUMDAN DEVLETE UZANAN BİR KANAL OLMALI”

Doç. Dr. Ahmet Yıldız

TRT Kürt’ün inandırıcı olabilmesi için gerçekleştirilen kültürel açılımın sahici olduğuna ilişkin bir kanaat vermesi gerekiyor. Şimdiye kadar “araçsal” yaklaşımlarla yürütülen politikalar bir sonuç vermedi. Kürt kimlik sürecinin siyasallaşma ve kültürel boyutları süreci yönetiminin yürütülebilir olmaktan çıktığı açık bir durum. Türkiye’nin sorunların uluslararasılaştığı bir ortamda Kürt kimlik meselesinin siyasi boyutuna dahil olabilmesi doğrudan kültürel açılım derecesine bağlı. O açıdan karşılaştırmalı olarak baktığımızda kültürel haklar açısından hem bireysel, hem gurup hakları düzeyinde Türkiye’nin çok da parlak bir noktada olmadığı söylenebilir.

Bu açıdan gerçekleştirilen kültürel açılımın Kürt kimliğinin en önemli gösterenlerinden biri olan Kürtçe’nin bir dil olarak önemsendiği, değer verildiği, kabul edildiği ve insanların bu kimliklerinin bir parçasıyla kabul edilerek onlarla bu şekilde ilişki kurulabildiği, bu yapılırken de araçsal herhangi bir siyasi veya başka bir amacın güdülmediği kanaatinin verilmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında bunun önemli bir girişim olduğunu, başlı başına Kürtçe’nin bir dil olarak varlığının ve öneminin devlet tarafından tescil edilmesinin bir göstergesi olduğunu, Kürt meselesinin çözümünde de kültürel açılım boyutunu çok daha sahici hale getirdiği söylenebilir.

Böyle bir programın araçsal bir takım mesajlara yer vermekten çok halk kültürel birikiminin de, değerlerinin ve geleneklerinin taşındığı ve yansıtıldığı bir ayna haline getirilmesi, devletten topluma bir kanal olmaktan çok toplumdan devlete uzanan bir kanal olması ve bunun gösterenleri olarak geleneksel Kürt kültürünün yaşayan verilerine yer verilmesi sanırım hedef kitle ile samimi, sıcak ve güvenilir bir köprü kurmanın en önemli ön şartları olarak görünüyor.

“DEVLETİN BÖLGEYE MESAJ VERME ARACI OLMAMALI”

Yıldıray Oğur

İnandırıcı olabilmesi için kültürel yayınlara ağırlık vermesi gerekiyor. Yani haberlerle bir takım propogandatif şeyler yapılırsa kanal hemen inandırıcılığını kaybeder. Anadolu’dan Görünüm gibi yayını Kürtçe yaparsa o zaman tabiî ki izlenmez. Devletin bölgeye mesajlarına aracı olmamalı. En iyisi kanalın çok az haber verip, daha çok kültür yayınlarına ağırlık vermesi.

“KANAL, RESMİ İDEOLOJİNİN DEVLET VE VATANDAŞI ARASINA GERDİĞİ DİL BARİYERİNİ AŞACAK”

Nihal Bengisu Karaca

Kürt halkı yıllarca dilini özgürce konuşamadı, bu televizyon kanalının resmi ideolojinin devlet ve vatandaşı arasına gerdiği dil bariyerini aşacağı konusunda umutluyum. Elbette aksaklıklar olacaktır, yanlış anlamalar ve çarpıtmalar. Fakat TRT’nin yılmadan ve savsaklamadan bu kanalın tatmin edici olması için çalışması, çıtayı yüksek bir yere koyması gerekir. Öncelikle hem Kürt diline hem de yapılacak programların içeriği konusunda alanına hakim insanların görevlendirilmesi, liyakat esasına göre bir vazife dağılımı yapılması gerekmektedir. Daha da önemlisi, bu kanal muvacehesinde 30'lı yılların 'makbul Türk vatandaşı' kriterlerini mumla aratacak türde yeni dışlayıcılıklara, yeni ötekileştirmelere ve yeni bir 'makbul Kürt' tariflerine gitmekten kaçınılmalıdır. Kanalın tamamen kültürel eksende şarkılı türkülü dengbejli yayınlara ağırlık vermemesini, bölge halkının endişelerine sorunlarına ayna tutan, onları kavrayabilen programlara da yer vermesini umuyorum. Kanalın eksiklikleri elbette olacaktır, ancak aksaklıkları medyatize etmek bu adımı baltalayacaktır, bu nedenle taraflara sağduyu ve sabır tavsiye ediyorum.

“TRT 6 SİVİL BİR DİL VE SÖYLEMİ ESAS ALMALI”

Yılmaz Ensaroğlu

Bir kamu kurumu olarak TRT, yıllardan beri radyo ve televizyon yayıncılığı yapmaktadır. TRT’nin Kürtçe yayına başlayacak olmasına özel bir önem atfedilmesinin nedeni, eskiden beri sürdürülen ve Kürtlerin ve Kürtçenin inkârına dayanan resmi anlayış ve yayın politikasında önemli bir kırılma noktası oluşturmasıdır. Bu nedenle, bir devlet kuruluşu olan TRT’nin yapacağı Kürtçe yayına karşı önemli ölçüde bir güvensizlik bulunmaktadır. Çünkü genel olarak Kürt halkı, devletin şimdi de kendi dilleriyle kendilerini asimile etmeye çalışacağını düşünmektedir. O yüzden de, TRT’nin daha işin başında, statükodan ve Kürtlerin bu kaygılarından kaynaklanan birtakım zorlukları aşması gerekmektedir. Bu durum da, söz konusu güvensizliği ortadan kaldırmaya yönelik bir yayın politikası izlenmesine özel önem ve öncelik verilmesini zorunlu kılmaktadır.

Öte yandan, şu anda çeşitli ülkelerden Kürtçe yayın yapan yaklaşık on civarında televizyon kanalını Kürt halkı izleyebilmektedir. Dolayısıyla TRT, Kürtçe yayın hayatına atılmakla, aslında bir uluslararası rekabet ortamına girmiş olmaktadır. Kürtçe yayına başlayacak olan TRT’nin bu kadar seçenek içerisinde tercih edilmesini sağlamayı başarması gerekmektedir. Bunun için de TRT’nin öncelikle sivil bir dil ve söylemi esas alması, resmi ya da gayri resmi herhangi bir ideolojiyi ya da politikayı topluma dayatmaktan kaçınması şarttır. Diğer bir ifadeyle TRT, tamamen özel bir kanalmış gibi serbest ve rahat hareket edebilmeli ve her şeyden önce Kürt halkının kendilerini, kendilerinden bir şeyleri bu kanalda bulmasını sağlamayı hedef edinmelidir. Ekranları ve mikrofonlarını � elbette belirledikleri yayın ilkeleri çerçevesinde � herkese açık tutmalı ve ciddi bir toplumsal meşruiyet krizini aşmak zorunda olduklarını unutmamalıdır.

“KÜRTLERİN İHTİYACINI KARŞILAYAN YAYIN MEŞRUİYET KAZANIR”

Abdurrahman Arslan

Kürtlerin eğlence, düşünsel, dini yani her türlü ihtiyacını karşılayan yayınlar yapılabilirse bir meşruiyet kazanır. Ama devletin kendi resmi görüşünü ya da ideolojisini bölge insanına bu televizyon üzerinden aktarmaya kalkarsa meşruiyeti tartışmaya açılacaktır. Bu da bölge halkı nezdinde izlenirliğini olumsuz etkileyecektir.

“KÜRT SORUNU VE PKK AYIRIMININ FEVKİNDE YAYINLAR YAPILMALI”

Ali Bulaç

TRT 6 (Kürt) kanalının başarılı olabilmesi için iki hususa dikkat etmesi gerekir. Sadece TRT, Kürtçe yayın yapıyor değil, aşağı-yukarı 16 kanal şu anda Kürtçe yayın yapıyor. Dolayısıyla TRT’nin serbest rekabete açık bir yayın yapması icap eder. Canlı, sivil, tartışmalara açık, çeşitli dünya görüş ve fikirleri ekrana taşıyacak bir yayın programını takip etmesinde zaruret var. Devletin resmi ideolojisini propaganda edecekse yani Kürtçe’yi kullanıp resmi görüşün dışını hiçbir şekilde çıkmayacaksa, muhalif ve sivil sesleri, eleştirel bakan aydınların da görüşlerini ekrana yansıtmayacaksa başarılı olması zayıf görünüyor. Bölge halkı Türkçe yayın yapan televizyonlardan da çok şikayetçi. Bölgeyle ilgili dizilerde oryantalist bir bakış açısının kullanılmasından çok rahatsızlar. Bölge sanki çok arkaik zamanlarda kalmış, töre cinayetlerinin eksik olmadığı, aile içi şiddetin devam ettiği, erkeklerin kadınları ezdiği, feodal-aşiret ilişkilerinin devam ettiği bir bölge olarak tanıtılıyor. Bu son derece yanlış. Bu dizilerde Kürt sorunu, PKK ile özdeşleştiriliyor. Bu bakış Türkiye’nin bölünmesine sebebiyet verebilir. Kürtçe kanal bu hususlara dikkat eder, yayın politikasını bu istikamette düzenlerse başarılı olur diye düşünüyorum.

Farklı Kürt sanatçılarına Kürtçe TRT’den teklif götürüldüğünde “devlet” televizyonu denilerek reddedildi. Bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

TRT farklı sanatçılara ekranlarını açıyorsa bundan istifade edip gelip burada şarkılarını türkülerini söyleyebilmeliler. Bu aynı zamanda halka ulaşmanın çok iyi bir yoludur. Bu da onların eksiğidir. Diğer Türkçe kanalları RTÜK hangi kriterler ile takip ediliyorsa bu Kürtçe için de aynı şekilde yapılmalıdır.

“TRT 6 SİYASİ ARGÜMANLARIN ALETİ OLURSA KAYBEDER”

Altan Tan

Bu yeni Kürtçe televizyonun gerekli desteği bulabilmesi için tarafsız, demokrat, liberal bir çizgide olması lazım. Eğer bu çizgide devam edemezse tabiî ki bir müddet sonra resmi ideolojinin veya bugüne kadar sürdürülen politikaların Kürtçe devamı şeklinde algılanacaktır. Bu da başlangıçtan itibaren desteğin azalması ve bir müddet sonra da bu televizyonun işlevsiz hale gelmesi sonucunu doğuracaktır. Onun için başlangıçtan itibaren Kürt dili, kültürü, tarihi, folkloru, müziği, belgeseli ile ilgili çok objektif yayınların yapılması lazım. Mümkün olduğu kadar günlük politikadan ve siyasi polemiklerden uzak durulması lazım diye düşünüyorum.

Bütün kamuoyunda bir endişe var. Bu kanalın nasıl bir yayın politikası izleyeceği ile ilgili bir endişedir bu. Gerçekten samimi, dürüst, düzgün demokrat bir kanal mı olacaktır yoksa belli politikaların ve siyasi argümanların aleti mi olacaktır. Bu endişeyi de doğal karşılamak lazım. Çünkü bugüne kadar siyasetin bulaştığı bütün işlerde bu tür endişeler menfi sonuçlar doğurmuştur. Zamanla kanal rüştünü ispat eder doğru yolda ilerlerse destekler artacaktır. Endişe ile bakan veya temkinli yaklaşan bütün çevreler destek sunmaya başlayacaklardır. Ama şu anki endişelerini de haklı olarak görmek lazım. 1991’de Süleyman Demirel ve Erdal İnönü “Kürt kimliği”ni tanıyoruz demişlerdir. Ama arkasından 4 bin tane faili meçhul cinayet olmuştur. 3 bin tane köy boşaltılmıştır. Bugüne kadar söylenen tüm güzel sözlerden ve iyi niyetli yaklaşımlardan sonra çok daha olumsuz şeyler olmuştur. Mesut Yılmaz, Diyarbakır’da Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer demiştir. Ama bu yol bir türlü Diyarbakır’dan geçmedi. Yani Avrupa Birliği treni Diyarbakır istasyonuna gelememiştir. Bu işin çaresi doğru işler yapmak, doğru iş yaptıkça destek artacaktır. Polemikler bitecektir.

“TRT 6 DEVRİM NİTELİĞİNDE BİR ÖNEME SAHİPTİR”

Mehmet Metiner

TRT bünyesinde Kürtçe yayına geçilmiş olması, geçmişin inkâr ve asimilasyona dönük politikaların terk edildiği anlamına geliyor. Bu açılım devrim niteliğinde bir öneme sahiptir. Ben bunu bir milat kabul ediyorum. Türkiye Kürtlerinin de, bölge halkının da böyle okumasını diliyorum. Bölge halkı nezdinde inandırıcı olabilmesi için devletin o bildiğimiz resmi tezlerini yineleyen bir yayın anlayışından uzak durması gerekiyor. Devletin hassasiyetleriyle, toplumun hassasiyetlerini ortaklaştıran, tarafsız bir dil üretmesi gerekiyor. Yoksa devletin Kürtleri Türkleştirmek istediği biçiminde anlaşılır ki bu yayın teşebbüsü sonuçsuz kalabilir. Çok önemli bir açılım olmasına rağmen karşı propagandalarla boşa çıkartılabilir. Sonuçta tabiî ki devletin bir televizyonu, devletin bir dili var, devletin hassasiyetleri var. Ama sonuçta televizyon bir iletişim aracıdır. Tarafsızlığına gölge düşürmeyen, herkesi kucaklayan, herkesi kendinden bilen, farklılıkları bir zenginlik unsuru olarak kabul eden bir yayın anlayışına sahip olursa ben bölge halkı nezdinde inandırıcı olabileceğine inanıyorum. Sadece bölge halkı değil, Kuzey Irak’ta, İran’da yani Kürtlerin yaşadığı diğer ülkelerde de Kürtçe televizyonun önemli bir örneklik oluşturacağına inanıyorum.

“TRT 6’NIN ŞANSI ÇOK YÜKSEK.

ÇÜNKÜ UYDUDAN YAPAN KÜRT KANALLARI ÇOK SIKICI”

Turgay Oğur

Televizyon doğası itibariyle bütün insanları eşitleyen bir araçtır. Çünkü bir gecekondu ya da malikaneye de aynı yayın girer. O nedenle televizyonun kendisine ait bir mucizesi vardır. Bu Kürt kanalı eşitliği daha da eşitleyecek. Çünkü bugüne kadar Türk filmlerini Türkçe izleyen Kürtler bundan sonra kendi anadillerinde izleyecekler. Yapılan espriler, duygusal konuşmalar daha fazla onların kalplerine işleyecek. O nedenle bu kanalın çok çok iyi olacağını düşünüyorum. Bir sürü sorunları olacaktır. Bu kanlı şimdiden takip edecek, en az kalan çalışanları kadar teşkilatlanan başka kurumlar olduğuna eminim. Onların tacizleri olacaktır. Umarım kanal yöneticilerinin özgüveni yüksek olur. Diğer kurumlardan gelecek tacizlere fazla pabuç bırakmazlar. İlk planda netameli konulara girmemesi, daha çok eğlence ağırlıklı bir kanal olması bence de doğru bir karar. Çünkü resmi devlet ağzı ile konuşulmasındansa hiç bu konulara girilmemesi daha iyi. Çünkü en ufak bir resmi ideoloji söylemi sezilirse kanal Kürtleri kaybeder. Halbuki TRT 6’nın şansı çok yüksek. Çünkü uydudan yapan Kürt kanalları çok sıkıcı. Kürtlerin eğlence, estetik anlayışını karşılamaktan çok uzak. O nedenle iyi bir kanal olursa gerçekten rakibinin olmayacağını düşünüyorum. Çıkıp da orda sürekli hayvan belgeselleri, teröristlerin halkı nasıl kandırdığı ile ilgili programlar olursa Kürtler nezdinde hiçbir kıymeti olmaz.

Farklı Kürt sanatçılarına Kürtçe TRT’den teklif götürüldüğünde “devlet” televizyonu denilerek reddedildi. Bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suyun önüne bir bent kuramazsanız, çünkü yıkar geçer. Bu şu anda bir devlet televizyonu. Sanatçılar tehditler alıyor. Ama bir kişi kanalda yayına başlarsa ve iyi şeyler ortaya çıkarsa bu tehditler de, bu tür önyargılar da sonuçsuz kalacaktır.

“YURTSEVERLİK VE KARDEŞLİK İLKELERİ ESAS ALINARAK YAYIN YAPILMALI”

Prof. Dr. İlhami Güler

Türk olup da Kürtçe öğrenmiş olan insanlarla yapılacak bir iş değil. Kürtçe TRT’nin inandırıcı olabilmesi için Kürtlerin özne olarak bu kanala sahip çıkması lazım. Yurtseverlik ve kardeşlik ilkeleri esas alınarak bu olaya yaklaşılmalı. O bölgeye yönelecek olan yayın asimilasyon politikaları içermemeli. İnsanların bir arada yaşamasının en önemli zemini yurtseverliktir. O bölgenin spesifik sorunlarını dile getiren, çözüme dönük programlar yapmalı. Türklerden farklı Kürtlere has kültürel programlar yapılmalı.

“KÜRTLERİN BU ÜLKEDE BİR TEHLİKE DEĞİL,

BU ÜLKENİN YURTTAŞLARI OLDUĞU İMAJINI VERMELİ”

Sertaç Bucak

Böyle bir yayının olması önemlidir. Çünkü her ne kadar Kürt dili, Kürtlerin varlığı, Kürtlerle ilgili şeyler bu ülkede resmi olarak kayıtlarda değilse bile böylesi bir yayının yapılması önemlidir. Devlet bu açılımıyla bu ülkede bu dili konuşan insanların varlığını bir şekilde kabul etmekte. Bu anlamda ben bu yayını olumlu buluyorum. Bence bu yayının bölge halkı tarafından benimsenmesi için böylesi bir yayının Kürt diline, kültürüne hizmet etmesi gerekir. Orada kullanılacak Kürtçe’nin niteliği çok önemlidir. Kürt kültürü ile ilgili çok yayın yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu alanda Kürt kültürüne geçmişten bugüne kadar katkıda bulunan insanların ortaya çıkarılması ve Kürt müziği alanında çalışmalar yapan insanların türküleriyle hiçbir sansüre uğramadan bugüne kadar o türküleri nasıl söyledilerse aynı şekilde bu kanalda da söyleyebilmelidirler. Bu tarz bir kanalın Türkiye’de yumuşamaya, şu ana kadar varlığı reddedilen bir halkın tanınmasına yol açabilecek nitelikte bir yayın olmalıdır. Yani Kürtlerin bu ülkede bir tehlike değil, bu ülkenin yurttaşları olduğu imajını vermelidir. Geçmiş dönemlerde yapılan yayın ve siyasetlerden dolayı insanlar Kürtler’den korkuyorlardı. Bu yayınların bölge halkı tarafından takip edilebilmesi için bölge insanının sorunlarına da değinmesi, kültürel, tarihsel, sosyal ve siyasal boyutlarına da değinmesi gerekir. Bu yayının sansür ve yasaklardan arındırılmış olması gerekiyor. Yayına müdahale edilmemesi gerekir. Ancak bu şekilde bölge halkının güvenini kazanabilir.

“DEVLET KÜRT SORUNUNA ÇEKİNGEN YAKLAŞTIĞI SÜRECE

BU GİRİŞİMDEN BİR SONUÇ ALINAMAZ”

Prof. Dr. Fikret Başkaya

Daha önce Kürtçe bir kurs açılması söz konusu olmuştu. O zaman da ona büyük ümitler bağlanmıştı. Ama bu girişim fiyasko ile sonuçlandı. Soru yanlış sorulmuştu. “Kürtler, Kürtçe’yi para verip kursa giderek öğrenecek” bu yaklaşım Kürtlerle alay etmek anlamına geliyordu. Tabi Kürtçe televizyon bu dil kursları açılımından daha önemli görülüyor. Devlet katındaki bu çekingenlik devam ettiği sürece bu girişimden beklenilen sonucun alınabileceği düşüncesinde değilim. Peşin hüküm vermek mümkün değil. Devletin Kürt sorununa yaklaşımında son zamanlarda genel bir aşınma söz konusu olsa da çok ciddi bir değişikliğe uğramadı. Her zaman bir zabıta, bölgesel az gelişmişlik sorunu olarak gördüler. Sorunları adıyla çağırmadığınız zaman ona yönelik çözüm önerilerinizin de fazla bir kıymeti harbiyesi olması mümkün değil. Bu girişim çok büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Öncelikle Kürt sorununa dair hatalarından dolayı devlet özür dilemeli. Sorunlara dönük açılımlarda bulunmadan önce devlet içinde genel bir tavır oluşturulmalı. Mesela “biz 80 yıl boyunca bu hususta hata yaptık, bu hatalarımızın farkına vardık. Bundan geri dönüyoruz” şeklinde inandırıcı bir çıkış lazım.

“KABUL GÖRECEĞİM MANTIĞIYLA BÖLÜCÜ TALEPLERE YER VERİLMEMELİ”

Muhsin Yazıcıoğlu

Bu yayınlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne vurgu yaparak bu konuda birlik ve beraberliği sağlayacak yayınlara önem vermeli. Mutlaka ülkemizin farklı kültür normlarına, folklorik farklılıklarına yer vererek kültür geçişkenliğine imkân sağlamalı. Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgemizdeki ekonomik, sosyal sorunlara önem vermeli. Bölgede belgesel filmlere öncelik tanımalı. Özellikle yerel sorunların yerinde tespitine ve çözüm taleplerine mutlaka yer vermeli. Vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sorunların yerinde tespit edilerek katılımcı bir anlayışla halkın sorunlara yönelik talebine yer verilmeli. Ayrılıkçılığa, bölücülüğe, teröre karşı milli birlik ve bütünlüğe önem atfetmelidir. Sadece kabul göreceğim mantığı içerisinde bölücü taleplere yer vermek mecburiyetinde değildir. Türkiye’nin en önemli sorunu olan güvenlik sorunu bu çerçevede terör çok önemli bir problemdir. İşsizlik, yoksullaşma, eğitimsizlik çok önemli sorunlardır. Bu sorunların sebeplerini ortaya koyacak çalışmalar yapmalı. Bunları yerinde tespit, yerinde çözüm açısından da halkın mutlaka katılımını sağlamalıdır.

“YAPILAN YANLIŞLIKLAR USTURUPLU BİR DİLLE ELEŞTİRİLMELİ”
Yusuf Kaplan

Böyle bir kanal, her şeyden önce, bu topraklarda bin yıldır kardeş olduğumuzu, iyi günde kötü günde, kederde, tasada, kıvançta kader birliği ettiğimizi vurgulayan, bu köklü kardeşlik fikrini örneklerle açımlayan, kardeşlik fikrini ihmal ettiğimiz zamanları ve durumlara da dikkat çekerek özeleştiri yapmaktan kaçınmayan bir ilke üzerinden yayıncılık yaptığı zaman amacına ulaşmış, ülkemizin dirliğini, birliğini pekiştirmiş olur.

Böyle bir televizyonun izlemesi gereken yayın politikasını maddeler hâlinde şöyle özetleyebiliriz:

1-İslâmî duyarlıklar pekiştirilmeli, İslâm kardeşliği fikri kitlelerde derinlemesine kök salacak şekilde işlenmelidir bütün program türlerinde.

2-Etnik kimliklere, etnik dillere, ifade biçimlere hor ve hakir bir gözle bakılmamalı; insanların farklılıkları bastırılmamalı, bu farklılıkların Müslüman bir toplumda zenginlik olduğu işlenmelidir.

3-Yapılan yanlışlıklar, mutlaka usturuplu bir dille eleştirilmeli, özeleştiriden kaçınılmamalıdır.

4-Etnik kimliklerin Batılı emperyalist güçlerce kışkırtıldığı mutlaka işlenmelidir.

5-Etnik kimlikler üzerinden Türkiye'nin balkanlaştırılması istendiği, Türkiye'nin parçalanmasının bölgedeki bütün farklı etnik kökenden halkların ilerde birbirleriyle kapıştırılmasından başka bir işe yaramayacağı hatırlatılmalıdır.

6-Bölgedeki siyasî ve zihnî sınırların sömürgeciler tarafından çizildiği, bu sınırların ancak medeniyet fikri ile aşılabileceği, bu fikri Osmanlı tecrübesi gibi muazzam bir medeniyet tecrübenin mirasçısı olan Türkiye'nin hayata geçirebilecek bir tarihî derinliğe, kültürel ve siyasî tecrübeye ve psikolojiye sahip olduğu işlenmelidir.

7-En önemlisi de, bölgemizde bölge dışı güçlerin hükümranlığına ve bu güçlerin ektiği düşmanlık tohumlarına ancak medeniyet fikri etrafında yeniden toplanıldığı zaman bölgemizin dünyanın en önemli barış, huzur, sükûn ve kardeşlik bölgesi hâline getirilebileceği tekrar tekrar hatırlatılmalıdır. Hele de küresel seküler-kapitalist sistemin dünyayı büyük felaketlerin ve çatışmaların eşiğine getirip bırakmaktan başka bir şey yapamadığı ve yapamayacağı açıkça görülmüşken, medeniyet fikrinin her zamankinden daha fazla hayatî bir önem arzettiği çeşitli program türlerinde ayrıntılı olarak gözler önüne serilmelidir.

“BÜROKRATLAR ELİYLE YAPILACAK BİR YAYIN NETİCE VERMEZ”

Abdülmelik Fırat

Bu kanal kurulurken bölgedeki kanaat önderleriyle bir fikir alış-verişinde bulunulmamıştır. Devlet kendi bürokratlarıyla konuşup, bu işleri halletmek istiyor. Bu kanalda Kürt tarihi, kültürü ve bölgeyi bilenler inisiyatif sahibi olurlarsa elbette başarılı olur. Ama bildiğim kadarıyla devlet yine kendi bürokratlarıyla bu işi halletmek istiyor.

“BÖLGEYE ÜSTTEN DEĞİL, İÇERİDEN BİR BAKIŞ GELİŞTİRMELİ”

Selahattin Yusuf

Bence çözüm sorunun içinde gizli. “Her şeyden önce acaba bu inandırıcı olacak mı” sorusuyla başlarsak, bu mesele inandırıcılığını baştan itibaren şüphe altında bırakmış olur. İnandırıcı olacak-olmayacak şüphelerinden bağımsız bir doğallıkla başlamak gerekiyor.. Ne kadar inandırıcı olur, nasıl inandırıcı olur meselesinden önce bence şöyle bir yöntem takip edilmesi gerekir. Şimdiye kadar Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu meselelerine -Türkiye’nin aslında bütün yerel kültürlerine- üsten bir bakış değil de, içeriden bir bakış geliştirebilirse TRT bu işin maksadına ulaşacaktır. Bu nasıl olacak? Bölgeye uzaktan ve üstten bakmak yerine bölgenin kendi özel, otantik, geleneksel değerlerine, motiflerine, kültürel öğelerine, renklerine ve niteliklerine yaklaşmakla, empati kurmakla gelişebilecek bir şey olduğunu düşünüyorum. Bunun yolu da elbette ki daha çok bölgesel, kültürel unsurlarla temas etmekten geçiyor. Örneğin Şivan Perwer ile konuşulmuştu. Ben bunun ümidvar bir gelişme olarak görüyorum. Oradaki yerel müzik gurupları olsun, kültürel guruplar olsun, sosyal unsurlar olsun onların olabildiğince daha çok gündeme getirilmesi, onlarla daha içeriden, daha sıcak, daha ailevi ortamda bağlar kurulması gerektiğini düşünüyorum.

“TRT 6’DA KÜRT HALKI KENDİNİ GÖREBİLMELİ”

Hasip Kaplan

TRT’de Kürtçe yayın yapılması için önerge veren bir milletvekiliyim. Bunun üzerinde konuşan, sert tartışmalar içinde yer alan bir kişiyim. Doğru yayıncılık, objektif ve gerçekten Kürt kimliği ve kültürü ile ilgili halkın beklentilerini karşılayacak bir yayın politikası şart. Halk, televizyonda kendini görmek ister. Ancak dün TRT 6’nın test yayınları izlediğim kadarıyla şaşırttı beni. Hukuki, teknik, sanatsal altyapısı zayıftı. Çünkü AKP, TRT 6’ya kendi televizyonu olarak görüyor. Seçim öncesinde propaganda amaçlı kullanmak istiyor. Bunun için de bölgede en güçlü parti olan bizimle hiçbir şekilde görüşmediler. Ayşe Şan’ın şarkısını dinledim. Oysa Ayşe Şan’ın mezarını yaptıran bir yurttaşımıza Nisan 2008’de 15 ay hapis cezası verilmişti. Mihemedo şarkısını dinledim. Bu şarkının sahibi Şivan Perwer 30 senedir sürgünde. Bu şarkıya yer veren Diyarbakır’ın özel bir televizyonu kapatıldı. Yani traji-komik bir durum da var. W, X harfleri evet yer alıyor. Uydudan yayın yapan diğer Kürt kanalları Roj Tv, Kürdistan Tv, Kürt Sat gibi kanalların tecrübelerinden epeyce yararlandıkları görünüyor. Çünkü formatlara bakıldığında çoğu benzeşiyor. İçeriğin es geçildiği, yüzeysel yayınlar veriliyor.. Turistik yayın izlenimi veriyor. Oysaki bir kanalın, bir kanal olabilmesi için Kürtçe olsun, diğer dillerde olsun siyasi, ekonomik, sağlık, eğitim, her alanıyla, her boyutuyla halkın sorunlarını dile getirebilen ve dillendirebilen bir kanal olması gerekiyor ki halk onu bağrına bassın. Biz iki-üç ay bu yayınları izleyeceğiz. Halkla ne kadar bütünleşeceklerini takip edeceğiz. Üç ayın sonunda bölgede bir anket araştırması yapılmalı. Böylece hangi Kürtçe kanalın daha çok izlendiği ortaya çıkacak. TRT, Ortadoğu’daki en büyük Kürt coğrafyasına, en çok Kürtçe konuşan insanların olduğu ülkede yayın yapıyor. O açıdan insan, tarih, kültür kaynağı olarak İran, Irak, Suriye göre çok daha güçlü potansiyel ve altyapıya sahip. Bunu ne kadar değerlendirecek göreceğiz. Biz de siyasetçi olarak açık oturumlarda umarım- kendimizi hiçbir sansüre tabi tutulmadan ifade edebiliriz. Çünkü Kürtçe, Mecliste hala “bilinmeyen dil” olarak geçiyor. W, X vb. harfler yazımda geçmiyor. İçişleri Bakanlığını üç ayda bir Kürtçe yayın yapanları jurnalleyen, fişleyen çalışmaları hala devam ediyor. Bir hükümet hem Kürtçe yayın yapacak, hem de yasakçı takip uygularsa inandırıcı olmaz. Bir tarafı susturup, bir tarafı kendi çıkarı için kullanır bir durum yaratırsa bunun sonuç vermeyeceğini biliyoruz. Saddam’ında Kürtçe televizyonu vardı. İran’da da Kürtçe yayın yapılıyor. Bölgede Dicle’nin Sesi adında bir radyo hala yayın yapıyor. Halk bu radyoya JİTEM’in Sesi olarak adlandırmıştı. Umarım TRT böyle bir hataya düşmez. Devletin resmi, statükocu, ideolojisi doğrultusunda değil de, gerçek, objektif bir yayıncılık yapar.

Mehmet Toprak/kanalahaber.com
Haber7
TRT 6 Şeş Kürtçe Kanalının Uydu Frekansı

Uydu Adı......: Türksat 3 A Batı
Frekans:.......: 12685
Polarizasyon..: Horizontal
Symbol Rate..: 30000
Fec.............: 5/6

TRT 6 ŞEŞ KÜRTÇE KANALINI İNTERNETTEN ONLİNE İZLEMEK İÇİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum