21 Ocak 2010

YÜKSEL 2010 YILI BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE GRUBU ADINA KONUŞTU.

AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcısı; Mardin Milletvekili Y. Doçent Dr. Cüneyt YÜKSEL 2010 Yılı Dışişleri Bakanlığı Mali Bütçesi üzerinde Ak Parti Grubu adına TBMM Genel Kurulu’nda konuştu.

14 Aralık’ta başlayan ve 26 Aralık tarihine kadar sürecek olan ve Türkiye’nin bütün meselelerinin konuşulduğu Bütçe Görüşmeleri’nde Dış İşleri Bakanlığı’nın 2010 yılı Mali Bütçesi üzerine grubu adına söz alan Mardin Milletvekili Yüksel; derin bir değişim sürecinden geçen Küresel Sistem; Türkiye’nin yeni bin yılda dış politika vizyonu ve öncelikleri hakkında değerlendirmelerini paylaştı.

Konuşmasında Türk Dış Politikası’nın ilkeli hareket ettiğini vurgulayan Yüksel; iki Yöntem altı Uygulama İlkesi çerçevesinde Türk Dış Politikası’nı değerlendirdi.

Yüksel konuşmasında şu noktaları vurguladı:

Türkiye Ak Parti İktidarı döneminde Dış Politikası’nda attığımız proaktif adımlarla etkin bir ülke ve demokrasisi daha güçlü; sosyal devletin gerekliliklerini yerine getiren, tüm dünyaya örnek bir ülke olmuştur.

Türkiye Dış Politikası’nda 2 Yöntem 6 Uygulama İlkesi benimsemiştir. Yöntem İlkelerimizin birincisi Bütünlük İlkesi ikincisi ise Vizyon İlkesidir.

Uygulama İlkelerimiz ise şu şekildedir:

  1. Özgürlük – güvenlik dengesi
  2. Komşu ülkelerle sıfır problem
  3. Proaktif: düzen kurucu ülke
  4. Küresel aktörlerle ilişkiler
  5. Uluslar arası organizasyonlar ve örgütlerde etkinlik
  6. Türkiye’nin dünya’daki algısını değiştirmek: güvenlik riskinden alıp özgüvenli bir ülke

Genel Kurula hitaben yaptığı konuşmada Türk Dış Politikası’nı ana hatlarıyla değerlendiren Yüksel’in konuşmasının tam metni şu şekilde:

Türkiye hem iç politikada hem de dış politikada yeni bir süreçten geçiyor.

Bununla beraber uluslararası sistem de derin bir değişim sürecinin içinden geçiyor.

Bu süreç, bir taraftan insanlığın refahına katkıda bulunacak gelişmelere kapı aralarken, diğer taraftan, üzerinde hassasiyetle düşünmemiz gereken karmaşık sorunları ve belirsizlikleri de beraberinde getiriyor.

Demokratikleşme, siyasi çoğulculuk, insan hakları, kültürler arası diyalogun tesisi gibi günümüzün küresel siyasetinde yer alan temel pozitif değerlere karşılık, terörizm, kitle imha silahlarının yayılması tehlikesi, sınır ötesi suç ve yasadışı göç gibi sorunlar uluslararası toplumu giderek daha fazla meşgul ediyor.

Böylesi bir dünya konjonktüründe uluslar arası dayanışmaya, diyaloga ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu açıktır.

Türkiye olarak, Uluslar Arası Organizasyonlar ve Örgütlerde tam etkinlik ilkemiz çerçevesinde; uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, AGİT; İslam Konferansı Örgütü gibi kuruluşlar çerçevesindeki çeşitli misyonlara aktif bir şekilde katılım sağlıyoruz.

En son olarak ülkemiz, Güneydoğu Avrupa yani Batı Balkanlar İşbirliği Süreci’nin de dönem başkanı olmuştur.

TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI, VİZYONU, İLKELERİ

Soğuk Savaş dönemi sonrasında Türkiye’nin yakın coğrafyası içerisinde yer alan Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanlarda küresel istikrarı tehdit eden çok sayıda çözümlenmemiş veya donmuş çatışma odakları ortaya çıktı.

Bu tablo, bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen, etkin, sonuç odaklı, çok boyutlu, çok katmanlı ve devletlerarası politikaların yanı sıra bölgelerarası bir dış politika izlememizi kaçınılmaz hale getirdi.

Türkiye, demokrasisiyle, dinamik ekonomisiyle, evrensel değerleri milli değerleriyle bağdaştıran kimliğiyle, kendi bölgesinde, hatta kendi bölgesinin ötesinde güvenlik ve istikrar üreten bir dış politika benimsiyor, bu yönde bir politika yürütüyor.

Biz Dış politikamızı bütüncül olarak ele alıyoruz. Mesela Ermenistan’la normalleşme sürecimizi sadece Türkiye – Ermenistan ikili ilişkileri olarak değil; bölge olarak ele alıyoruz. Biz biliyoruz ki bölgenizde barış yoksa, ülkenizde de olmaz. Ülkenizde barış yoksa cihanda olmaz.

Türkiye, kendisi için kullanılan “karmaşık sorunları bulunan havzaların ortasında bir istikrar adası” tanımlamasını değiştirmeyi hedeflemektedir.

Biz vizyonu olan bir dış politika izliyoruz. Kriz yaratan, sorun yaratan değil çözüm üreten politikalar izliyoruz. Biz Avrupa Birliği’nden bahsederken 2057’de AB’nin 100. yılındaki AB’den bahsediyoruz.

Türkiye’den bahsederken 2023’te Cumhuriyet’in 100. yılındaki Türkiye’den bahsediyoruz.

Bizim, dış politikada vizyonumuz, amacımız ve kararlılığımız son derece açıktır: Ulusal, bölgesel ve küresel barışa hizmet etmek.

SON DÖNEMDEKİ EKSEN KAYMASI TARTIŞMALARI

Son dönemde, çeşitli çevrelerce maalesef kasıtlı da olarak dile getirilen, Türk dış politikasında bir “eksen kayması” yaşandığı yönündeki iddialar tamamen gerçek dışıdır ve haksız iddialardır.

Dış politikada kimi gelenekleri, kimi alışkanlıkları yıktığımız ve değiştirdiğimiz bir gerçektir…

Örneğin, tüm komşularla aramızdaki problemler, on yıllar boyunca çözümsüzlüğe terk edilmiş ve çözümsüzlük bir dış politika enstrümanı olarak belirlenmişti.

Biz “hayır” dedik, “çözümsüzlük bir çözüm olamaz, bir politika olamaz” dedik ve komşularımızın tamamıyla sorunları masaya yatırdık, büyük oranda çözdük, kalan meseleleri de çözüm yoluna koyduk.

Bizim, Irak’la, İran’la, Suriye ile, Gürcistan, Ermenistan ile iletişim ve işbirliği içinde olmamızdan daha doğal ne olabilir?

Aynı şekilde bizim İsrail’le, Filistin’le, Mısır’la iletişim ve işbirliği içinde olmamızdan daha tabii ne olabilir?

Lübnan’daki krizin çözümünde etkin rol oynadık.

İsrail-Filistin, İsrail – Suriye görüşmelerine yine katkı sağladık.

Gürcistan krizinin çözümünde Türkiye yapıcı rol üstlendi.

Türkiye çevre havzalarında uyguladığı proaktif politikasıyla; Kafkaslarda, Balkanlar’da Ortadoğu’da düzen kurucu bir ülke konumuna gelmiştir.

Bölgesel güç olmaktan küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerlemekte olan bir ülkedir.

Bunlar, Türkiye’nin dış politikasında bir eksen kaymasının değil, Türkiye’nin küresel barış için önemli bir imkan haline geldiğinin bariz işaretleridir.

Bölge ülkeleri ve halklarıyla tarihi ve kültürel bağlar üzerine bina edilmiş iyi ilişkilere sahip olan, proaktif ve yapıcı politikalarıyla bölgeye huzur ve istikrar yansıtmak için yoğun çaba harcayan ülkemizin dış politikasının temelinde “Komşularla Sıfır Sorun” ilkesi yatmaktadır. Bu ilkenin temelinde de “Maksimum İşbirliği, Tam Entegrasyon” bulunmaktadır.

Bakınız Irak ile Suriye ile ilişkilerin nereden nereye geldiği ortadadır. Suriye ile ilişkilerde Savaşın eşinden vizelerin kaldırılmasına; Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ve 2 devlet tek heyet şeklindeki çalışmaya dek göz kamaştırıcı bir gelişme gözlemlenmiştir.

Irak’la yine 2 devlet tek heyet şeklindeki çalışmamız neticesinde bir günde eğitim, sağlık, güvenlik, enerji, tarım, ulaşım, ticaret kapsamlı 48 mutabakat imzaladık.

Bizim temel amacımız Ekonomik Karşılıklılık İlkesi çerçevesinde ekonomik bağımlılıkları arttırmak ve ilişkilerimizi en üst seviyeye çıkarmaktır.

Bizler artık “Komşularla Sıfır Sorun” ilkesinin ötesinde komşularımızın uluslar arası topluma entegrasyonu noktasında da son derece önemli katkılar sağlayan bir ülkeyiz.

AB KOMŞULUK STRATEJİSİ

Sizlere bu noktada bir soru sormak istiyorum? Avrupa Birliği’nin Komşuluk Stratejisi nedir?

Bakınız AB’nin “Komşuluk Politikası” kapsamında hedeflediği amaçlar 3 başlık halinde şu şekilde sıralanıyor:

1. si: ortak değerler ve çıkarlar çerçevesinde siyasi işbirliğini geliştirerek özgürlük ve demokrasinin yayılması

2. si: önemli boyutta ekonomik bütünleşme sağlamak ve ekonomik reform süreçlerini desteklemek yoluyla komşu ülkelerde refah düzeyini arttırmak;

3. sü: Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle de paralel olarak komşu ülkelerle kalkınma, çevre, silahsızlanma ve terörizm konularında ortak çalışmalar yürüterek, istikrar ve güvenliğin arttırılması

Orta Doğu’ya yönelik stratejik yaklaşımının parametrelerini yukarıdaki hususlar doğrultusunda belirleyen AB’nin Türkiye ile örtüşen çıkar ve hedeflere sahip olduğu görülmektedir.

Şu bir gerçek ki, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmasından iki taraf da kazançlı çıkacaktır. Türkiye’nin üyeliği, Birliğin küresel konumunu güçlendirmekle kalmayacak, Birliğin temsil gücünü de yükseltecektir.

AB müzakere sürecimizin önüne bir engel olarak konan Kıbrıs meselesi, halen çözüm bekliyor.

Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme ulaşma yönündeki iradelerini her fırsatta açık ve net olarak gösterdiler.

Bu irade halen güçlü bir şekilde geçerliliğini koruyor.

ABD İLE İLİŞKİLER VE DEMOKRATİK AÇILIM

Türkiye’nin ABD, AB, RUSYA gibi Küresel Aktörlerle İlişkileri Dış politikasında büyük önem taşımaktadır.

ABD ile ilişkilerimizi, “Stratejik Ortaklığın” da ötesine geçen “Model Ortaklığa” taşıdık.

İlişkilerimiz, artık güvenlik konularının zorunlu kapsamının çok ötesine geçmiş, çeşitlenmiş ve derinleşmiştir.

İki ülke çok geniş bir yelpazeye yayılan birçok konuda işbirliği yapıyorlar.

Afganistan, Pakistan, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, İran’ın nükleer programı meselesine diplomatik çözüm arayışları, terörle mücadele, enerji arz güvenliği ve küresel ekonomik kriz bunlardan bazıları…

Elbette ilişkilerimizde siyasi, askeri ve güvenlik alanında gayet ileri bir düzeye ulaşılmıştır.

Terörle mücadele konusunda içinde bulunduğumuz aşamada örgütün Irak’ın kuzeyindeki varlığının tasfiye edilmesinin gerektiği açıktır.

Bu amaçla Irak merkezî yönetimi ve bölgesel liderleriyle temaslarımızı sürdürüyoruz. ABD’nin de içinde yer aldığı Üçlü Mekanizmanın temel amacı da bu olmalıdır. Bu mekanizmanın bu defa başarılı olması, geçmişteki gibi sonuçsuz kalmaması büyük önem arzediyor. Önümüzdeki Pazar ve pazartesi günü üçlü mekanizma toplantısı gerçekleşecek ve gündemi yoğun bir toplantı olacak.

Hükümetimizin son dönemde uygulamaya koyduğu Millî Birlik ve Kardeşlik süreci çalışmalarının Irak’ın kuzeyindeki terör altyapısının tasfiyesi konusunda da çok önemli sonuçlar doğuracağına yönelik inancımızı da burada kayda geçirmek istiyorum.

Bizim hedefimiz Türkiye’nin Dünya’daki Algısını Değiştirmektir. Bizim amacımız Türkiye’yi Güvenlik Riskinden Alıp Özgüvenli Bir Ülke haline getirmektir.

Amacımız herkes için özgürlük, herkes için güvenliktir.

Bugün medeniyet tarihi boyunca beslenen önyargıları ve çatışmaları aşmak için cesur adımlar atmaya mecburuz.

Unutmamalıyız ki; barış ve adaleti savunmak, savaşmaktan çok daha güçlü bir yürek ister.

İçeride adalet ve kalkınma için demokratik açılımı; Dışarıda barışçıl ve proaktif politikayı destekleyenlerde, yani Bizde, bu güçlü yürek var!

Unutmayınız ki Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle, potansiyelleriyle büyük bir ülkedir, Türkiye, gündemi belirlenen değil, gündemi belirleyen bir ülkedir.

Bu duygularla sözlerimi bitirirken, 2010 bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyor, 2010 Bütçesinin tekrar ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum