Geçen yıl Gazze’ye yönelik İsrail vahşeti Filistinlilerden daha çok medeniyeti, insanlığı, ahlakı ve inancı yaralamıştı. Filistin`deki çoluk/çocuk, kadın/yaşlı herkesin inanılmaz bir vahşete tabi tutulması; okul/cami, hastane/konut demeden her yerin bombardımana tabi tutulmasından sonra İHH’nın organizasyonunda düzenlenen uluslararası yardım konvoyu ile Gazze’ye can suyu oldular.
Gazze’deki ambargoyu delme başarısını da yakalayan ve 17 ülkeden 300 insanın katılımıyla organize edilen Filistin'e Özgürlük Konvoyuna Mardin’den ise yaptığı başarılı çalışmalarla herkesin gönlünde taht kuran Mehmet Timurağaoğlu da katılmıştı.
Özellikle fakir, yoksul ve yetimlere yönelik yapılan çalışmalar ile tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran IHH’nın da gönüllüsü olan Mehmet Timurağaoğlu’nun gözüyle özgürlük konvoyunun arka planı ve Filistin gerçeğini konuştuk.
7’den 70’e tüm dünya Müslümanlarının yanında insan hakları savunucularının da destek verdiği bu amaç uğruna yaklaşık 1 ay boyunca zorlu bir sınavdan geçerek uzun bir yolculuk yaptılar.
Bu yolculukta bilinenin aksine bir çoğumuz tarafından bilinmeyen çok şey vardı! İşte tüm bu yaşananları Mehmet Timurağaoğlu’dan duymak istedik.
Muhakkak 300 dev adamın, Filistin’deki ambargoyu delerek tüm duraklardan topladıkları yürekleri, duaları, yardım malzemelerini Gazze’ye ulaştırmaları küçümsenecek bir durum değildi.
- IHH nereye yoğunlaşırsa, o bölgedeki işleri yarım bırakmadan tamamlamaya çalışıyor. Biz Filistin konusu da çözüme kavuşmadan, ambargo kalkmadan o toprakları asla bırakmayacağız. Diğer taraftan Filistin’in şöyle bir özelliği var. Biliyorsunuz, Kudüs üç dininde kutsal mekânı! Ve Mescidi Aksa’ya hangi din hâkim olursa dünyayı da o yönetiyor. Mesela şuan Kudüs’e Yahudiler hâkim ve dünyayı da onlar yönetiyor! O nedenle bu bölgede yaşananlar sadece Filistin’i etkilemiyor, sadece Filistin’i ilgilendirmiyor! Orada yaşananlar Afganistan’ı da, Pakistan’ı da diğer Müslüman ülkeleri de etkiliyor. Bu nedenle Filistin özgürleşince aslında yeryüzündeki tüm İslam ülkeleri özgürleşecek. İşte biz de hem dünyadaki huzur, hem de Gazze’deki insanların geleceği için Filistin’e çok önem veriyor ve bu bölgeye yoğunlaşıyoruz! Siyonistler Filistin’i tamamen yok etmek istiyor! Bu yüzden İsrail’in zulmüne karşı direnmek zorundayız. Çünkü yeryüzündeki bütün savaş bölgelerinde veya sömürge alanlarında mutlaka İsrail’in bir eli vardır. Bu el de güçlü bir el!
- Filistin’e 4 yıldır uygulanan ambargonun sebebi nedir?
- İslam tarihinde abluka çok yaşanmış ama bu şekilde ambargo sadece 2 kere uygulanmıştır. Peygamber efendimiz zamanında da 4 yıl süren ambargoyu Ebu Cehil’e karşı çıkarak Hıristiyanlar durdurmuştur. Şimdi de aynı türden bir ambargo ile karşı karşıyayız. Biz de inanç farkı gözetmeksizin, insanlık adına bu konvoyda olduğu gibi omuz omuza vererek ambargoyu deleceğiz!
Çünkü Filistin 4 yıldır açık hapishane gibi! Ticaretleri engelleniyor, giden yardımlar engelleniyor. Filistin’i besleyecek tüm can damarları ortadan kaldırılıyor. Filistin’e sistematik bir soykırım uygulanıyor. Bakın sadece tünellerden geçen yiyecekleri bile engellemeye çalışmaları bunun en büyük örneklerinden biridir. Mısır çelikten bir duvar örüyor ve bu tünelleri ortadan kaldırmak istiyor, geçişlere izin vermek istemiyor. Müslümanların yapmış olduğu ticari faaliyetleri ortadan kaldırarak, ticarete sadece İsrailli Yahudi tüccarların hâkim olmasını istiyorlar! İsrail Filistin’de kişi başına düşen kaloriyi her geçen gün azaltıyor.Bunun sonucunda, 15-20 sene içerisinde Gazze’de yaşayan insanların çok büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşacağını göreceğiz. Bütün bunlar bir araya gelince yüzyılın en büyük utancı ile karşı karşıya kalıyoruz.
- Peki, bu ambargo nasıl kaldırılacak?
- Dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanan aktivistlerin çalışmaları sonucunda bizimde içinde yer aldığımız “Ambargoyu delme komisyonu” kuruldu. Bu komisyon ilk olarak Gazze şeridinde 40 km boyunca el ele barış eylemi yapacaktı. Fakat Mısır sadece 100 kişinin içeri girmesine izin verdi ve bu eylem amacına ulaşamadı. Bu kez de ambargoyu delme operasyonunun ikinci ayağı olan özgürlük konvoyunu gerçekleştirdik. Bu yıl düzenlenen konvoy aslında üçüncü konvoydu. Birincisi savaştan hemen sonra düzenlendi ama amacına ulaşamadı. İkinci konvoy refah sınır kapısında tam 28 gün bekletildi ve Mısır yine oradaki arkadaşlarımızın kafasını gözünü kırdı. Mısır bu kez de yine ikili oynadı. Yine bu direnişi bölmek için çok uğraştı. Bir taraftan bize geliyor “Biz Türkleri seviyoruz ama diğerlerinin buradan geçmesini istemiyoruz.” diyor, diğer taraftan İngilizlere gidiyor ve onlara da “Türklerin derdi İslam dünyasında birinciliğe oynamak, siz neden buradasınız?” gibi laflar ediyorlardı.
İşte bu konvoyda komisyonun çalışmalarından biriydi. Önümüzdeki dönemlerde daha ciddi faaliyetlerde bulunacağız. Şimdi de Filistin’e gemilerle gideceğiz. Tabi bu kez karşımızda Mısır değil, İsrail olacak!
- Konvoya kaç araç katıldı, IHH’nın dışında hangi kurumlar destek verdi?
- Türkiye’den 65 araç katıldı. Onun dışında da 47 araba da Amerikalılar tarafından bize bağışlandı. Yani toplam 198 araç vardı. Fakat Mısır’ın engellemesinden dolayı 155 araç Gazze’ye girebildi. Geride kalan 43 araç Suriye, Lübnan ve Ürdün kamplarına dağıtıldı. Konvoya IHH’nın dışında hemen hemen tüm illerden birçok STK ve yardım kuruluşu katıldı. Ancak genel organizatör IHH idi.
- Gazze’ye Özgürlük Konvoyu hangi zorluklarla karşılaştı
- Türkiye'den 15 Aralık'ta yola çıkan ve Suriye ile Ürdün üzerinden Gazze'ye ulaşmayı planlayan Filistin'e Yol Açık Konvoyuna en çok Mısır engellemeye çalıştı.
Önce Ürdün'ün Akabe Limanı'nı kullanarak Nuveybe Limanı'na oradan da Gazze'ye ulaşması engellenen konvoy, tam 8 günlük yol güzergahını kullanarak vardığı Mısır'da üstelik de uzun pazarlıklar sonucu öne sürdüğü bütün şartları yerine getirmiş olmasına rağmen Ariş Limanı'ndan içeri sokulmadı. Konvoyun 15 gün gecikmesine sebep olan Mısır, Ariş Limanı'na ulaşan 52'si Türk 157 yolcunun pasaportuna el koydu. El konulan pasaportların içinde diplomatik pasaportlar da vardı.
Deniz yolculuğunda İsrail hücumbotlarının tacizleri arasında iki günlük yolculuğun ardından Ariş limanına ulaşan geminin içindeki 200 araç indirilmiş olmasına rağmen gemiyle gelen 14 yolcunun limandan çıkmasına ise müsaade edilmedi.
Bu arada Mısır'ın gemiyle Ariş'e ulaşmalarına izin vermediği için Ürdünlü bir işadamı tarafından kiralanan uçağın ikinci seferinin ise engellenerek içindeki 157 yolcu ile birlikte Şam'a indirildiğinin açıklanması üzerine havalimanındaki yolcular isyan etti. Sıraları kıran, ellerindeki eşyaları sağa sola fırlatan yolcular, uzun süre "Firvavun Mısır" ve "Viva Gazze" şeklinde sloganlar attı. Bu durum tabii Mısır'ı İslam dünyasında küçük düşürdü. Daha sonra Mısır girmediğimiz ülkeye girdi, çıkmadığımız ülkeden de çıktı diyerek pasaportlarımıza giriş çıkış damgası vurmuştu.
Mısır’ın ve Ürdün’ün anlayışsız tavırlarına karşı direnişe devam etme kararı aldık. Cuma namazından sonra Akabe sokaklarında sessiz bir eylem yaptık ve “Bu, fırtına öncesi sessizliktir” dedik. Sessizdi fakat bu bile Ürdün polisini şok etti. “Bu, fırtına öncesi sessizliktir” dedik elemanlara. Mısır devleti, Gazze’ye özgürlük konvoyuna ilk engeli çıkarttı ve konvoyu Mısır’a götürecek geminin kalkmasını engelledi. Gemi kaptanını arayan Mısırlı yetkililer, Konvoy ekibini almamasını ve Mısır’a getirmemesini istediler.
Biz ise akşamları uyku tulumlarımıza sarılıp, uyuyoruz. Araçlarımız da şehirlerin dışında ve araçlarımızı getirmemize dahi müsaade etmiyorlar. Akşamları kamp ateşi yakıyoruz, muhteşem oluyor. Görüştüğüm herkes; “Mısır isterse bizi aylarca topraklarına almasın veya Gazze’ye sokmasın. Bekleyeceğiz, dönmeyeceğiz ve bu yardımları ve araçları Gazze’ye sokacağız” dedik.
Ürdün polisinin katılımcılara sert davranmak istemesi büyük tepki çekti. Gösterilen tepki karşısında şaşkına dönen Ürdün polisi geri atmak zorunda kaldı.
- Türkiye maalesef olanları canlı yayında izledi. Ariş Limanı’nda bir anda başlayan kargaşada neler yaşandı?
- İngiliz arkadaşlarımız daha önceki konvoyda da aynı durumla karşılaştıkları için Mısır ile aramızda bir gerginlik yaşanacağını önceden tahmin ettiler. Biz de hemen araçlarımızı siper olacak şekilde bulunduğumuz yere getirdik. Onlarda o sırada iki kamyon taş ve taş atma makinesi getirdiler. Bizim arkadaşlarımız da ön tarafta Kur’an okuyorlardı. Yeni Müslüman olmuş ve sonradan Arapça öğrenmiş bir İngiliz arkadaşımız “Neden böyle yapıyorsunuz, siz de Müslüman değil misiniz?” şeklinde sorular sorarak onlarla konuşmaya çalıştı. İşte ne olduysa tam o sırada oldu! Bir anda üzerimize itfaiye aracıyla birlikte biber gazı sıkmaya başladılar. Sonra hem taş atma makineleri ile hem de elleriyle taş attılar. Eğer önceden fark edip araçlarımızı oraya çekmemiş olsaydık, kesinlikle bulunduğumuz yere gireceklerdi! Bu da hepimizin canına mal olabilirdi. Çünkü ellerinde taş, sopa, cop, bıçak her şey vardı. Bize saldıranların hiçbiri halk değildi, hepsi sivil polisti. Olaylar sırasında bizden 30’un üzerinde Mısır tarafından ise 50’nin üzerinde kişi yaralandı. Refah sınır kapısında çıkan olaylarda da, Mısır tarafından 1 polis hayatını kaybetti. Daha anlatamadığımız birçok şey oldu.
- Sizin Mısır askerlerinden bazılarını rehin aldığınız söylendi.
- Evet. Ancak arbede sırasında bizden yedi arkadaşı esir aldıkları için böyle bir yola başvurmak zorunda kaldık. Çünkü arkadaşlarımıza gözümüzün önünde işkence etmeye başladılar. Biz de o arkadaşlarımızı kurtarmak için mecburen o taraftan bazı kişileri esir aldık. Aldığımız esirleri onlara verdik ve arkadaşlarımızı ellerinden geri aldık. Arkadaşlarımız maalesef çok işkence görmüşlerdi. Onun dışında bize çeşitli tacizlerde bulundular. Konvoydaki 80 yaşında bir kadına tuvalete gitme izni vermediler. Otobüsümüzü dağların arasında mahsur bıraktılar, bellerindeki ve ellerindeki silahları bize doğrultarak gözdağı vermeye çalıştılar.
- Neden Mısır yardım konvoyunu engellemeye çalıştı?
-Mısır zaten 4 yıldır yardımları içeri sokmuyor. Geçişine izin verdikleri yardımların da önce Mısır Kızılayı’na verilmesini istiyor. O arada incelemeden geçecek olan yardımların çoğu ya bozuluyor, ya da kayboluyor! Mısır’ın bu şekilde davranmasının iki nedeni var. Birincisi, Mısır Hamas’ın başarılı olmasını istemiyor. Diğeri ise, İsrail ile güvenlik anlaşması yapan Mısır, aralarında sorun olmasını istemiyor! Tabi bölgede İsrail’in inkar edilemeyecek ölçüde büyük bir ağırlığı var. O bölgedeki hiçbir ülke İsrail ile çatışacak pozisyona girmek istemiyor. Bu psikoloji Suriye’ye de yansıyor, Ürdün’e de! Biz sadece Mısır’da değil, Ürdün’e girdiğimizde Amman’da da bir gerginlik yaşadık. Ancak orada yaşanan gerginlik Mısırdaki kadar büyük olmadı!
- Onca yaşanandan sorundan sonra Filistin’e nasıl girdiniz? Oradaki atmosfer nasıldı?
- Filistin’e girişimiz de çok güzel oldu. Filistin halkı ilk defa siyasi bir ayrım gözetmeksizin, herhangi bir ideoloji olmadan bu konvoy sayesinde birlik içindeydi! Çünkü orada önemli olan vicdandı, Filistin’di! Bu bizim hayatımıza mal olsa bile biz oraya girecektik. Çünkü oradaki savaşı görüp de, gece rahat uyuyabilen insanlık duygularını kaybetmiş demektir!
- Hükümetten destek gördünüz mü?
- Allah hükümetimizin tüm kademelerinden razı olsun. Başbakanımız Şam’daki basın toplantısında bu konvoydan bahsedince dünya kamuoyunun dikkatleri üzerimize çevrildi. Sorunların çözülebilmesi için ciddi girişimlerde bulundular. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış araya girdiler. Milletvekili Murat Mercan zaten konvoya beraberdi.
- Gazze’ye gidişiniz gibi dönüşte de Mısır’ın engeli ile karşılaştınız!
- Maalesef biz asıl sorunu dönüşte yaşayacağımızı biliyorduk! Giderken Ariş Limanı’nda işkence ettikleri yedi arkadaşımızı dönerken tutuklama kararı aldılar. Eğer bu arkadaşlarımızı Mısır'a verseydik, en az 20 yıl ceza alacaklardı. Biz de bunu bildiğimiz için, bir kısmımız uçağın içinde beklerken, diğer kısım ise sınırı geçmesine rağmen uçağa binmedi. Hep birlikte arkadaşlarımızı almadan geri dönmeme kararı aldık. Gereken görüşmeleri biz Mısır’dan, Türkiye’deki siyasilerimiz ise telefon başında yaptı. Bizim yeniden kararlı olduğumuzu gören Mısır yine geri adım atmak zorunda kaldı. Ama düşünün bir kere, biz Mısır’ın elinden iki kere adam aldık. Sivil itaatsizliğe alışkın olmayan bir devlet için bu büyük bir olaydır!
- Son olarak bu konvoy sizlere neyi öğretti?
- Gazze’ye ayak bastığımızda emanetleri yerine ulaştırdığımızda, selamları sahiplerine ulaştırdığımızda aldığımız hazzın duyduğumuz mutluluğun paylaşmanın paylaşırken size ihtiyacı olan insanların ihtiyaçlarını giderirken size olan bakışlarını gördük. Dualarını almanın nasıl bir duygu olduğunu bire bir yaşamanın ne demek olduğunu anladık. Yaralılara dua ederken kendi yaralarını unutmaları sizin için getirene gönderene destek verene, getirirken mücadele verenlerin arkasındakine destek verene dua etmelerini gördük. Gazze savaşı sırasında Filistinli kardeşler “en değerli varlığımız canımız biz de çocuklarımız da bu canı veriyoruz, sizden meydanları boşaltmamanızı, meydanlarda kalmanızı istiyoruz” demişlerdi, en zor zamanlarda arkadaki desteğin gücünü hissetmek size arkanızdan verilen desteğin olduğunu bilerek yaşamanın ve mücadele etmenin ne demek olduğunu gördük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum