3 Mart 2009

Sağlıklı ve kaliteli ders çalışabilmenin metotları

Birçoğumuz henüz ilkokul sıralarındayken tanıştık, çoktan seçmeli sorularla. O günlerden beri ders çalışmayı seven de oldu, sevmeyen de... Deli gibi ders çalışanların sınavlardaki başarısızlıklarını gözlemledik yıllarca; hakeza günde 1-2 saat çalışanların başarılarını...

Bir türlü anlam veremedik bu duruma. Çok çalışanlar aptaldı da, az çalışanlar zeki miydi yoksa? Düzenli ders çalışmanın ne olduğunu bilmiyorduk. Uykusuz geceler geçirdik. Çay, kahve içtik; bunlar da kesmeyince hap attık. Ebeveynlerimiz, ders çalışmak için odasına hapsolan komşu çocuklarını anlatınca sinirden kudurduk. Aldırmadık. Hırs edinip 11 saat çalıştık. Ve öldük! Evet, öldük!

Geçen hafta, gazetelerin üçüncü sayfalarında yayımlanan bir haber, bütün öğrencileri yakından ilgilendiriyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden dereceyle mezun olan Merve Şengil, Tıpta Uzmanlık Sınavı'na 'bilinçsiz bir şekilde' hazırlandığı için yaşamını yitirdi. 24 yaşındaki genç doktorun ölüm nedeni, ders çalışırken 11 saat boyunca hiç hareket etmemesi ve buna bağlı olarak 'akciğer ambolisi'ne yakalanması olarak açıklandı.

Konunun uzmanlarına, öğrencilerin sınava hazırlanma sürecinde neler yapması gerektiğini ve bu süreçte ailelere düşen sorumlulukları sorduk.

Ders çalışırken hayatınızı riske atmayın

ÖSS, ÖSYS, KPSS, TUS, YDS, DGS, ALES, YGS, LYS, SBS, DPY, ÖOS, PYBS, ALS, PMYOS ve daha niceleri... Üç nokta öncesine kadar yazdıklarımız karmakarışık görünse de, aslında bu kısaltmalar, herkesin hayatında özel bir yere sahip. Kimileri için başarıyı, kimileri içinse başarısızlığı ifade ediyor. Ama illaki herkes için siniri ve stresi...

Birçoğumuz henüz ilkokul sıralarındayken tanıştık, çoktan seçmeli sorularla. O günlerden beri ders çalışmayı seven de oldu, sevmeyen de... Deli gibi ders çalışanların sınavlardaki başarısızlıklarını gözlemledik yıllarca; ha keza günde 1-2 saat çalışanların başarılarını... Bir türlü anlam veremedik bu duruma. Çok çalışanlar aptaldı da, az çalışanlar zeki miydi yoksa? Hocalarımıza sorduk. Yarım yamalak cevaplayanlar da oldu, kapısından boş çevirenler de... Ailelerimizse 'ders çalış' diyerek destek oldular güya! Yanlış giden bir şeyler vardı ve bunun ne olduğunu bir türlü bulamıyorduk.

Lisede ÖSS'den, üniversitede KPSS ve TUS'tan söz etmeye başladık. Hayatımız o sınavlardan alacağımız sonuçlara göre şekillenecekti nitekim. Düzenli ders çalışmanın ne olduğunu bilmiyorduk. Saldırdık! Evet, resmen saldırdık. Çünkü bizim, eğitim sisteminden edindiğimiz izlenim, başarının gece gündüz ders çalışmayla sağlanabileceğiydi. Uykusuz geceler geçirdik. Çay, kahve içtik; bunlar da kesmeyince hap attık. Ebeveynlerimiz, ders çalışmak için odasına hapsolan komşu çocuklarını anlatınca sinirden kudurduk. Aldırmadık. Hırs edinip 11 saat çalıştık. Ve öldük! Evet, öldük! Geçen hafta, gazetelerin üçüncü sayfalarında yayımlanan bir haber, tüm öğrencileri yakından ilgilendiriyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden dereceyle mezun olan Merve Şengil, Tıpta Uzmanlık Sınavı'na 'bilinçsiz bir şekilde' hazırlandığı için yaşamını yitirdi. 24 yaşındaki genç doktorun ölüm nedeni, ders çalışırken 11 saat boyunca hiç hareket etmemesi ve buna bağlı olarak 'akciğer ambolisi'ne yakalanması olarak açıklandı.

Konuyu, Sabah gazetesindeki köşesine taşıyan Engin Ardıç, 'Gençlerimiz ders çalışmayı bilmezler' isimli bir makale yayımladı: "Yok efendim, moruk ağzı yapıyor değilim, 'okumuyor haytalar' gibilerden... Ders çalışmanın 'tekniğini' bilmezler demek istedim. Çünkü öğretilmez. Çünkü anası babası da bilmez, hocası da. Bizim memlekette, derse girilir, not tutulur, bir kenara atılır, ya da derse girilmez, bir arkadaştan not çekilir, nice sonra, sınav günü gelip çatınca oturup 'hafızlama' ya da 'inekleme' süreci başlar. Yani, 'yumurta kapıya gelince' yöntemi geçerlidir. Uykusuz geceler geçirilir, uykuyu geciktirmek için çok tehlikeli ilaçlar bile kullanılır... Sınav sabahı da şiş gözler ve kazan gibi kafayla okula gidilir... Sonra da ya çakılır ya geçilir. Yıllardır gençlerimize, ders çalışmada 'Amerikan yöntemini' salık veririm. Amerikan yönteminin bütün püf noktası, o gün öğrenilen dersi hemen o günün akşamında, sıcağı sıcağına gözden geçirmektir! Taze taze... Sonra bırakın, bilinçaltınızda yatsın. Bir daha açıp bakmasanız da olur. Yani, ertesi günün sınavına değil, sınavına daha üç ay gibi uzun bir süre bile olsa o gün aldığınız derse çalışacaksınız, bu kadar basit."

Uzmanlar, ders çalışma ve öğrenme sürecinin Engin Ardıç'ın bahsettiği kadar basit ve tek bir yöntemle olamayacağı görüşünde birleşiyor. TRT 2'deki Hayatımız Sınav programını hazırlayıp sunan Cihat Şener, "Öğrenme kişisel bir olgudur ve her birey için farklılıklar gösterir. Kimi gece daha iyi çalışır, kimi gündüz. Kimi masa başında, kimi yatarak. Kimi müzik eşliğinde kimi sessizlikte. Amaç çalışmaktır. Bunun biçimini ise birey kendi belirlemelidir. Önemli olan verimliliktir. Yani bence çalışın da nasıl çalışırsanız çalışın." diyor. Buna karşın FEM Dershanesi Rehberlik Uzmanı Faruk Ardıç, müziğin ders çalışırken dinlenmemesi gerektiğini söylüyor. Konunun uzmanlarına, öğrencilerin sınava hazırlanma sürecinde neler yapması gerektiğini ve bu süreçte ailelere düşen sorumlulukları sorduk. s.kara@zaman.com.tr


Sigara ve alkole dikkat!

Belkıs Ertürk (Psikolog): Gün içinde kendinizle gurur duyacağınız aktiviteleri kaydedin. Hayata daha sıkı sarılmak için dostlarınızla birlikte olmaya çalışın. Dostların oluşturduğu sevgi çemberi sizi anlamaya çalışacak, yanlış yollara başvurmanızı engelleyecektir. Başarısız geçen sınavların ardından sigara ya da alkol bağımlılığı artabiliyor. Bu süreçte ailelerin vereceği destek öğrencinin kişiliğini güçlendirecektir. Aileler için bütün bu sınavlar bir amaç değil araç olmalıdır. Çocuklarınızı sınavı kazanması yönünde eğitirken onları duygusal olarak kaybetmeyin. Çocuğunuzun sınavı kazanması önemlidir; ama hayat sadece derslerde öğrenilecek ezber kalıplarından ibaret değildir.

***

Sistem öğrenciyi strese sokuyor

Adem Güneş (Uzman Pedagog): Türkiyenin uyguladığı klasik eğitim sistemi öğrencilerin stresini artırıyor. "Müfredat" odaklı bu metotta başarısızlık "öğrenciye ait"tir. Klasik eğitim sisteminin hedef olarak koyduğu başarıyı yakalayabilmek için öğrenci var gücü ile çalışmak zorunda olduğunu hisseder. Merve de bu başarıyı yakalamak için insan bünyesinin de üstünde bir çalışma sergilemek zorunda kalmıştır. Hâlbuki modern dünya artık "öğrenci" odaklı. Modern eğitim metodunda öğrenci tanınmadan program hazırlanmaz. Öğrenci odaklı eğitimde tek bir müfredat yoktur. Öğrenciler kendi kabiliyetlerine göre ayrı ayrı müfredat takip ederler. Buna göre bazı öğrenciler için iki saat matematik yeterli olurken, bazısı için on saat matematik dersi konulabilir. Modern eğitim sistemindeki başarısızlık ya eğiticiye ya da kullanılan metoda aittir. Kesinlikle öğrenciye mal edilmez.

***

Duygusal patlamalara dikkat

Faruk Ardıç (FEM Dershaneleri Rehberlik Uzmanı): Sınava hazırlık sürecinde kişinin beden ve ruh sağlığı çok önemli. Özellikle bu dönemde uyku düzenine dikkat edilmeli. Çok uykusuz kalındığında duygusal patlamalar yaşanabilir. Hatta aşırı uykusuzluk, daha ciddi psikolojik sorunlar da ortaya çıkarabilir. Ara vermeden yapılan bütün çalışmalar verimsizdir. Bir ders süresince (50 dakika) çalışanlar 10 dakika, 3-4 saat ders çalışanlar ise mutlaka 1-2 saat ara vermeli. Aksi takdirde hayatları Merve gibi riske girer. Öğrenilenlerin belli aralıklarla tekrar edilmesi gerekir. Ancak bir bilgiyi ilişkilendirme yapmadan papağan gibi tekrar etmek de etkisiz bir öğrenmedir. Ders, telefon olmayan bir odada çalışılmalı ve cep telefonları mutlaka kapatılmalıdır. Öğrencilerin ebeveynlerine karşı davranışları, sınavın oluşturduğu stresten dolayı kaba ve serttir. Bu nedenden ötürü anne-babalar çocuklarına karşı daha hoşgörülü olmalılar.

***

Bilgi değil, bilgiyi kullanma becerisi ölçülüyor

Cihat Şener (Hayatımız Sınav Programı): Günde kaç saat çalışıldığı yerine hangi düzeyde ve içerikte çalışıldığıdır önemli olan. Masa başında boşa geçen işlevsiz saatler yerine planlı ve nitelikli çalışma çok daha işlevli olacaktır. Vicdanı rahatlatmak için masa başında saatlerce oturmak bir çalışma yöntemi değildir. Bunu yapan öğrencinin ya da yetişkinin ruh sağlığı sorunları olması da kaçınılmazdır. Bir bilginin belleğimize yerleştirilmesi ve onun uzun süreler orada kalması amaçlanmamalıdır. Gerektiğinde kullanılır olması çok önemlidir. Yani bilmek yetmez. Onu kullanma becerisini de göstermek gerekir. Bu nedenle gerçekleştirilmesi gereken, "öğrenme"dir. "Akşam sıcağı sıcağına tekrar edin" ezberlemek ya da hatırda tutmak için önerilebilir ama "kullanılır aktif bilgi" için bu pek de geçerli değildir. Özellikle çoktan seçmeli test sınavları bilgi ölçme sınavları değildir. Bu tür sınavlarda "bilgiyi kullanma becerisi" ölçülür. Yani bilgi şarttır ama yeterli değildir. Onu kullanmayı da bilmek gerekir. Bunun için olabildiğince birbirinden farklı örnekler çözülmelidir. Birbirini tekrar eden sorular öğrenmeyi geliştirmez, aksine engeller.

Sağlıklı ve kaliteli ders çalışabilmenin metotları

Ders çalışma metodu olmalı: En kolay öğrenme yolu, beyinde şekiller oluşturarak ve bilgileri birbirine bağlayarak öğrenmedir. Böylece aynı bilgiler gruplar halinde toparlanır, kategorize edilirse, öğrenme kolaylaşır.

Öğrenilenler aktif hafızaya kaydedilmeli: İlk öğrenilen şeyler, pasif hafızadadır. Kişi öğrendiği şeyi, bir başkasına öğrettikçe kendisi de daha iyi öğrenir.

Ders çalışma süresi iyi ayarlanmalı: İnsan beyni bir konu ile verimli olarak en çok 40 dakika civarında ilgilenebilir. Bu süreden sonra öğrenme kapasitesi yavaşlar. Dışarıdan takviye edilen ilaçlar ve dikkat artırıcı içecekler her ne kadar kişiyi zinde tutsa da, zihnin çökmesine neden olacağı için asla tavsiye edilmez!

Zihninizi dinlendirin: Zihin belli aralıklarla dinlendirilmezse öğrenme bir eziyete dönüşür. Zihnin dinlenmesi yatarak ya da uyuyarak olmaz! Zihin dinlenmesi yoğunlaşılan bir konudan zihni uzak tutarak, yani bir başka konuya yoğunlaşarak olur. Bu nedenle aynı tür dersler art arda çalışılmamalı.

Ders çalışma zemini iyi ayarlanmalı: Öğrenci ders çalışırken, fiziksel rahatlık içinde olmalı. Eğri oturmalar, rahatsız edici koltuklar, çevredeki gürültü, ışıkların yanlış ayarlanmış olması, telefonun açık olması gibi dikkat dağıtıcı faktörler öğrenmeyi güçleştirir.

Yazarak öğrenmek öğrenmeyi kolaylaştırır: Öğrencinin çalıştığı şeyleri el yazısı ile bir yerlere yazıyor olması, notlar alması ve yazdıklarını da seslice okuması öğrenme sürecini hızlandırır.

Kendini doğru motive edebilmek: Öğrenciler başarısızlığı, kendi kişiliği ve seviyesizliği ile bütünleştirmemeli. Öğrenciyi etraftan destekleyen kişiler "sana güveniyoruz" cümlesini kullanmamalı. Öğrenci, başarısızlığı halinde mutlaka B planının olduğunu bilmelidir. Bu, ona sunulmalıdır.

İnsan zihni hangi saatlerde daha kolay öğrenir: İnsan zihninin öğrenmeye en açık olduğu zaman dilimi sabahın ilk saatleri ve akşam güneş batmadan önceki birkaç saattir. Öğle saatlerinde bir şey öğrenmeye çalışmak beyne eziyettir. Gece yatmadan önce ders çalışmak da öğrenmeyi kolaylaştırır. Bu saatler haricinde ders çalışmak konunun öğrenilmesine değil zorlaşmasına neden olur.

SERKAN KARA
www.zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum