7 Ocak 2010

Türk, Kürt, Arap, Süryani, Yezidi harmanı..

Şayet farklı ırk, dil ve inançtan insanların bir arada, barış içinde yaşamaları diye bir gelecek ümidinden söz edilebilirse, bunun hayal olmadığının kanıtı Mardin. 6000 yıllık tarihten süzülmüş kent, insanda zamanda yolculuk yaptığı duygusunu uyandıracak ne varsa hepsine sahip. Üzerine umursamazlık perdesi atılmış Mardin şimdi yeniden keşfediliyor...
http://haksozhaber.net/images/news/11639.jpg
Avni Özgürel
aozgurel@radikal.com.tr

Ne zaman kuruldu Mardin, kaç çağ yaşadı sorusuna kestirme cevaplar vermek imkansız. Söylenebilecek olan şu ki, Mardin derken insanoğlunun yeryüzü macerasıyla birlikte konduğu topraklarda kurulmuş bir kentten söz ediyoruz. Nusaybin yakınlarındaki Gırnavaz kazılarının ortaya çıkardığı yerleşim tarihi M.Ö. 4000’de başlıyor. Uruk, Sümer, Akad, Hitit derken; Pers, Roma/Bizans, Abbasi, Emevi, Artuklu, Safevi hakimiyetleri sonrası Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılış. 6000 yılın önemli durak noktaları bunlar.
Siyasi süreç böyle. Ancak önemli olan, açılan her yeni sayfanın gerek mimaride ve kültürde gerekse toplum katında bıraktığı izin asırlar içinden süzülüp bugüne tanışmış olması. Mardin’in kent ve insan dokusunda Türk, Kürt, Arap, Süryani, Yezidi birlikte harman olmuş halde. Kuşkusuz bu nedenle Güneydoğu Anadolu’da otuz senedir devam eden terörün etnik farklılıklara rağmen Mardin’i vurmamış olmasının, bölgenin hemen bütün il ve içlerinde olaylı geçen son yerel seçimin Mardin’de demokratik yarışa dönüşmesinin sırrı burada.
Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği M.S. 30’larda ortaya çıkan Hristiyan inancının ilk tebliğcileri Süryaniler. Yeni dini Antakya’dan dünyaya Hz. İsa’nın dili Aramice konuşan bu halk yaydı. 2. yüzyılda İznik Konsülü toplantısı sonrası Latin Hiristiyanlığı’ndan ayrılıp Ortadoks Hıristiyan yorumunu benimseyen Süryaniler o günden 1963’e kadar Mardin’de patriklik merkezine bağlı, barışçı ama müstakil kimliklerini koruyarak yaşadılar. Dünya savaşının zor günleri dahil çatışmadan uzak duran Süryanilerin 1915 tehcirine dahil edilmesiyle başlayan gurbet yılları 1963’te patrikanenin Şam’a taşınmasıyla doruğa çıktı...
O yıllarda Patrik İlyas Şakir Efendi’nin cemaatin haksızlığa uğradığını anlatmak için çırpındığı biliniyor. İstanbul’da Sultan Vahideddin’le görüşüp tehcire tabi tutulan Süryanilerin geri dönmeleri için yardımını istedi; daha sonra Ankara’ya geldi BMM hükümetine dert anlatmaya çalıştı.. Mustafa Kemal’i Ankara’ya gelişinde karşılayanlar arasında ön saftaydı Şakir Efendi.
Muhteşem mimarisiyle Mor Gabriyel, Antakya depreminden sonra patriklik makamının taşındığı Deyrul Zaferan ve onlarca kilise bugün süs gibi ayakta.. Ama sıkıntılar da diz boyu. Yasaklamalar dolayısıyla Süryani geleneğini yaşatacak okul açma imkânının olmadığı için teoloji eğitimlerini yurtdışında yapmış din adamlarına dayanmak zorunda bu kadim kültür.. Mardin-Diyarbakır Metrapoliti Saliba Özmen bunun örneği. Üniversiteyi İngiltere’de bitirdikten sonra Mardin’e gelmiş.
Mardin’in Türkmenleri Avşar Boyu’nun uzantıları. Akkoyunlu, Artukoğulları, Herikliler’den kalma topluluklar pek çok köye dağılmış halde. Mardin merkezinde nisbi Arap-Kürt-Türk dengesine karşılık ilçelerde Kürtler çoğunlukta... Yakın zaman kadar Mardin nüfusunda önemli bir yer işgal eden Keldaniler artık yok. Katolik Süryanilik demek olan Keldanilin kaybolmasının sebebi göç... Onlardan geriye kalan tek şey özenle inşa edilmiş kiliseler.
Şüphesiz bölgenin en ilginç topluluğu Yezidiler. 7. yüzyılda yaşamış Müslüman bir din adamı olan Şeyh Hadi’ye dayanan bu inancın doğuşu onun ‘Hacca gidiyorum, orada öleceğim... Şayet döndüğümü görürseniz gelen ben değilim Şeytan’dır’ demesiyle... İnançları gereği ‘Ş’ harfiyle başlayan ya da ‘Ş’ harfine vurgulu sözcükleri kullanmayan Yezidiler Hıristiyan inancının aksine insanın doğuştan masum ve temiz olduğuna ve hiçbir şartta kirlenmeyeceği düşüncesinden hareketle, bir kişinin doğru söylediğinden şüphe edildiğinde etrafına elle hayali bir çember işaret edilip, yalanını sürdürerek çember dışına çıktığı takdirde başına felaketler geleceğine inanan insanlar... Kuzey Irak’ta Laleş’teki merkeze bağlı Yezidiliğin Urfa ve Mardin bölgesindeki yerel önderleri dışında Mir adı verilen din adamları belli dönemlerde Yezidi köylerini ziyaret ederek topluğun dini ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyor.
Bugün için Mardin’in şansı ilk valilik görevini yapmak üzere şehre yeni atanan Hasan Duruer ve AKP’nin yeni seçilen genç belediye başkanı Mehmet Beşir Ayanoğlu.. Güneydoğunun başka illerinde vilayetle belediye arasında yaşanan gerginliğin aksine Mardin kelimenin tam anlamıyla işbirliğinin örneğini sergiliyor. Duruer ve Ayanoğlu’nun göreve başlamalarının üzerinden üç ay geçmeden eski Mardin’i ihya etmekte kat ettikleri yol, üç-beş sene sonra kentin çehresinin nasıl değişeceğinin işareti. Tek tek evleri değil eski şehrin sokaklarını bütün olarak ele alıp binalarından yollara kadar aynı anda restorasyona tabi tutma kararının ortaya çıkardığı tablonun gören herkese zaman tünelinde gezinti hissi verdiği açık.
http://www.radikal.com.tr/D/i/1/V2/radikal_logo.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum