Değişim ve gelecek arayışı konulu bu sempozyumda, ilimizin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve tarihi sorunları her açıdan irdelendi. Mardinimizde bir araya getirtilen bu renkli simalar, yerel kalkınma, yerel demokrasi, çok kültürlülük, çoğulculuk ve aidiyet bilincinin geliştirilebilmesi için sosyal dokunun rehabilitasyonu konularındaki tartışmalarını beş seansa yaydılar. Sempozyum boyunca Mardinimiz tarafından büyülendiklerini de dile getiren bu renkli simaların bizlerde uyandırdıkları büyünün de etkisiyle şunu düşünmekten kendimi alıkoyamadığımı ifade etmek istiyorum.
Onlar mı bizleri büyüledi, Mardinimiz mi onları!..
Ve kendime sorduğum bu sorunun cevabını yine kendim vererek; onlar kendi birikimlerini sundular bizlere, Mardinimiz ise bin yıllarla ifade edilen birikimlerini sundu onlara…
Böylesine bir etkileşimin daha çok karlısı kim oldu bilinmez ama bu sempozyumun gerek bizlere ve gerekse ülkemize somut katkısı konusunda bazı eksiklerin olduğunu düşünüyorum. Bizler uzun vadelerle gerçekleşen verilere pek alışık değiliz. Bu sempozyumun belki uzun vadede Mardinimize katacağı bir yığın fayda olacaktır. Ancak hazır sofra olarak adlandırabileceğim kısa vade için herhangi bir faydanın bizlere ulaşacağını düşünmüyorum. Eğer mesele kentsel kalkınma olarak düşünülürse, uzun zamandan beri ilimizde yaşamını sürdüren Cemil İpekçi’nin tek başına Mardinimize katkıları, bu sempozyumla bir araya gelen gazeteci, yazar ve akedemisyenlerin tamamının katkılarından fazladır diye düşünüyorum. Zira Cemil İpekçi gibi bir güzel simanın Mardin için yaptıklarını bir yana bırakın, Mardin’de yaşamayı tercih etmesi bile başlıbaşına bir olaydır. Bu olay, Mardinimize çok kısa vadede ve ummayacağımız ölçülerle katkı sağlamıştır ve sağlamaya devam etmektedir.Bu anlamda Cemil İpekçi’ye ne kadar teşekkür etsek azdır.
Sempozyumun sosyal ve siyasal boyutları da vardı. Bu anlamda da gerek Mardinimize ve gerekse ülkemizin kanayan yarasına değinildi iki gün boyunca. Değinilen konuların yarattığı katkıları inkar etmek insafsızlık olur ama bu anlamda bizlere çok daha büyük katkılar sağladığını düşündüğüm ve kimi kesimler tarafından adeta dışlanan bir olgu var ki bunu hatırladığım zaman bile ellerim titriyor ve gözlerim yaşarıyor. Kalem tutan ellerimi titretip gözlerimi yaşartan bu olgu, Rojin ve Mardinimizin sokaklarından topladığı gençlerle oluşturduğu Mardin Korosu’dur. Rojin’in korosu, dört dilde ifade ettiği kültürümüzle sosyal boyutumuzu tüm ülke geneline cesurca ve göğsümü kabartan bir mükemmeliyetle sunarken siyasal anlamda yapılabileceklerin mesajlarını da verdi bana göre.
Peki bizler ne yaptık!
Adı Rojin dedik ve bu isim bir okula verilirse ülke sorunu olur diye düşünerek onu yalnızlığa ittik!
TRT Şeş’ e çıktı dedik ve elimizin tersiyle onu adeta bir kenara ittik!
Bu uçların arasında kaldığına inandığım büyük çoğunluğun attığı SMS’lerin büyük bir bölümünün ulaşması gereken noktaya zamanında ulaşmamasına da seyirci kaldık! Tabiri caizse Rojin ile korosunu hem kiliseden ve hem camiden ettik!
Şimdi sormak istiyorum!
Sempozyum mu?
Cemil İpekçi mi?
Rojin ve gencecik çocuklarımızdan oluşturduğu Mardin Korosu mu?
Değerli okurlarım, bu sorunun cevabını sizler verirseniz eğer, eminim ki neleri göz ardı ettiğimizin cevabını da bulmuş olursunuz.
Cemil İpekçi’nin de bulunabileceği bu sempozyumu Rojin’in Mardin Korosu ile açma olasılığını kaçırdığımız düşüncesiyle saygılar sunuyorum.
www.mardinlife.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum