10 Ocak 2009

Bulunmaz Hint Kumaşları!!!


İlimizdeki seçim hareketliliği ile birlikte kendilerini partiler üstü sayan bir kısım zevat, sahneye çıkıp yine kendilerini piyasada ‘kurtarıcı’ ve ‘bulunmaz Hint kumaşı’ olarak göstermeye başladılar bile.

Halkın üzerinden yansıtmaya çalıştıkları bağnaz, çağdışı ve bölücü düşüncelerini gittikleri her yerde açığa vurmakta sakınca bulmayan bu kesim, hep “az olsun ama benim olsun” mantalitesi ile hareket ediyor. Mardin’de iki güçlü kale olan AK Parti ve DTP’de yerel seçimler öncesi aday belirleme hazırlıkları son hızı ile sürerken, bu partilerdeki kendini bilmez bazı zevatlar da yıkılmaz gibi sandıkları tabularını yüksek sesle dillendirmeyi sürdürüyor.

Bunların, DTP içinden 'birileri' “Kürt kökenli haricinde kimseyi aday göstermeyiz” derken, AK Parti içinde ise kendilerini `Bajari’lerin sözcüsü olarak tanımlayan, ama her ne hikmetse, ‘Bajarilik Kültürü’nden yoksun bir kesimin “içimizden hariç kimseyi kabul etmeyiz” düşüncesini partinin düşüncesiymiş gibi lanse ettirmeleri, eminim ki her iki partiye de büyük zararlar veriyor. Bir yerde, DTP’nin içinden çıkan bu yöndeki düşünceleri hoş görürüm; sonuçta bu partidekilerin çoğu etnik köken üzerinden siyaset yapan bir anlayışa sahip.

AK Parti ötekileştiriyor mu?

Ama sıra AK Parti’ye geldiğinde bu anlayışa anlam vermek mümkün değil. Çünkü daha dün miting alanlarında veya TV programlarında bas bas bağırıp “AK Parti, sevginin, saygının, merhamet ve fazilet dilinin sahibidir. AK Parti, etnik kökenine, mezhebine, meşrebine, yaşam tarzına göre insanları ayırmaz. AK Parti Yunus'un diliyle, yaratılmışları yaradan da ötürü sevme anlayışı ile her bir vatandaşımızı kucaklayan, kimseyi dışlamayan, kimseyi hor görmeyen bir siyasi anlayışın temsilcisidir” diyen Başbakan değil miydi?

Ben mi yanlış algılıyorum. Yoksa birileri mi kendi düşüncelerini AK Parti’nin düşüncesiymiş gibi başkalarına dikte ettiriyor. İnsanlarımızın eski siyasal aidiyetlerini yerle bir ettiği bu toplumsal ortamda, bu zevatın aday belirleme ve yerel sorunları çözme konusunda özellikle halkla birleştirici, kucaklayıcı, yenilikçi, uyumlu, yapıcı, inandırıcı politikalar yerine ayrımcı, ötekileştirici, bölücü ve dışlayıcı olması sizleri de düşündürtmüyor mu?

"Küçük olsun benim olsun siyaseti, millete sağır, geleceğe kör siyasettir. Bunlar halktan değil, rant alanlarından besleniyor. Yapay gündem oluşturup sonra da o zeminde siyaset yapanların, bizim tasavvurumuzda ve siyaset anlayışımızda yeri yoktur. Siyaseti asıl belirleyen halktır. Siyaseti halksız, tabansız ve kimliksiz sananları ya da kimliklerini düşürenleri halkımız müebbet yokluğa ve unutulmaya mahkûm eder."bu sözlerin sahibi yine Başbakan Erdoğan. Yani kendilerinden başka hiç kimseye seçilme şansı vermeyen bu zevata en büyük cevabı yine kendi partilerinin genel başkanı veriyor.

Siyaset anlayışı şudur işte. Çoğunlukçu karşıtı ve ayrışma değil bir bütünleşme çalışmasıdır. Tüm etnik ve kültürel kimliklere saygıdır. Hangi kökenden gelirse gelsin, hangi dili konuşursa konuşsun ve hangi inancı paylaşırsa paylaşsın, tüm halkın hukuklarının eşitliğidir. Önemli olan insanların, etnik kökenlerini, inançlarını, mezheplerini, meşreplerini bir kenara bırakıp, şunu söyleyebilmek “Bizler, Türküyle, Arabıyla, Kürdüyle, Süryanisiyle, biriz beraberiz, bir bütünüz. Hangimiz özgür iradesiyle seçilip seçimi kazanırsa hepimiz onun destekçisi olacağız.“

Unutmayalım ki 40 yıl önce nüfusu 20 bin olan bir kent yerine bugün nüfusu 100 bini aşan bir Mardin için seçime gidiyoruz. 40 yıldır değişmeyen kalıpları yıkma zamanının geldiğini hatırlatmak istiyorum. Bugün eğer Kızıltepe’den, Dargeçit’ten, Midyat’tan Nusaybin’den veya köylerinden insanlar gelip burada yaşayıp oylarını kullanabiliyorlarsa o zaman onların da Mardin’de seçilme hakkı vardır. Hatta bir önceki yazıma uzunca bir yorum yapan Mehmet Ayaz isimli okuyucumun da ifade ettiği gibi "Nasıl ki bir takımın başarısı için yöneticiler başka bir takımdan futbolcu transfer ediyorlarsa, bir kenti en iyi şekilde yöneteceğine inandıkları birileri varsa onu da parti yöneticilerinin gidip transfer etmeleri gerekiyor. İlla kendi partilerinden veya o ilde yaşıyor olacak diye bir şey yok.”

Aslında çok da uçuk olmayan bu düşünceye ben de katılmıyor değilim. Ama bunu 40 yıl geçtikten sonra ancak uygulamaya geçirebiliriz. Şu an bunu değil uygulamaya, dillendirmeye bile kalsak, inanıyorum ki herkes bizi aforoz edecek.

Birileri ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyor

Mardin’in toplumsal ve yerel özelliklerini, otantik motiflerini, geleneksel kültür-sanat değerlerini, ekonomik, sosyal potansiyelini, iyi işlemek ve değerlendirmek zorunda olan partilerin Mardin’in şanına yakışır bir yönetim için seçeceği aday için bir de halkı ikna etmesi gerekir. Bu yüzden partili yöneticilerin sözde zevatlardan çok, tabandaki insanlarla birliktelik(ittifak) kurmaya özen göstermelidir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme düşüncesinden uzak bir yaklaşımla, toplumsal gerçekçi çözümlere, herkesi kucaklayan kültüre, değerlerimize saygı göstermek zorundadır. Partilerdeki demokratik, siyasal coşku, herkesi kucaklamalı, insanlarımızı yeniden sarsmalı; yaşanan yozluk, yoksulluk; sergilenen yolsuzluklar, politik tutarsızlıklar, bütün boyutlarıyla eleştirilmeli; bütünleştirici güçle halkımız, kendi siyasal geleceğine bilinçli, istekli ve gönüllü biçimde el koymalıdır.

Şimdi önemli olan, siyaset meydanını; bir kesim zevatın söylemlerine, atraksiyonlarına, entrikalarına bırakmadan, ayrıştırılan halkımızı birleştirerek, ortadaki olumsuz gidişe dur demek; Mardin’in birikmiş yerel yönetim sorunlarına planlı, akılcı, tutarlı çözümler üreterek, halkın desteğini ve güvenini kazanabilmek ve böylece insanlarımıza hak ettikleri sosyal hizmetleri planlı, kararlı biçimde sunabilmektir.

Aslında başvuran çoğu aday adayının ismini bir gazeteci olarak ilk defa duymamla birlikte çoğunun siyasetten ve halktan kopuk, deneyimsiz olduklarını, bazılarının ise sadece siyaset taşeronluğuna soyunduklarını çoğumuz iyi biliyoruz. Bir kısmı da okullardaki okul aile birlikleri başkanlıklarını bile takip edecek seviyeye kadar gelemeyip, sırf isimleri geçsin diye her yere adaylığını koyan kesimden. Önemli olan ise medeni cesaretini gösterip bu halka hizmet edeceğim deyip başvuranlar arasından en iyisini seçebilmek...

Siyaset, kitleleri kazanma sanatıdır

Mardin halkı, “kurtarıcı” figür gibi gözüken bu zevatların, sahte ve çıkar amaçlı olduğunun bilincine varmıştır artık. Halk, iradesinin üzerine hiçbir gücün ipotek koyamayacağı gerçeğine vardığı için bu seçimde belirlenecek adaya göre oyunu kime vereceğini çok iyi biliyor.

Doğrusu Ankara’daki yıldızlı otel lobilerinde ve Mardin’deki lokanta mahfillerinde konuşulanlarla, halkın konuştukları hep farklı olmuştur. İzlediğim kadarıyla Mardin’deki halkı, lobi kulislerinin aksini düşünüyor, sanırım bunu sandıkta net bir şekilde görebileceğiz. Mardin’in geleceği için, halka rağmen değil halkla birlikte hareket edilmelidir. Bizler illa şu veya bu kesimden olsun demiyoruz ama aday olacak insanın kişiliği ile herkesi kucaklaması gerektiği düşüncesini taşıyoruz. Bunlar başarıldığı takdirde, yalnızca yerel seçimlerde değil, toplumsal muhalefetin bütün alanlarında başarı kaçınılmazdır. Unutmayalım siyaset, kitleleri kazanma ve onlarla birlikte sonuç alma sanatıdır. Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz. Gerçek tarihi yazanlar, halkla birlikte hareket edenlerdir.

“Kral çıplak” denildiğinde tahammülsüz olunmaması, eleştirilere açık olunması gerektiğinin altını çizen biri olarak herkesin yeni yılını kutluyor, başta Gazze olmak üzere bütün dünyada zulme ve baskıya karşı direnenlere selam, saygı ve hürmetlerimi gönderiyorum.

www.mardinlife.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum