1 Eylül 2008

YEZİDİLER KİMDİR?


Yezidilerin Kimliği Karma bir dinin mensubu olan Yezidi'lerin Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmektedir. Çeşitli kültürlerin birbirlerine karıştığı Ortadoğu'da ulusal kimlikleri olmayan İran'daki Bahailer, Lübnan'daki Dürziler ve Maruniler gibi Yezidiler de dini bir cemaattir. Yezidi inancının, Hariciliğin İbadiye kolundan ayrıldığı söylenen Yezid bin Ebi Uneyse'ye dayandığını ileri sürenler olduğu gibi Yezidi adının eski İran inançlarındaki İyilik Tanrısı İzd ya da Yeda'dan geldiğini de savunanlar vardır. Ancak Yezidliğin, Emevi soyundan ünlü mutavassif Şeyh Adiy bin Musafir'le olan ilişkisi ise tartışmasızdır. Son 30 yıl içinde kendilerine geçmişten gelen ulusal bir kimlik arayışına giren Yezidiler, Arap Kimliğinden ziyade Kürt ve Asur Kimliğinden birini seçme konusunda bir tercih yapmaya çalışmaktadırlar

YEZİDİLİĞİN TARİHİ
Yezidilerin kökenleri ve tarihleri ile ilgili somut, yeterli bilgi ve belgeler mevcut değildir. Yezidilik inancının öncülü Şeyh Adiy'in Adaviler (Adaviyye) tarikatıdır. Yezidilerce, Yezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamber olarak kabul edilen Şeyh Adiy Bin Musafır, aslında Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani ile birlikte İslam alimi İmam Gazeli'den ders almış; Müslüman inançlı bir sufi olarak kabul edilmektedir. 1072 yılında Lübnan'da Baalbek'te dogan Şeyh Adiy, 1116 yılındaki Mekke'ye hac ziyaretinden sonra öldüğü 1162 yılına kadar Laleş Vadisi'ndeki (Kuzey Irak'taki Duhok İli 'nin yaklaşık 29 km. doğusunda, Musul'un da 57 km. kuzeyindedir) eski bir Hıristiyan manastırını dergaha çevirerek mürit yetiştirmiştir. Adiy bin Musafir 1162 yılında öldüğü zaman Laleş'teki dergahına gömülmüş ve türbesi çok geçmeden hac ziyareti için gelinen tapınağa dönüştürülmüştür. Şeyhin vefatından sonra makamına yeğeni Abu'l Bereket bin Sahr seçilmiş; onun önderliğindeki müritleri "Adaviler" adıyla anılmaya başlamıştır. Tarikat ise Adavilik ve bilahare Sehbetilik diye adlandırılmıştır. Adaviliğin antik inançlarla sentezlenmesi ve Hakkari yöresindeki aşiretler arasında yaygınlaşması, tarikatın başına geçen Şeyh Adiy'in torunu Hasan bin Adiy döneminde olmuştur. Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13 ve 14. yy.da bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Yezidilik faaliyeti, Musul, Hakkari, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye'deki aşiretler arasında kök salmıştır. 1415 yılına kadar unutulan ancak bu tarihten itibaren taraftar kazanmaya başlayan ve bilahare Yezidilik adını alan Şeyh Adiy'in öğretisinin öncülü olduğu bu yeni dinin sembolü, tavus kuşudur. Ama bu sembol, tavus kuşundan ziyade horoza benzemektedir. Dinlerinin çok eski olduğunu, kurulusu üzerine tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynaklarının kaybolduğunu söyleyen Yezidilerle ilişkiye geçerek, dinleri üzerinde bilgi edinmek isteyen gerek Müslümanlar gerek 18 ve 19. yy.larda bölgeye gelen Hıristiyan misyonerler de pek bir şey öğrenememişlerdir. Çünkü Yezidilik bir sır dini olduğu için Yezidiler, kendilerine sorulan soruları, soranların duymak istediklerine göre yanıtlamışlardır

YEZİDİ İNANÇLARI
Yezidilik; - Eski putperestliğe, - Zerdüştlüğe (iyilik ve kötülüğün mücadelesi), - Maniliğe (İrfan), - Yahudiliğe (Beslenme ile ilgili hükümler, haram yiyecekler), - Hıristiyanlığa (Vaftiz, nikahta ekmek ve şarap ayini, evlenmelerde kiliseleri ziyaret, şarap içmek), - İslamiyet'te (Sünnet, oruç, kurban, hac, mezar taslarında İslam 'i kitabeler) - Sufi-Rafiziliğe (İnancın gizliliği, vecd, şeyhe saygı), - Sabiiliğe (tenasuh ve ruh göçü), - Samaniliğe (gömme adeti, rüya tabiri ve dans), - Paganizme (Ay ve güneşe tapma) ait Bazı unsurları ihtiva eden ve kökeni yeterince açık olmayan bir inanç sistemidir. Yezidilik inancında Tanrı, dünyanın koruyucusu değil sadece yaratıcısıdır. O, faal değildir ve dünya ile ilgilenmemektedir. Tanrı iradesinin faal ve yürütücü uzvu, Tanrı'nın ikinci şahsiyeti olan "Melek Tavus"tur. Melek Tavus, Tanrı ile bir, çözülmez bir şekilde Tanrı'ya bağlıdır. Bu anlamda Yezidiler, tek tanrılı olarak kabul edilebilirler. Ancak Yezidi inancında, Tanrı ile insan arasında vasıta olarak hizmet gören yari ilahlar bulunmaktadır. Yezidilere göre; Melek Tavus, bir iyilik tanrısıdır. Yezidiler şeytana, tövbe etmesi sebebiyle Tanrı tarafından bağışlanan gözden düşmüş bir melek olarak bakarlar. Şeytanın adının, Tanrı olarak söylenmesi yasaktır. Yezidiler,dışarıdan anlaşıldığı manada ne cehenneme, ne cehennem azabına ne de şeytana inanırlar. Yezidi inancına göre; ruh, ölümden sonra başka gövdelere geçerek varlığını sürdürmektedir. Güneş, ay ve yıldızlar ışık saçtıklarından dolayı kutsaldır. Çünkü Melek Tavus da bir ışık kaynağıdır. Yezidi topluluğu, Adem ile Havva soyundan değil Cebbar bin Sehid adlı başka bir yüce varlıktan türemiştir. Yezidiler her çağda yeni bir peygamber gönderileceğine, her yerde bulunan Melek Tavus'un bütün Yezidileri koruyacağına ve kurtaracağına inanmaktadırlar. Mashaf-i Res'te, "Tanrımız şeytanın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır" diye buyrulduğundan Yezidiler, Tanrı-melek mertebesine koydukları "Şeytan"in adını anmadan, onun için "İsmi güzel melek" derler. Ayrıca "kaytan, ser, melun, lanet" gibi kelimeleri de kullanmazlar. Yezidiler için ateş, nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Yezidiler, bazı besin maddelerini yemez, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta mavi renge ise itibar edilmemektedir. Beyaz giysi, temizliği simgelemekte; kadınlar mutlaka beyaz iç çamaşırı giymekte; erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülmektedirler. Yezidilerde temel haram yiyecek, maruldur. Buna börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve geyik ve horoz eti de eklenebilir.

YEZİDİLERDE İBADET
Yezidilerin yerine getirmeleri şart olan dini vecibeleri şahadet, namaz (ibadet), oruç, zekat ve hacdır. Onlara göre tanrının birçok ismi vardır. Bunların en güzeli ve en çok kullanılanı "Hüda" olanıdır.
Şahadet
Yezidilerde şahadet, tanrının sonsuz kudret sahibi, Şeyh Adiy bin Musafir'in tanrının meleği ve Yezidilerin mürşidi, Sultan Yezid'in tanrının meleği, yerin nuru ve insanlığın sevinci, Melek Tavus'un da Tanrı'nın meleği ve elçisi olduğuna inanmaktan oluşur. Bunu aksam yatarken, sabah kalkarken de tekrarlarlar.

Namaz
Namaz (İbadet) Yezidilerde yılda bir kez Laleş'te Şeyh Adiy'in türbesine yapılan hac esnasında gerçekleştirilen toplu ibadetin haricinde toplu ibadet etme yoktur.Namaz, sabah ve aksam kılınır. Namazdan önce eller ve yüz yıkanır. Sabah namazı için dışarıya çıkılarak güneşin sarılığı belirgin olduğunda güneşe karşı ayakta durulup üç defa eğilmek (rükua varmak) suretiyle dua okunur. Aksam namazında da yine dışarıda güneşe karşı durularak dua okunur. Yezidiler ibadetlerini kimsenin görmesini istemezler. Bir yezidi ibadet ederken başka dinden biri görürse rükua varmaz ve sadece acunun içini güneş ışığına tuttuktan sonra elini ağzına götürüp öper.

Oruç
Yezidilerde Oruç Yezidilerde genel ve özel olmak üzere iki tür oruç vardır:
1. Genel Oruç
Eylül ayinin 3 ile 5 inci günleri arasında tutulan bu oruca Yezit orucu da denilmektedir. Ayrıca Hızır İlyas için üç gün oruç tutmak da Yezidi geleneklerindendir. Yezidi inancına göre, Allah üç gün oruç tutulmasını emretmiştir. Bu inanca göre kutsal kitaplarında oruçla ilgili yazılan üç gün kelimesini yabancılar yanlış olarak yani otuz seklinde anlamışlardır. Yezidiler tutulan üç günlük orucun otuz olarak kabul olunacağına inanırlar.Sabahleyin güneşin sarılığı ile başlayan ve aksam gün battıktan sonra sona eren oruçta yemek içmek yasaktır.
2. Özel Oruç
Yalnızca din adamlarına özgü olan özel oruç, Aralık ayında 20, Temmuz ayında 20 ve 15-20 Eylül tarihleri arasında Şeyh Adiy'in türbesine yapılan ziyaretin ardından da 40 gün olmak üzere toplam 80 gün tutulur.Yezidiler iftar sofrasında şarap bulundururlar.
Zekat
Yezidilerde zekat müritlerin gelirlerinin % 10'u şeyhlere, % 5 pîre ve % 2.5'ini fakire vermekten oluşur

Hac
15-20 Eylül tarihleri arasında Irak'ta bulunan Şeyh Adiy'in mabedine yapılan hac, Yezidiler için yapılması şart olan dini ve milli bir vazifedir. Şeyh Adiy'in sandukasını üç kez tavaf edip kaideye yüz süren her Yezidi, hacı olmuş sayılır.Şeyh Adiy'in sandukasını üç kez tavaf edip kaideye yüz süren her Yezidi, hacı olmuş sayılır. Şeyh Adiy'in Laleş Vadisi'ndeki dağın eteğinde olan mabedine Sırat Köprüsü denilen bir köprüden geçerek giden Yezidiler, kaynağı mabette bulunan zemzem adını verdikleri su ile çocuklarını vaftiz ederler. Bu hac merasimi; nehirlerde yıkanma, sancakların yıkanıp vaftiz edilmesi, rahiplerin dansları, mukaddes kabul edilen mezarlara kandil yakılması, kurban edilen bir öküzün etinin dağıtılması, özel yapılmış yemeklerin yenmesiyle kutlanır. Ayrıca bu hac sırasında saygı gösterilen ve şahıs isimleri verilen dut ağaçları ziyaret edilir. Çevreden tek ağaç dalı kesmek bile günahtır. Kutsal vadinin hiçbir yerinde ayakkabıyla dolaşılmaz; kadınla cinsel ilişki kurulmaz ve içki içilmez

Duaları
Yezidilerin güneş doğarken ve batarken ona doğru yönelerek dua okuma adetleri, güneşe ve aya taptıklarına dair yanlış bir telakkiye sebep olmuştur. Gerçekte bu duanın nedeni Yezidilerce Tanrı (Melek Tavus)'nın, "Ay ve karanlığın", ve "Güneş ve aydınlığın" efendisi olarak kabul edilmesidir. Yezidi duaları dört tanedir.Bunlar ;
1. Sabah duası,
2. Evger duası: Bu da sabahları okunur,
3. Güneş batisi duası: Buna güneş duası da denir.
4. Aksam duası: Buna şahadet duası da denir. Yatağa yatınca okunur. Bu dua Melek Tavus'a yapılıp yedi meleğe hitap edilir.
Tatil ve Bayramlar
Bayramlar Yezidi kutsal kitabına göre, Cumartesi dinlenme günüdür. Yezidilerin önem verdikleri dört dini bayramları vardı

1. Sar-i Sal (Yeni yıl) Bayramı
Sarsali, Sarsaliya da dedikleri bu bayram Nisan ayinin ilk Çarşamba günü kutlanır. Bugün meleklerin gece boyunca bereket dağıttıklarına inanılır. Yezidilerin yaşadıkları her köyde ve yerleşim birimlerinde kutlanan bu bayramın ön hazırlığı olarak aile mezarları ziyaret edilerek mezar taslarının üzerine yolu oradan geçenlerin yemesi için, içinde kuru üzüm, yumurta, kuru incir ve çeşitli çöreklerin bulunduğu tepsiler konur.
2. Yaz Bayramı (Çesna Havini)
Temmuz'un 18 ile 21'i arasında Irak 'ın Lalis bölgesinde kutlanan bu bayrama Şeyh Adiy bayramı, kırk gün bayramı da denir. Yaz orucunun tamamlandığı günün ertesinde başlar.
3. Cemaat Bayramı
Şeyh Adiy'in bir araya getirdiği ilk cemaatin anısına 6-13 Ekim tarihleri arasında kutlanan bu bayrama katılmak Yezidi inancına göre hac farizası sayılır ve her Yezidi için bir borçtur.
4. Doğum Bayramı
Yezidilerin dördüncü bayramı herkesin üç gün oruç tutarak karşıladığı 1 Aralık sabahı başlayıp aksamı biten Halife Yezid'in doğum günü olarak anılan bayramdır. Yezidiler Ayrıca Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla birlikte onların Hıdırellez ve Aziz Sergius Yortusu gibi bayram ve yortulara da katılırlar. Yezidilerde geleneksel bir biçimde 21 Mart'ta kutlanan Nevruz Bayramı dini olmaktan çok folklorik bir nitelik taşır.

Ahret Kardeşliği
Her Yezidi'nin bir ahiren kardeşi ile bir ahiren bacısı olması mecburidir. Ahiren kardeşliği her defasında el öpmeyi ve ölümde yardım etmeyi emreder.

....
Devamı Gelecek...

http://www.dunyadinleri.com/yezidilik.html


GİZEMLİ DİN YEZİDİLİK
Sabah Gazetesi
Hazırlayan: Erdal Şimşek


Sabah, basında bir ilki gerçekleştirerek Yezidilerin kutsal hac bölgesi olan Laleş Vadisi’ne girdi. Vadideki bütün kutsal mekanları ve yezidi peygamberinin mezarına kadar bütün vadiyi fotoğrafladı ve bu dinin şeyhleri ile görüştü.

Yezidilik ile bilinmeyenleri, Türkiye'deki Yezidileri gün yüzüne çıkaran Sabah muhabirleri, bu dinin bağlıları ile hac mevsimini günü gününe yaşadı ve ibadetleri ile yaşantılarını okurları için görüntüledi.


Yezidilik tarihçesi
Yezidilik, Musevilik gibi tek ulus dinidir. Hatta tek ulusun bir boyunun dinidir demek doğru olur. Dünyada sadece Kürtler arasında var olan Yezidilik inancı, bu ulusun tümü tarafından kabul edilmiştir. Kürtlerin sadece Behdinan veya diğer adıyla Kurmanç olan kolunun bir bölümü bu inancı tercih etmişlerdir.

Bu din, ulusal olmasına rağmen, kapısını başka uluslara kapatmamıştır. Herhangi bir ulusun bireyi bu dinin mensubu olabilir. Yaklaşık bin yıldır kurulmasına rağmen, başka ulusların bu dine rağbet göstermemesi de oldukça dikkat çekicidir.

Üç büyük tek tanrılı dinin karması olan Yezidilikte ibadet ve ritüellerin tümü pagan kültürüne aittir. Duaları, ve yılda bir kez hacda sabah gündoğumu, akşam günbatımında kıldıkları tek rekatlık namazları (bu namazda secde vardır) haricindeki bütün dinsel ritüelleri pagan kültürünün birer parçalarıdırlar. Karma bir dinin mensubu olan Yezidilerin Batılı kaynaklarda Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmelerine rağmen, Gerek Osmanlı fermanlarında ve gerekse yaşayan yezidi pir ve şeyhlerinin söylediklerine göre Kürtlerin Behdinan (Kurmanc) kolundandırlar. Zaten konuştukları dil ise Kürtçe'nin Kurmanc şivesidir.

Bazı Arap tarihçiler, Yezidi inancının, Hariciliğin İbadiye kolundan ayrıldığını ve Yezid bin Ebi Uneyse'ye dayandığını iddia ederlerken, İran kaynakları da, Yezidi adının eski İran inançlarındaki İyilik Tanrısı İzd ya da Yeda'dan geldiğini savunuyorlar. Ancak Yezidliğin, Emevi soyundan ünlü tasavvufçu Şeyh Adiy bin Musafir'e dayandığı kesin bir gerçektir.

Çünkü, Yezidilik inancının kurucusu ve onu sistematikleştiren Şeyh Adiy'in Adaviler (Adaviyye) tarikatıdır. Yezidilerce, Yezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamber olarak kabul edilen Şeyh Adiy Bin Musafir, aslında Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani ile birlikte İslam alimi İmam Gazali'den ders almış; Müslüman inançlı bir sufi olarak kabul edilmektedir. 1072 yılında Lübnan'ın Baalbek kentinde doğan Şeyh Adiy, 1116 yılındaki Mekke'ye hac ziyaretinden sonra öldüğü 1162 yılına kadar, bugün Kuzey Irak sınırları içerisinde bulunan Duhok yakınlarındaki Laleş Vadisi'ndeki eski bir Hıristiyan manastırını dergaha çevirerek mürit yetiştirmiştir.
Adiy bin Musafir 1162 yılında öldüğünde Laleş'teki dergahına gömülmüş ve türbesi çok geçmeden hac ziyareti için gelinen tapınağa dönüştürüldü. Bugün, Yezidi inancında hacı olabilmek için 6 Ekim'de bu vadiye gelerek, Kaniya Sıpi (Beyaz Çeşme)'de vaftiz olması, Şeyh Adiy'nin Sındıruk'unun (mezarı) etrafında üç kere dolaştıktan sonra, Zımzım tüneline girip oradaki kutsal mekanı tavaf etmesi ve Araf'a çıkması gerekiyor.
Şeyhin ölümünden sonra makamına yeğeni Abu'l Bereket bin Sahr seçilmiş; onun önderliğindeki müritleri "Adaviler" adıyla anılmaya başlamıştır. Tarikat ise Adavilik ve bilahare Sehbetilik diye adlandırılmıştır. Adaviliğin antik inançlarla sentezlenmesi ve Hakkari yöresindeki aşiretler arasında yaygınlaşması, tarikatın başına geçen Şeyh Adiy'in torunu Hasan bin Adiy döneminde olmuştur. Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13 ve 14. yy.da bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Yezidilik faaliyeti, Musul, Hakkari, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye'deki aşiretler arasında kök salmıştır. 1415 yılına kadar unutulan ancak bu tarihten itibaren taraftar kazanmaya başlayan ve bilahare Yezidilik adını alan Şeyh Adiy'in öğretisinin öncülü olduğu bu yeni dinin sembolü, Tavus kuşudur. Ama bu sembol, tavus kuşundan ziyade horoza benzemektedir.
Dinlerinin çok eski olduğunu, kuruluşu üzerine tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynaklarının kaybolduğunu söyleyen Yezidilerle ilgili sağlıklı bilgiler edinmek isteyen sosyologlar ve din bilimciler, bugüne kadar bu inancın zirvesindeki "Şeyhlerin Babası" ve kutsal hac mekanı olan Laleş Vadisi'ne giremediklerinden dolayı kesin ve gözleme dayalı bilgiler edinememişlerdir. Tarihte ilk kez SABAH muhabirleri bu vadiye girerek hac mekanlarının tümünün fotograflarını çekip en büyük şeyhleriyle görüşerek bu inancın bütün yönlerini ortaya koymayı başardılar.

GÜNÜMÜZDE YEZİDİLER

Osmanlıların son zamanlarında 1912'de yapılan nüfus sayımında 37.000, 1923'teki sayımda 18.000 olarak tespit edilen Yezidilerin sayısı ülkemizdeki bazı çevrelerin baskılarından kaynaklanan göçlerden dolayı azalmış olup; günümüzde Türkiye'deki sayılarının iki-üç bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde küçük topluluklar halinde yaşayan Yezidilerin büyük bölümü Güneydoğu Anadolu'da (Siirt, Batman, Şanlıurfa Viranşehir), bir kısmı da metropol kentlerinde yaşamaktadırlar. Dünya genelinde nüfuslarının birbuçuk milyon civarında olduğu tahmin edilen Yezidilerin, Irak'ta 600.000, Rusya'da 100.000, Gürcistan'da 100.000, Ermenistan'da 80.000, Suriye'de 20.000, Almanya'da 50.000, İran 'da 200.000 civarında nüfusa sahip olduğu; kalanının da Hindistan, Lübnan, İsviçre, Belçika, Estonya ve Ukrayna'da yaşadığı bilinmektedir.

Bugün yoğun olarak yaşadıkları Irak'ın kuzey illerdindeki Yezidiler, buradaki yerel hükumette de yer alıyorlar. İktidarı kimse ile paylaşmayı sevmeyen KDP, Bakanları arasına iki tane de Yezidi atamış durumda. Sayısal ağırlıklarından dolayı parlamenterler ve politikacılar bir oy deposu olarak görülen Yezidiler, bu yüzden biraz şanslı görünüyorlar. Barzani hükumeti bütün istek ve taleplerini yerine getirmeye çalışıyor.
Bütün bunların yanında Barzani'nin partisi olan KDP'nin hakim olduğu Kuzey Irak'taki yönetim politikasından bireysel bazda hiç de memnun değiller. Çünkü KDP yönetiminin ayyuka çıkan hırsızlık ve komisyonculuk olaylarını Yezidiler de doğruluyorlar. Hükumet nezdinde iş yapabilmek için kendilerinin KDP şeflerine yüzde 30 ila 40 arasında değişen bir kar payı vermek zorundadırlar.

Portreler

"Devlet bizi müslüman kürtlerden kurtardı"

Osmanlı'dan 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar ülkemizde güven içerisinde yaşayan Yezidilere yönelik toplumsal baskı ve dışlanmışlık bu dönemde başladı. Müslüman Kürtlerin, Yezidi Kürtlere baskılarını arttırması hatta bazı köylerde öldürmeye kadar varan olaylardan sonra başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa'ya göçler başladı.
Askeri rejimin bu baskılara karşı yeterince önleyici tedbirler almaması ve Yezidi gençlerin de Avrupa'da yaşama arzularından dolayı göçler hız kazandı ve bir zamanlar Güneydoğu ve Hakkari'de onbinlerle ifade edilen Yezidilerin sayısı binlere düştü. Bugün sadece Viranşehir ve Batman'da sayıları 2000'i bulan Türkiye Yezidileri, Müslüman Kürtlerden oldukça şikayetçiler. Bunlardan biri de 76 yaşında olan Batmanlı Mustafa Gülen. Gülen, "kendilerini soydaşlarının elinden Türk askerinin kurtardığını vurgulayarak olay gününü şöyle anlatıyor:
"Komşu Derik köyünden bizden yardım için maraba istediler. Biz de bu taleplerini kabul ettik. Ancak Yatalak olan ağabeymin de gelmesini istediler. Ancak ağabeymin yürüme takati dahi yoktu. Ve olay burada koptu. Bizi dövmeye başladılar. Biz de karşılık verdik. Köyümüzden çıkıp gittiler. Ertesi gün sabaha karşı uyandığımızda köyümüzün etrafı sarılmıştı. Müslüman soydaşlarımız bize saldıracakları sırada Jandarma ve bir tabur asker bizim imdadımıza yetişti. Köyümüzü günlerce koruma altına aldılar.
Bu olay üzerine elimizdeki avucumuzdakileri satıp gençlerimizi Avrupa'ya gönderdik. Böylece artık toprağımızdan yavaş yavaş kopuş başladı."


Askeri baskılardan kaçtılar
78 yaşındaki Ferman Sazak ise benzer durumdan dolayı Türkiye'yi terk ettiklerini söylüyor. Sazak'ların hikayesi ise iç buran türden. Yezidileri, "Kürtçü" diye jandarmaya ihbar eden yine Kürtler oluyor. Ve bölgeleri günlerce güvenlik birimlerinin arama taramalarından geçiyor. Askeri rejimin getirdiği baskılara dayanamayan Ferman Sazak ve köylüleri soluğu Almanya'da alıyorlar. En büyük özlemi ise Tekrar köyüne geri dönebilmek. Gerçi bütün ölülerini getirip köyde gömüyorlar ama Köyleri de Müslüman Kürtlerin işgaline uğramış durumda.

"Batı bizi koz olarak kullanacak"

Batmanlı Şeyh Ali de Batı Avrupa'da yaşayan Türkiyeli Yezidilerden. "76 yılı kazasız belasız devirdim. Ama son 25 yıldır memleketimi özlemle yaşıyorum. Batman'da çocuklar liseyi bitirir bitirmez Avrupa'ya gittiler. Evde kimse kalmayınca, hanımı alıp çocukların yanına gitmek zorunda kaldık. Ama oradaki yaşantımız da yaşam değil. Açıkça ev hapsi yaşıyoruz. Ne bir şeyler paylaşacağımız bir komşumuz ne de tanıdığımız var. Maalesef bizim kardeşlerimiz olan Müslüman Kürtlerin sürgünü olduk."

Almanya'nın 25 yıldır kapılarını sonuna kadar açtığı Yezidilerin vatandaşlık taleplerini geri çevirme ve onları ülkeden geri çıkarma kararını nasıl değerlendirdiklerini sorduğumuz Şeyh Ali'nin cevabı şöyle:
"Bu işin altında siyaset var. Çeyrek yüzyıldır bizi bağrına basan bizlere kucak açan Almanya ne oldu da şimdi bizi sınırdışı etmeye çalışıyor? Bunda mutlaka Türkiye'ye yönelik bir hesapları vardır. Ama biz cemaatimizi bu siyasi oyunlardan uzak tutacağız."
Satanistlerle aralarında bir bağ olup olmadığı şeklindeki sorumuzu tepki vererek cevap veriyor:
"Biz şeytana tapmıyoruz. Biz Azazel'i en büyük melek olarak görüyoruz. Bizim inancımızda insan öldürmek yoktur. Satanistler ise savunmasız hayvanları öldürüyorlar. Her türlü kötü alışkanlıklar onlarda mevcut. Onların bizimle hiçbir ilgisi yok."
MUKADDES KİTAPLARI
Yezidilerin Kitab-al Cilva (Kitab-i Celve) ve Mashâf-i Res (Mushâf-i Res- Kara Kitap) olmak üzere iki mukaddes kitabı vardır.Kitapların yazım dili kürtçedir. Kitab-al Cilva (Kitab-i Celve) .

Melek Tavus tarafından Yezidilerin kurtuluşu için "Tecelli Vahiy kitabi" olup beş bölümden ibarettir. Bu bölümlerden, 1 incisinde, Melek Tavus'un vazifesinin insanları ıslah ve onlara yardımcı olduğu, 2 incisinde, Melek Tavus'un insanları istediği şekilde cezalandırıp, mükafatlandırdığı, arzın altına ve üstüne hükmettiği ifade edilmektedir. 3 üncüsünde, Kainattaki bütün mahlukatların, Melek Tavus'un hakimiyeti altında olduğu, 4 üncüsünde, Melek Tavus'un haklarını başka ilahlara vermeyeceğini, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların onun inançlarından kendilerine uygun düşenleri alıp, diğerlerini bozduğu, 5 incisinde ise, şahsına ve resmine saygıda bulunulmasını ve inançları ile eşyasının olduğu gibi korunması emredilmektedir. Şimdi her bölümün orijinal metinlerinden kısa örnekler sunalım.

Birinci Bölüm
Ben ki vardım, varım, sonsuza dek var olacağım; tüm yaratılmışlara hükmüm geçer, tüm olaylar ve benim erkim altındaki varlıklarla ilgili her şey, benim buyruğumla olur. Kim bana inanır da gereksindiğinde beni çağırırsa, ben hemen onun yanındayım, benim var olmadığım hiçbir yer düşünülemez. Beni benimsemeyen kimselerin, kendi isteklerine uygun olmadığı için kötülük diye nitelendirdikleri tüm olaylar, benim istediğimle olur. Her çağın bir Yönetici Vekili vardır, onu ben seçerim. Her kuşakla birlikte, bu Dünya' nin Başkanı da değişir; Başkanlar sırayla gelirler, kendi dönemleriyle ilgili görevlerini yerine getirirler. Yaratılıştan kazanılan özelliklerin değerleriyle orantılı olarak, suçları bağışlarım. Kim ki bana karşı çıkar, acılar ondan eksik edilmeyecektir. Başka hiçbir Tanrı, benim islerime ve yaptıklarıma karışamaz : Ben neye karar verirsem, o olur; Yabancıların ellerinde bulunan kutsal kitaplar, peygamberler ve havariler tarafından yazılmış olsalar bile, artık geçersizdirler, isyancı bir nitelik kazanmışlardır, bozulmuşlardır; bunlar birbirlerini yalanlamakta ve geçersiz kılmaktadırlar. Doğru olanla yanlış olan arasındaki ayırım, yaşanılan çağın koşullarına göre yapılacaktır. Bana inananlara verdiğim sözleri yerine getireceğim; belirli dönemler için yetkilerimi devrettiğim akilli ve sevgili Vekillerimin yargılarına göre, kullarımla aramdaki sözleşmeye uyacağım ya da uymayacağım. Olayların gelişimini dikkate alırım; içinde bulunulan zamanda yararlı olan neyse, onu uygularım. Benim eğitmenliğimi kabul edenleri yönlendirir, eğitirim ; onlar, bana uymakla, ruhun duyacağı sevinç ve zevklerin en büyüğüne kavuşurlar.

İkinci Bölüm
Çok iyi bildiğim tüm yöntemlerle, ademoğullarını ödüllendirir ve cezalandırırım. Yeryüzünde, üstünde ve altında ne varsa, benim denetimimdedir. Öbür ırklara yardım etmeyi üstlenmem, onlara iyilik yapmaktan uzak da durmam, hele benim seçilmiş topluluğumdan ve bana uysallıkla hizmet edenlerden bunu hiç esirgemem. Sınadığım insanlara etkin denetim yetkisi veririm; bu insanlar, benim irademe uygun olarak, belirli durumlarda, bana inanıp öğütlerimi tutanlara yardım ederler. Alan da benim, veren de; zengin eden, fakir eden de; mutlu kılan, mutsuz kılan da; bütün bunlar, çevre koşullarına ve zamana uygun biçimde gerçekleşir benim islerime karışmak ve herhangi bir insani denetimimden çıkarmak hakkına ve yetkisine sahip hiçbir güç yoktur. Bana engel olmaya çalışanların üzerine acılarla hastalıklar yağdırırım. Kim benim buyruklarıma uyarsa, öbür insanlar gibi ölmez. Bu düşük dünyada hiç kimsenin, kendisi için belirlediğim süreden fazla kalmasına dayanamam; ama istersem, onu bu dünyaya iki kez, üç kez ya da daha fazla geri gönderirim, ruhunu başka bir bedenin içine sokarak; bu, evrensel bir yasadır.

Üçüncü Bölüm
Ben, kitap göndermeksizin yönlendiririm, dostlarıma ve benim öğrettiklerimi benimseyenlere, doğru yolu, gizli araçlarla gösteririm, uyulmasını istediğim kurallar, bunaltıcı değildir, zamana ve koşullara göre saptanmıştır. Yasalarıma karşı çıkanları öbür dünyalarda cezalandırırım. Ademoğulları, yapılması istenen şeyleri bilmezler, bu yüzden sık sık yanlışlığa düşerler. Yeryüzündeki ve gökteki hayvanlar, denizdeki balıklar, hepsi benim yönetim ve denetimim altındadırlar. Dünyanın bağrındaki gizli hazineler ve başka şeyler, benim bilgimin içindedir. Onların tek tek bulunup alınmasına olanak sağlarım. Bunlara sahip olacak kimselere ve benden zamanında dilekte bulunanlara gizli işaretlerimi, mucizelerimi gösteririm. Bana ve izleyicilerime karşı yabancıların göstereceği düşmanlık ve direnme, ancak kendilerine zarar verir, çünkü bilmezler ki güç ve zenginlik benim ellerimdedir ve bunları ben, âdemoğullarından hak edenlere veririm. Dünyaların yönetimi, çağların arka arkaya gidisi, vekillerimin her çağda değişmesi, sonsuza dek benim yetkimdedir. Her kim oraya dürüstçe yürümezse, ben, kendim belirleyeceğim bir zamanda onu cezalandıracağım ve başladığı yere geri göndereceğim.

Dördüncü Bölüm
Mevsimler dört tanedir, unsurları da (Dört unsur = Adem' in bedenini oluşturan toprak, hava, ateş, su) dört tanedir; bunları ben, yarattıklarımın, gereksinimlerini gidermeleri için bağışladım. Yabancıların kutsal kitapları, ancak benim yasalarıma uygun oldukları, karşı çıkmadıkları ölçüde tarafımdan kabul görürler; yine de bunlar, çoğunlukla saptırılmışlardır. Üç tanesi bana karşıdır ve ben, üç addan nefret ederim. Benim gizlerimi açığa vurmayanlar için, ödüllendirme konusundaki sözümü tutacağım. Benim uğruma acı çekmeye katlananları, kuşku duyulmasın ki, dünyalardan birinde ödüllendireceğim. Benim yolumdan gidenler, kendilerine düşman olanlara ve yabancılara karşı, cemaat hâlinde yaşasınlar. Ey siz, benim yasalarıma uyanlar, benim tarafımdan iletilmeyen düşünceleri kafanıza sokmayın. Yabancıların yaptığı gibi sakin adimi ya da bana yakıştırılan adları ağzınıza almayın, yoksa günaha girersiniz; çünkü bu konular, sizin kavrayışınızın,üzerindedir.

Beşinci Bölüm
Beni simgeleyen şeylere ve resimlere saygılarınızı sunun; çünkü onlar size, benim yasalarıma aykırı olan davranışlarınızı anımsatacaktır. Yardımcılarımın buyruklarına uyun, sözlerine kulak verin ki benden aldıkları öte dünya bilgisini size iletsinler.

Mashaf-i Reş (Mushaf-i Res-Kara Kitap)
Yaratılış nazariyelerinin anlatıldığı yeryüzüne ait bir kitap olup Yezidilere dair geçmişteki olaylar ile Yezidilik adabını içerir. Ayrıca Kara Kitap'ta renkler ve yiyeceklerle ilgili bazı yasaklar da yer almıştır.

Şimdi Mashaf-i Reş 'ten bir bölüm sunalım; Başlangıçta Tanrı, kendi yüce özünden Beyaz İnci' yi yarattı ve bir kus yarattı ki adi Anfar' di. Ve inci' yi onun sırtına koydu, ve orada kırk bin yıl oturdu. İlk gün, yani pazar günü, Azazil adlı meleği yarattı; işte o, hepsinin başkanı olanı Ta'us Melek (Tavus kuşsu Melek)' tir. Pazartesi günü Tanrı, Darda' il adlı meleği yarattı ki o, Şeyh Hasan' dir. Salı günü, Israfil' i yarattı ki, Şeyh Şams' dır. Çarşamba günü, Cebra' il adlı meleği yarattı; o da Abu Bekr' dir. Perşembe günü, Azrail' i yarattı ki, Saacadin' dir. Cuma günü, Semna' il aldı meleği yarattı; o da Nasir' ud - Dindir. Cumartesi günü, Nura' il adlı meleği yarattı, ki o [. .] Melek Ta' us (Melek Tavus)' u onların başkanı yaptı. Ondan sonra Tanrı, yedi göğü, Yeryüzünü, ve güneşi ve ayı yarattı [...] İnsani, kuşları ve tüm hayvanları yarattı, ve onları pelerininin boşluğuna yerleştirdi, ve Inci' nin üzerinden indi, melekler de yanındaydı. Sonra yüksek sesle Inci' ye doğru haykırdı, o da düşüp dört parçaya ayrıldı. içinden su fışkırdı ve deniz oldu. Dünya yuvarlaktı, üzerinde çatlak yoktu. Sonra Tanrı, bir kus biçiminde Cebrail' i yarattı, ve dört bucağın yönetimini ona emanet etti. Sonra bir gemi yarattı ve onun içinde otuz bin yıl kaldı, ondan sonra Laleis' e geldi ve konakladı. Dünyanın içinde haykırdı, ve yoğunlaşmayla deniz oluştu, ve dünya yeryüzüne dönüştü ve titremeye devam ettiler. Sonra Cebrail' e, Beyaz Inci' nin iki parçasını getirmesini buyurdu, parçalardan birini yeryüzünün altına yerleştirdi öbürünü de Göğün Girişi' ne (cennetin girişi) kapı olarak koydu. Sonra onların içine güneşi ve ayı yerleştirdi, onların kırpıntılarından da yıldızları yarattı, ve onları göğe süs olarak astı. Ayrıca yeryüzünü süslemek üzere meyve ağaçlarını, bitkileri ve dağları yarattı. Hali' nin üzerine Taht' i yarattı. Sonra, dedi ki Ulu Tanrı : Melekler, Adem' le Havva' yi yaratacağım, onları insan yapacağım, ve ikisinden, Adem' in belinden gelmek üzere, Sehr ibn Cebr doğacak; ve ondan tek bir halk türeyecek yeryüzünde; Azazil' in, yani Ta'us Melek' in toplumu olan Yezidi halkıdır bu. Sonra Şeyh Adi b. Musafir' i Suriye' den göndereceğim ve o gelip Lales' te kalacak.Sonra Tanrı, kutsal ülkeye indi ve Cebrail' e, dünyanın dört bucağından toprak getirmesini buyurdu; Toprak, hava, ateş ve su. Onlarla bir adam yaptı ve kendinden ona bir ruh bağışladı. Sonra Cebrail' e. Adem' i Cennet' e yerleştirmesini buyurdu, orada meyveyle bütün yeşil bitkileri yiyebilsin diye : ancak buğday yemesi yasaktı. Yüz yıl sonra Ta' us Melek, Tanrıya dedi ki: nerede ve nasıl üreyip çoğalacak? Tanrı ona ve yönetimi sana bırakıyorum bu konudadedi. O zaman Melek Tavus, gidip Adem' e sordu : ç buğday yedin mi ? O da yanıtladı : ır, çünkü Tanrı bunu bana yasakladı, 'Ondan yememelisin' dediMelek Ta' us söyle dedi ona : senin için çok daha iyi olur.Ama Adem' in, yedikten sonra karni sisti, ve Ta' us Melek onu Cennet' ten çıkardı, ve bıraktı, ve göğe çıktı. O zaman Adem, karninin miskinliği yüzünden acıyla kıvrandı, çünkü bedeninde çıkış deliği yoktu. Ama Tanrı bir kuş gönderdi, o da Adem' in bedeninde bir çıkış deliği açtı, böylece Adem rahatladı. Ve Cebrail yüz yıl ona görünmedi, ve o mutsuz oldu, ağladı. O zaman Tanrı, Cebrail' e buyurdu, ve o gelerek Adem' in sol koltuk altından Havva' yi yarattı. Sonra Melek Tavus, halkımıza demek istiyorum ki, çok acı çeken Yezidyardım etmek üzere yeryüzüne indi ve eski Asurluların yanında, bizim de basımıza krallar dikti; bu krallar Nesrukh (ki o, Nasir' ud - Din' dir) ve Kamush (o da, Sultan Fakhru' d - Din' dir) ve Artımus (ki. Sultan Samsu'd - Din' dir) adini taşıyorlardı. Bundan sonra iki kral tarafından yönetildik; birinci ve ikinci Şapur adlı bu kralların yönetimi yüz elli yıl sürdü ve onların soyundan gelen Amir' lerimiz bizi bugüne dek yönetmişlerdir,ve biz dört kabileye bölündük. Bize khass (marul) haram kılınmıştır, çünkü kadın peygamberimiz olan Khassa' nin adını anımsatmaktadır; kuru fasulye de haramdır, koyu mavi boya kullanmamız yasaktır; Yunus peygambere saygısızlık etmiş olmamak için, balık yememiz haramdır; Ceylanları da yemeyiniz, çünkü onlar peygamberlerimizden birinin sürüsü olmuşlardır. Ayrıca, Şeyh ve müritleri, tavus kuşuna saygısızlık etmemek için, horoz da yemeyiniz; çünkü tavus kuşu, daha önce sözü edilen yedi tanrıdan biridir ve biçimi horozu andırır. Yine, Şeyh ve müritleri sayın, helvacıkabağı yemekten sakininiz. Bundan başka, ayakta işemek, ya da oturmuş haldeyken giyinmek, ya da Müslümanların yaptığı gibi helada taharetlenmek, ya da onların banyolarında gusül etmek, bize yasaklanmıştır. Ayrıca, tanrımız olan Şeytan' in adini ya da onu anımsatan Kitan, Sar, Sat gibi adları ya da Mal' un , [...] na' l gibi sözcükleri ağza almak yasaktır. Önce [ ...] bizim dinimize, puta taparlık dediler ve Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve İranlılar dinimizden uzak durdular. Kral Ahab ile Amran, bizdendi; öyle ki, bizim Pirbub diye adlandırdığımız Ahah Beelzebub' un Tanrısından yardım dilerlerdi. Bizim Babil' de Bakti-Nossor (Nebukadnezzar) adlı bir krallımız vardı; Iran' da Ahasuerus, İstanbul' da Ağrıkalus da bizdendi. Gök ve yer var olmadan önce Tanrı, suların üzerinde bir teknenin içindeydi. Sonra, yaratmış olduğu inciye kızdı, onu başından attı; incinin karılmasından dağlar, çınlamasından kum tepeleri, dumanından da gökler meydana geldi. Sonra Tanrı, göğe çıktı ve gökleri yoğunlaştırdı; ve onları, altlarına destek koymadan yerleştirdi, ve yeryüzünü her yanından çevirdi. Sonra ellerine kalemi aldı, ve tüm yaratıklarının adlarının listesini çıkardı. Kendi özünden ve nurundan altı tanrı yarattı ki bunların yaratılması, bir lambanın başka bir yanan lambadan yakılması gibiydi. Sonra Birinci Tanrı, İkinci Tanrı' ya dedi ki : göğü yarattım; sen oraya çık, ve bir şeyler yarat.Ve o, göğe çıktığı zaman, Güneş var oldu. Kendisinden sonraki Tanrıyla, 'Çık' dedi ve ay yaratıldı. Ve ondan sonraki Tanrı, gökler' i harekete geçirdi; ve ondan sonraki Tanrı, yıldızları yarattı; ve ondan sonra gelen Tanrı, el - Kuragh' i, yani Sabah Yıldızı' nı (venüs) yarattı; ve her şey böyle yarattı.

RUHANİ YAPI
Yezidiler, müritler ve ruhaniler olmak üzere iki toplumdan oluşmuştur.

1. Müritler
Yezidi toplumunun en büyük kastini oluştururlar. Her Yezidi, her gün elini öpmek, yanında şarapla orucunu bozmak, hacla ilgili her türlü hizmetini yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir şeyh ya da pirin mürididir. Köylerde çiftçilik ve hayvancılıkla uğrasan müritlerin görevleri kendi üstlerindeki sınıflara hizmet etmek ve vergi vermektir.
2. Ruhaniler (Ruhan, Kahane, Rahip)
Bunlara olağanüstü saygı gösterilir. bazı hallerde ruhanilik irsi olarak kadınlara da geçebilmektedir. Ruhaniler (Rahip) altı sınıfa ayrılmışlardır:
a. Şeyhler
Şeyh Adiy'in müritlerinden veya kardeşlerinin soyundan olmaları gerekir. Beyaz bir elbise giyip, siyah bir sarık sararlar; evleri Yezidiler için mabet olarak kabul edilir. Okuma-yazma işleriyle uğraşırlar, cenaze törenlerini yönetirler. Oruçta, bayramlarda, evlenmelerde ve sünnet merasimlerinde de görev yaparlar.
b. Pirler
Şeyhlerden sonra Yezidilere yol gösteren yaslı ruhanilerdir. Elbiseleri siyah olup baslarına siyah veya kırmızı tüylü sarık takarlar. Hacca gelenlerin yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması bunların görevi olup dini törenlerin düzenlenmesinde şeyhlere yardım ederler. Şeyhler ve pirler, dokunulmazlık haklarına sahip ruhani reislerdir. Vazifeleri, müritlerini ve cemaatlerini kötülükten uzak tutmaktır. Bayram günlerinde, oruçlarda, evlenme ve ölümlerde, vaftiz, sünnet ve hastalıkların tedavisindeki dini görevleri yerine getirirler.
c. Fakirler veya Karabaşlar
Sadaka ile dünyevi zevklerden kaçınan Fakirler, aileler arasında arabulucu ve barışı sağlayıcı olarak Yezidi toplumunda görev yaparlar.
d. Kavvallar
Bunlar Şeyh Adiy bin Musafir'in türbesi civarında oturan görevlilerdir. Dini bayramlarda ve dinsel törenlerde ilahiler söyleyip çalgı çalarak ruhanilere hizmet ederler. Kavvallar, Yezidiler arasında birliği sağlamak, imanı kuvvetlendirmek ve köy halkının verdiği zekatı toplamak amacıyla Yezidi sancakları (Melek Tavus'un heykeli) ile yılda bir defa köyleri dolaşırlar.
e. Kuçekler
Irak 'ın Laleş bölgesinde oturan Kuçeklerin sayıları azdır. Şeyh Adiy'in türbesinde hizmet ederler. Kavvallara yardımcı olarak köylere gezilerde, sancakları (Melek Tavus heykeli) taşırlar.
f. Çömezler (Avhan veya Avanlar)
Ruhanilerin en alt tabakasını oluşturur. Şeyh Adiy'in türbesinin bakım ve temizliğinden sorumludurlar. Dini yapının hiyerarşik zirvesinde biri Şeyh Nasir olarak adlandırılan dini, diğeri de Mirza-Beg veya Amir al-Umara denilen dünyevi işlere bakan iki reis bulunur. Şeyh Nasir en üstün (Mir-i Şeyhan) şeyh olup en yüksek manevi makamı temsil eder. Mukaddes yazıları en iyi onun bildiğine, tefsirlerinde hiç yanılmayacağına inanılan Şeyh Nasir'ın evi, Şeyh Adiy'den sonra Yezidilerce en kutsal yer sayılır. Yezidilere, Yezidilikten çıkarma cezası yalnızca Şeyh Nasir tarafından verilir. Mirza-Beg, Yezidilerin emiri olup en yüksek siyasi makamı temsil eder. Bütün dünyevi işlerde verdiği kararlar kesindir. Yezidi halkını, dışarıda temsil etme yetkisine sahiptir. Yezidilerde emirlik, babadan oğula geçmektedir.

Sancak
Sancak (Sincak, Sencik, Cem-i Sanacık) Yezidilik en açık ifadesini, horoz seklinde pirinç, bakır veya tunçtan yapılmış "sancak"ta bulur. Yezidilerin elinde sancak adıyla anılan yedi adet tavus heykeli bulunmaktadır. Bu sancaklar, Yezidilerin yeryüzündeki dağılım bölgelerini simgelemektedir. Dini makamda oturan şeyhe ilahi bir kudret bahşettiğine inanılan sancaklar, Tavushane denilen özel ve güvenli bir yerde muhafaza edilir. Kavval ve Kuçek adı verilen Yezidi din adamları tarafından her yıl Yezidi köylerinde dolaştırılan bu sancakların kutsama töreni sırasında alttan başlamak üzere sırayla önce heykelin boğumları, sonra zemzem suyunun bulunduğu bakır ibrik öpülmektedir.
Yezidilerin Yedi Meleği ve Melek Tavus
Yezidilerin kutsal kitabı Mushaf-i Reş'te evrenin yaratılışının anlatıldığı bölümde, önce bir inci tanesi olarak evrenin bilahare de yedi günde yedi meleklerin yaratıldığı ifade edilmektedir. Buna göre, ilk yaratılan Azrail isimli melekti; diğer adı Melek Tavus yani ateşten olma Şeytan'dı. Yedi meleğin en ulusu Oydu. Ve Pazartesi Derdail yaratıldı. (Bu meleğin ruhunu Yezidi ulularından Şeyh Hasal-al Basri temsil eder.) Salı, İsrafil oldu ve vekaletini Yezidi ulularından Şeyh Şemseddin'e verdi. Çarşamba, melek Mikail yaratıldı ve Sucedettin kılığında göründü. Perşembe, Semail oluştu ve Şerafettin oldu. Cuma, Cebrail yaratıldı ve Nusreddin olarak görüldü. Cumartesi yaratılan Nurail (Turail) ise Fahrettin evliya kılığında insanlar arasında dolaştı.
Yezidilerde kötülük tanrısı (şeytan) yerine ikame edilen melaikeler kralı Melek Tavus'un apayrı bir yeri vardır. Yezidiler, Şeytan'ın yerine ikame ettikleri Melek Tavus'a tanrısal nitelikler atfettikleri için "Şeytana tapanlar" olarak nitelendirilmişlerdir. Oysa onların inancına göre, dünyayı yaratan Tanrı'nın cezalandırdığı şeytan, cehennemde kaldığı 7 bin yıl boyunca tövbe göz yaşlarıyla doldurduğu 7 testi ile cehennem ateşini söndürmüş; Tanrı tarafından bağışlanmış ve meleklerin önderi olmuştur. Artık Melek Tavus, Tanrı'nın yarattığı dünyanın koruyucusu, yöneticisi ve Tanrı iradesinin yürütücüsü niteliklerini kazanmıştır.
Zemzem Suyu Laleş vadisinde bir kayadan çıkan su, Şeyh Adiy'in türbesinin eşiğinin altından geçer geçmez kutsallaşarak havuzumsu taç çukurda birikip zemzem adını alır. Zemzem suyunun akıp gittiği yere çıplak ayakla yaklaşan Yezidiler, el ve yüzlerini yıkamak suretiyle kendilerini vaftiz edilip kutsanmış saymaktadırlar.

İNANÇLARI
Yezidilik; tek tanrılı dinlerden aldığı itikat (inanç sistemi)nin bir bölümü ile semavi dinlerin bileşkesi olduğu kanaatine varılabilir. Besmele, Oruç tutma, Sünnet, kurban kesme, hacc, gibi ibadetleri ile İslam, Vaftiz, nikahta şarap ve ekmek ayini gibi ritüelleri ile Hristiyanlık, helal ve haram anlayışları ile Musevilik’ten beslenen bu dini inanış, aynı zamanda İslam’ın mistik anlayışı ile de beslenmektedir.

Örneğin, Sufi-Rafiziliğin inancın gizliliği, vecd, şeyhe saygı ve Sabiliğin tenasuh ve ruh göçü gibi inanışlar da Yezidiliğin iman esaslarındandır. Ancak yedinci kutsal melek Azazel (Şeytan) ve paganist inanışları ile tam bir pagan dinini andırır.
Yezidilik, ibadet ve önerdiği dinsel yaşam tarzı ile tam bir paganist dindir. Putperestliğin yanısıra, Zedüştlük (iyi ile kötünün mücadelesi), Manienizm (irfan), Şamanizme (gömme adeti, rüya tabiri ve dans), Paganizme (Ay ve güneşe tapma) ait bazı unsurları içeren ve kökeni bugünkü din uluları olan Şeyhler, Pirler, Bapirler (Dede) ve Çavuşlar tarafından da kesin olarak bilinmeyen bir gizli inanç sistemidir.
Bu gizlilik ve gizemden dolayı Yezidi inancının mensuplarının büyük çoğunluğu dinsel kural ve yasaklarının tümünü bilmiyorlar. İnançları açısından haram ve helalleri bölgesel olarak değişmektedir. Örneğin, Türkiye'deki Yezidilerin bu kurallarında Sünni ekolün Şafii mezhebinin mistik anlayışı hakimken, Kuzey Irak'ta Sünni Türkmenlere yakın olan bölgelerde Sünni Hanefi ekolunun anlayışı göze çarpmaktadır.
1960'lardan sonra Avrupa'ya başlayan göç ile birlikte, bu ülkelere göç eden Yezidilerin yeni kuşağında ise Katolik Hıristiyanlığının ahlak ve mistik anlayışı belirginleşmektedir.
Yezidilik inancında Allah, dünyanın koruyucusu değil sadece yaratıcısıdır. O, faal değildir ve dünya ile ilgilenmemektedir. Allah iradesinin faal ve yürütücü uzvu, Allah'ın ikinci şahsiyeti olan "Melek Tavus"tur.
Melek Tavus, Allah ile bir, çözülmez bir şekilde Allah'a bağlıdır. Bu anlamda Yezidiler, tek tanrılı olarak kabul edilebilirler. Ancak Yezidi inancında, Tanrı ile insan arasında vasıta olarak hizmet gören yarı ilahlar bulunmaktadır.
Yezidilere göre; Melek Tavus, bir iyilik tanrısıdır. Yezidiler şeytana, tövbe etmesi sebebiyle Allah tarafından bağışlanan gözden düşmüş bir melek olarak bakarlar. Şeytanın adının, İlah olarak söylenmesi yasaktır. Yezidiler, halk arasında anlaşıldığı anlamda ne cehenneme, ne cehennem azabına ne de Şeytan'a taparlar.
Yezidi inancına göre; ruh, ölümden sonra başka gövdelere geçerek varlığını sürdürmektedir. Güneş, ay ve yıldızlar ışık saçtıklarından dolayı kutsaldır. Çünkü Melek Tavus da bir ışık kaynağıdır.
Yezidi topluluğu, Adem ile Havva soyundan değil Cebbar bin Şehid adlı başka bir yüce varlıktan türemiştir.
Yezidiler her çağda yeni bir peygamber gönderileceğine, her yerde bulunan Melek Tavus'un bütün Yezidileri koruyacağına ve kurtaracağına inanmaktadırlar. Yezidiler, en kutsal kitapları olan Mıshefa Reş'te (Kara Kitap), "Rabbimiz, Şeytan'ın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır" ayetinden dolayı, Tanrı-melek mertebesine koydukları "Şeytan"ın adını anmadan, onun için "ismi güzel melek" derler. Ayrıca "kaytan, ser, melun, lanet" gibi kelimeleri de kullanmaları kesinlikle yasaktır.
Yezidiler için ateş, nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Ateşin su ile söndürülmesi büyük bir günahtır.
Yezidiler, bazı besin maddelerini yemez, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta mavi renge ise itibar edilmemektedir.
Beyaz giysi, temizliği simgelemekte olup; kadınlar mutlaka beyaz iç çamaşırı giyerler. Erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülürler. Yezidilerde temel haram yiyecek, maruldur. Çünkü Marul ismi, bir Yezidi ulusunun adını çağrıştırdığı için bunu yemek kesinlikle yasaktır. Ayrıca, börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve horoz eti de yasak yiyeceklerin başında geliyor.

Yezidilerde ibadet
Yezidilerin yerine getirmeleri şart olan dini vecibeleri şahadet, namaz (ibadet), oruç, zekat ve hacdır. Onlara göre Allah'ın birçok ismi vardır. Bunların en güzeli ve en çok kullanılanı "Hüda" olanıdır.
Yezidilerde şahadet, tanrının sonsuz kudret sahibi, Şeyh Adiy bin Musafir'in tanrının meleği ve Yezidilerin mürşidi, Sultan Yezid'in tanrının meleği, yerin nuru ve insanlığın sevinci, Melek Tavus'un da Tanrı'nın meleği ve elçisi olduğuna inanmaktan oluşur. Bunu akşam yatarken, sabah kalkarken de tekrarlarlar.

Namaz (İbadet) Yezidilerde yılda bir kez Laleş'te Şeyh Adiy'in türbesine yapılan hac esnasında gerçekleştirilen toplu ibadetin haricinde toplu ibadet etme yoktur. Ancak ne pahasına olursa olsun, bu toplu ibadetin başka bir dine mensup olanların görmesi engellenmelidir. Bu ibadet kesinlikle gizli olmalıdır. Bu namaz, İslam'da olduğu gibi hacı adaylarının tümünün bir anda kılması gerekmiyor. Ama küçücük cemaatler şeklinde kılınmazı zorunlu bir ibadettir.
Bu namaz, sabah ve akşam kılınır. Namazdan önce eller ve yüz yıkanır. Sabah namazı için dışarıya çıkılarak güneşin sarılığı belirgin olduğunda güneşe karşı ayakta durulup üç defa eğilmek (rükua varmak) ve ardından secdeye varmak suretiyle dua okunur.
Akşam namazında da yine dışarıda güneşe karşı durularak dua okunur. Yezidiler ibadetlerinin gizli olmasından dolayı, başka dinden birinin yanında ibadetini yapmak zorunda kaldığında rükua varmaz ve sadece acunun içini güneş ışığına tuttuktan sonra elini ağzına götürüp öper.

Yezidilikte oruç ve zekat
Yezidilerde genel ve özel olmak üzere iki tür oruç vardır:
1. Genel Oruç:
Eylül ayının 3 ile 5. günleri arasında tutulan bu oruca Yezit orucu da denilmektedir. Ayrıca Hızır İlyas için üç gün oruç tutmak da Yezidi geleneklerindendir. Yezidi inancına göre Allah, üç gün oruç tutulmasını emretmiştir. Bu inanca göre kutsal kitaplarında oruçla ilgili yazılan üç gün kelimesini yabancılar yanlış olarak yani otuz seklinde anlamışlardır. Yezidiler tutulan üç günlük orucun otuz olarak kabul olunacağına inanırlar. Sabahleyin güneşin sarılığı ile başlayan ve aksam gün battıktan sonra sona eren oruçta yemek içmek yasaktır.
2. Özel Oruç
Yalnızca din adamlarına özgü olan özel oruç, Aralık ayında 20, Temmuz ayında 20 ve 15-20 Eylül tarihleri arasında Şeyh Adiy'in türbesine yapılan ziyaretin ardından da 40 gün olmak üzere toplam 80 gün tutulur.Yezidiler iftar sofrasında şarap bulundururlar.
Yezidilerde zekat müritlerin gelirlerinin % 10'u şeyhlere, % 5 pve % 2.5'ini fakire vermekten oluşur

Yezidi haccı
Irak'ın Duhok ile Musul kentleri arasında bulunan Laleş vadisindeki Şeyh Adiy'in mabedine yapılan hac, Yezidiler için yapılması şart olan dini ve milli bir görevdir. Her Yezidi, ömründe en az bir kere hacca gitmek zorundadır. Her Yezidi kutsal vadiye girer girmez ayakkabılarını çıkarmak zorundadır. Bütün vadiyi ve haccın bölümlerini yalınayak gezerek yapar. Çünkü Yezidilere göre ayakkabı, dünyanın kirlerini taşır. Ve dünyevi kirlerlerin kutsal vadiye girmemesi için ayakkabıların mutlaka çıkarılması lazım.
Kutsal vadiye giren her Yezidi'nin ilk durağı Kaniya Sıpi (Beyaz Çeşme)dir. Bu çeşmede dualar eşliğinde vaftiz edildikten sonra Şeyh Adiy'in Sındıruk (sandukası)nın bulunduğu "sırlar mekanı"na girer. Bu mekan, labirentler gibi iç içe bağlı olan birçok dia, temenni ve ziyaretgahlarla doludur. Paganizmin akla gene bütün ritüelleri bu "sırlar mekanı"nda uygulanır. "Sırlar mekanı"na girmeden önce, eşik ve kapı yanları üç kez öpülür ardından, kapının eşiğinde oturan ve dualar okuyan şeyhe Laleş Vadisi için bağışta bulunulur. Eşiğe basmadan içeri girildikten sonra meydanda bulunan "dilek sütunu"nda bağlı bulunan eşarp ve bezlere dualar eşliğinde bir düğüm atılır. Ve 20 adım sol tarafta bulunan Şeyh Adiy'in Sındıruk'una gidilir. Sındıruk'un etrafında üç tur attıktan ve Sındıruk (sanduka) öpüldükten sonra, kutsal yağların ve köşelerin, pirlerin mezarlarının bulunduğu uzunca bir tüneller zincirine girilerek toplu dualar yapılır.
Bu bölümlere başka dinlere mensup olanların girmesi kesinlikle yasaktır. Yezidilik tarihinde ilk kez başka bir dine mensup olan ben ve foto muhabirimiz Bülent Tavlı girdik. Yezidi pir ve şeyhlerin tam gün boyunca yaptıkları tartışma sonunda "bir defaya mahsus olmak üzere iki Müslüman'ın bu tünellere girmesi"ne izin verildi.
Pirlerin, şeyhlerin, kutsal işaretlerin ve cennet-cehennem deliklerinin bulunduğu yerler tavaf edildikten sonra artık haccın farzı tamamlanmış olur.
Haccın ikinci ayağı olan ve tamamen İslam'dan alınan ve Arafat Dağı'ndan kopya edilen bir ibadetler ditüeli vardır ve Yezidilik İnancına göre, farz olmasa dahi bu dağa (Araf Tepesi) çıkılması gerekir. Tepede bulunan dilek ağacına dilek bezi başlandıktan sonra akşam duası için dağılır. Kendi kendine gizli duasını yaptıktan sonra akşam yemeği yenir ve istirahata çekilirler.
Ertesi gün diğer pirler ve şeyhlerin mezarları ziyaret edilir. Vadinin kutsal suyundan içilir. Bu sudan yemekler yapılır. Ve artık o andan itibaren Yezidinin haccı kabul omuş olur ve artık o bir hacıdır.
Kutsal vadinin hiçbir yerinde ayakkabıyla dolaşılmaz; kadınla cinsel ilişki kurulmaz ve içki içilmez.
Beyaz Çeşme'den akan kutsal su, pet şişelere doldurularak yaklaşık iki kilometre aşağıda bulunan otoparklardaki arabaların üzerine dökülür.

Yezidi duaları

Yezidilerin güneş doğarken ve batarken ona doğru yönelerek dua okuma adetleri, güneşe ve aya taptıklarına dair yanlış bir telakkiye sebep olmuştur. Gerçekte bu duanın nedeni Yezidilerce Tanrı (Melek Tavus)'nın, "Ay ve karanlığın", ve "Güneş ve aydınlığın" efendisi olarak kabul edilmesidir. Yezidi duaları dört tanedir.
Bunlar ;
1. Sabah duası,
2. Evger duası: Bu da sabahları okunur,
3. Güneş tışı duası: Buna güneş duası da denir.
4. Aksam duası: Buna şahadet duası da denir. Yatağa yatınca okunur. Bu dua Melek Tavus'a yapılıp yedi meleğe hitap edilir.
YEZİDİ TATİL VE BAYRAMLARI
Bayramlar Yezidi kutsal kitabına göre, Cumartesi dinlenme günüdür. Yezidilerin önem verdikleri dört dini bayramları vardı.
1. Ser Sal (Yeni yıl) Bayramı
Ser sal, Sarsaliya da dedikleri bu bayram Nisan ayının ilk Çarşamba günü kutlanır. Bugün meleklerin gece boyunca bereket dağıttıklarına inanılır. Yezidilerin yaşadıkları her köyde ve yerleşim birimlerinde kutlanan bu bayramın ön hazırlığı olarak aile mezarları ziyaret edilerek mezar taşlarının üzerine yolu oradan geçenlerin yemesi için, içinde kuru üzüm, yumurta, kuru incir ve çeşitli çöreklerin bulunduğu tepsiler konur.
2. Yaz Bayramı (Cejna Havini)
Temmuz'un 18 ile 21'i arasında Irak 'ın Laleş bölgesinde kutlanan bu bayrama Şeyh Adiy bayramı, kırk gün bayramı da denir. Yaz orucunun tamamlandığı günün ertesinde baslar.
3. Cemaat Bayramı
Şeyh Adiy'in bir araya getirdiği ilk cemaatin anısına 6-13 Ekim tarihleri arasında kutlanan bu bayrama katılmak Yezidi inancına göre hac farizası sayılır ve her Yezidi için bir borçtur.
4. Doğum Bayramı
Yezidilerin dördüncü bayramı herkesin üç gün oruç tutarak karşıladığı 1 Aralık sabahı başlayıp akşamı biten Halife Yezid'in doğum günü olarak anılan bayramdır. Yezidiler Ayrıca Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla birlikte onların Hıdırellez ve Aziz Sergius Yortusu gibi bayram ve yortulara da katılırlar. Yezidilerde geleneksel bir biçimde 21 Mart'ta kutlanan Nevruz Bayramı dini olmaktan çok folklorik bir nitelik taşır.
Ahret Kardeşliği
Her Yezidi'nin bir ahiren kardeşi ile bir ahiren bacısı olması mecburidir. Ahiren kardeşliği her defasında el öpmeyi ve ölümde yardım etmeyi emreder.

Vaftiz
Yezidi çocukları doğduktan 40 gün sonra bazı yerlerde de doğumun ilk haftasında Pirler tarafından Şeyh Adiy'in mabedindeki Beyaz Çeşme suyuna üç defa daldırılmak suretiyle vaftiz edilirler. Laleş'in dışında yasayan Yezidiler için Kavvallar tarafından getirilen vaftiz suyu kullanılır.
Sünnet ve Kirvelik
Çocuk vaftiz edildikten bir hafta sonra vaftizi yapan Şeyh veya Pir tarafından sünnet edilir. Bu adete, Kuzey Irak'ta "karif" denilmekte ve Yezidi çocuğu komşu veya dost bir Müslüman kirvenin dizine yatırılarak sünnet işlemi gerçekleştirilmektedir. Kirveliğin Yezidilerde çok önemli bir yeri vardır. Başka dinden olanların kirve yapılması ile o dinin mensuplarıyla dostluk köprüsü oluşturulmakta, muhtemel düşmanlıklar önlenmektedir.
Ölüm ve Cenaze
Töreni Yezidiler birinin vefatında ölünün kıymetli elbiselerini bir ağaç parçasına giydirip, kokular sürüp süsledikten sonra etrafında dönerler. Bu arada ölünün iyiliklerinden bahsedip ağlayarak dövünürler. Bu tören, üç gün devam eder.
Ölen Yezidi, yüksek sesle salavat getirilerek ahiren kardeşinin huzurunda Yezidi şeyhi tarafından yıkanır. Ölünün ağzına, kulaklarına, gözlerine ve kalbinin üzerine Şeyh Adiy'in türbesinin toprağından yapılmış çamur sürülerek kolları çapraz vaziyette, başı doğu istikametinde gömülür. Ölümün 3, 7 ve 40. günleri ile yıl dönümlerinde anma törenleri düzenlenir, Yezidi yoksullarına yiyecekler ve sadaka verilir. Ölümünden sonra bir din adamı veya bir Koçek tarafından görülen rüyanın yorumu yapılarak ölenin ruhunun yeniden doğması meselesi çözülmeye çalışılır.
Yezidilerin ölü gömüldükten sonra mezar başında ölüye hitaben yaptıkları telkin duası çok ilginçtir. Yezidilerin telkin duası su şekildedir: "Ey ölü kişi! Gelecektir üzerine Münker ve Nekir melekleri! Sana soracaklar: hangi dindensin? Sen, de ki ben Ezidiyim (Yezidiyim). Şeyhim, Şeyh Adiy'dir."
Kaynak: http://www.sabah.com.tr/ozel/yezidilik2475/dosya_2475.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum