3 Ocak 2010

Sözleşme yoksa mutluluk da yok!

http://medya.zaman.com.tr/2010/01/03/evlilik.jpg
İki gönül bir oldu mu samanlık seyran olmuyor artık. Boşanma durumunda malların kime kalacağı bile evlenmeden önce yapılan sözleşmelerle kararlaştırılıyor.

Resmî sözleşmeler yaygın değil ama, karşılıklı sözlerin verildiği gayri resmî anlaşmalarda üstümüze diyecek yok.

Eskiden "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur" derlermiş... Bir göz oda, birkaç kap kaşık yetermiş mutlu bir yuva kurmak için. Şimdi öyle mi? Önce her şey tastamam olsun istiyoruz. Dayalı döşeli bir ev, sonra altınlar, takılar... Tam 'her şey bitti, şimdi mutlu bir yuva kurmanın zamanı' derken güven sorunu ortaya çıkıyor. Nikah defterine imza atmadan önce bir sözleşme yapmak gerekir! Ne sözleşmesi? Tabii ki evlilik sözleşmesi. Birkaç maddeli bu sözleşmede boşanma durumlarında her şey yazmalı. Tuhaf değil mi, daha evlenmeden boşanmayı düşünüyoruz. Bu güvensizlik hali ne olacak peki?

Noter onaylı evlilik anlaşmaları, geçtiğimiz günlerde boşanan Cem ve Alara Uzan çiftinin yaptığı evlilik sözleşmesinin ortaya çıkmasıyla yeniden gündeme geldi. Peki, nasıl yapılıyor bu anlaşma? Eşler evlenmeden önce kendi aralarında veya bir avukat eşliğinde sözleşmede yer almasını istedikleri maddeleri belirliyor. Çoğunlukla bu talepler boşanma ya da aldatılma durumlarında malların nasıl paylaşılacağı, tarafların birbiri üzerindeki haklarının ne olacağıyla ilgili oluyor. Maddeler belirlendikten sonra noterde onaylatılıyor ve gerektiğinde delil olarak kullanılıyor.

Batı'da yaygın olarak yapılan evlilik sözleşmeleri, Türkiye'de de yaygınlaşmaya başladı. Aile danışmanı Efkan Yeşildağ, bunun sebebini insanların kendi hak ve sorumluluklarını çok fazla bilmemesine bağlıyor. Zaten herhangi bir anlaşma yapılmasa da 1 Ocak 2002'de düzenlenen Medeni Kanun'a göre, boşanma durumunda her eş, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi oluyor.

Avukat Cengiz Hortoğlu, edinilmiş malın da yanlış anlaşılmaması gerektiğini belirtiyor. 'Edinilmiş mal, evlilik süresince kazanılarak alınan mallardır.' diyor.

Evlilik sözleşmelerinin yaygınlaşmasında tek etken bu değil. Sık sık gündeme gelmesinden dolayı medyatikleşmiş olması. Tabii en önemli neden toplumda güvensizliğin artması. Güvensizlik arttıkça bu tarz yazılı metinlere karşı ilgi de artıyor.

Zengin aileler mal ayrılığı sözleşmesi yapmak istiyor

"Mutlu Olmak İçin Evliliğin Şifreleri" kitabının yazarı Avukat Cengiz Hortoğlu bazen zengin olan eşin ileride mallarını paylaşmak istemediğinden mal ayrılığı sözleşmesi yapmak istediğini belirtiyor. Bu talep daha çok ailesinin isteğiyle erkek tarafından geliyormuş. Hortoğlu, "Böyle durumlarda diğer eş de 'Bana güvenmiyor musun? Bu nasıl sevgi?' diyerek buna karşı çıkıyor." diyor. Hortoğlu, böyle bir isteği doğru bulmasa da, karşı taraf bundan rahatsızlık duyuyorsa göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyor.

Cengiz Hortoğlu, bazen de evlenecek olan kadınların veya erkeklerin olmayacak sözleşme talepleriyle geldiğini söylüyor.

Birkaç ilginç resmi sözleşme talebi:

Boşanırsak, çocuğun velayetinin bana verilmesini sözleşmeye koyabilir miyim?

Sözleşmeyle, eşim anneme babama saygı göstermezse, tazminat ödemesini garanti altına alabilir miyim?

Çocuk olduğunda eşimin işi bırakıp çocuğumuza bakmasını istiyorum. Bunu yazabilir miyiz?

Evlilik anlaşması yerine kendi değerlerimizi örnek alsak yeter

Aile Danışmanı Efkan Yeşildağ: Evlilik sözleşmeleri karşılıklı olarak eşlerden herhangi birine bir mağduriyet yaşatılmayacağına dair birtakım hak ve isteklerinin kayıt altına alınması için yapılıyor. Ama bu zaten yasalarda kayıt altına alınmış. Toplum olarak sosyal bir yapıya sahip olduğumuz için bu konularda çok duyarlıyız. Peki, bu evlilik sözleşmeleri nereden çıktı? Aslında daha çok Batı'da, Avrupa'da yapılan bir şey. Hatta insanlar ne zaman boşanacaklarını bile bu sözleşmeyle belirliyor. Bu, bireyselliğin ön planda olduğu Batı toplumlarında daha doğal karşılanabilir. Ama bizim gibi aile kurumunun daha güçlü olduğu toplumlarda çok normal değil. Evlilikten beklentileri, sadece dış dünyaya görüntü vermekten ibaret olan insanların hayatında bu anlaşmalar daha sık görülüyor. Yoksa Anadolu'da bu tip şeyler çok fazla yok. İstanbul'da giderek yaygınlaşıyor. Evlilik anlaşması yapmak yerine bizim kendi değerlerimizi örnek alsak yeter.

Eşlerin kendi aralarında yaptığı sözleşmeler de var

Yaşanılacak yer seçimi

İki tarafın ailesi farklı memleketlerde yaşıyorsa ya da aynı şehirde farklı semtlerde oturuluyorsa bu madde gündeme geliyor.

Haftada bir gün annemde kalırım

Ailesiyle aynı şehirde yaşayan, okul, iş vs. sebeplerle bile evden ayrılmamış kadınların evlilik öncesi koyduğu kurallardan biri. Çünkü kadınlar, evden ayrılmanın vereceği üzüntüyü bu önlemle biraz olsun hafifletmek istiyor.

İlk çocuğa verilecek isim

Evlilik öncesi erkeğin gündeme getirdiği en bilindik evlilik sözleşmelerinden biridir. Özellikle de Anadolu'da çok yaygın. Erkekler, ilk çocuğuna annesinin ya da babasının ismini vermek istiyor.

Bayramda kime gidileceği

Şaşırtıcı ama gerçek! Böyle bir maddeyi sözleşmeye yazanlar bile var.

Evlendikten sonra çalışırım

Aslında bu sözleşmeye eskisi kadar ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü kadınların çalışması konusunda erkekler artık biraz daha esnek davranıyor. Ama yine de çalışmak isteyen kadınlar, işini garantiye alıp evlilik öncesinde konuyu gündeme getiriyor.
www.zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum