-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
22 Temmuz 2007 tarihli seçim kararının alınmasıyla beraber doğal olarak piyasalarda bir sıkıntı olacağı tahmin edilmekteydi. Ancak bu sıkıntının seçim sonucu ile birlikte dağılması beklenirken, alınan pozitif sonuç ve aradan yaklaşık üç ay geçmiş olmasına rağmen gittikçe artan bir sıkıntı kalıcılaşmaya ve bu kalıcılaşma ile birlikte sanki gizli bir ekonomik kriz havası yarattı.
Bu dönem içerisinde yaşanan bazı zorunlu harcamalar arasında olan tatil giderleri, eğitim giderleri ve bayram giderleri dikkate alındığında vatandaşın üç aylık süre zarfında gelirinin çok üzerinde bir borçlanma içine girdiğini görmekteyiz. ATO’nun Merkez Bankası ve BDDK verilerinden yararlanarak yapmış olduğu araştırmada Türkiye'de ailelerin tüketici kredisi ve kredi kartı borçları, gelirlerinin yüzde 25'ini aştı. 2002 yılında hane halkı borcunun harcanabilir gelire oranı yüzde 4,3 iken Mart 2007'de bu oran yüzde 25.5'e yükseldi. Ailelerin bankalar ve tüketici finansman şirketlerine 2002 yılında 6.5 milyar YTL olan borcu Eylül 2007 itibariyle 87.1 milyar YTL’ ye ulaştı. 2006 yılı sonunda 71.9 milyar YTL olan bu miktarda 9 ayda yüzde 21 artış yaşandı.
Bölgemiz itibariyle konuyu değerlendirdiğimizde, hesapsız bir şekilde yapılan harcamalar sonucunda her sektörde para sıkıntısının yaşandığı ve bu gidişat doğrultusunda Şubat 2008 de başlamak üzere bir çok firma ile ailenin iflasın eşiğine geleceği şimdiden yapabileceğimiz bir tespittir. Diyarbakır’da son zamanlarda yeni işyerlerinin olağanüstü dekorlarla açılması ve bu işyerlerinin birçoğu bölgede yeni sektörler, yeni markalar olması itibariyle piyasaların bu kısır döngüsüyle nekadar ayakta kalabileceği kafalarda soru işareti yaratmakta. Ayrıca bu yeni yatırımlar; ulusal veya çok uluslu sermayelerce perakende sektöründe yapılmakta olup, bölgeye sağlayacağı fayda sosyal düzeyde kalmaktadır. Yinede biz yerli yatırımcılar olarak bunu önemsemekteyiz. Çünkü bu tür sosyal düzeyi artıracak tesislerin yaratılmasıyla sosyal hayatın zenginleşeceği ve bununla birlikte daha farklı sektörlerdeki yatırımcıların bölgeye geleceğine inanmaktayız.
Bu sıkıntılar yaşanırken son günlerde gündemin en başında bulunan olası bir sınır ötesi harekat ile, başta bölgemiz olmak üzere ülkenin her kesiminde fazlasıyla hissedilecek bir ekonomik sıkıntının yaşanacağını düşünüyorum. Bölgenin kalkınmasında oldukça önem arz eden, Irak’ın yapılanmasında bölge işadamlarının rol alması ile ciddi düzeylere ulaşan ticaretimizin kesileceği ve böyle bir şeyin olması durumunda Irak’ta yapılan uzun vadeli yatırımların önünü keseceğinden bölge 1990’lı yıllara gerilemesi ile karşı karşıyadır. Peki sınır ötesi harekat ülkede refah düzeyini artırarak güven ortamını sağlayacak mıdır diye bakacak olursak; Türkiye bu güne kadar 24 kez sınır ötesi harekat yaptı. İlk harekat 1983’te başlayıp, 1999 yılına kadar süren bu operasyonlarda 60 km’den fazla içeri girildi. Yapılması düşünülen harekat önceden yapılan operasyonlar, ülkenin içinde bulunduğu mevcut durum ve doğabilecek sıkıntılar göz önüne alınarak karar verilmelidir. Aksi taktirde içinden çıkılamayacak ve telafisi mümkün olmayan durumlarla karşılaşılabilir ve 2002 yılından beridir birlik beraberlik içinde sürdürülen kalkınmanın askıda kalarak bizleri daha gerilere atma riski ile karşı karşıyayız.
Sevgiyle Kalın.
Şükrü ADANIR
OSGİAD Genel Sekreteri
14 Nisan 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum