30 Haziran 2009

Sempozyumdaki Fikirler Mardin'i rehabilite edecek mi?

Mardin Atatürk Kültür Merkezi’nde 27-28 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ‘Mardin’de Değişim ve Gelecek Arayışı’ konulu sempozyumla ilin sosyal, ekonomik, siyasal, tarihi ve kültürel sorunları her yönüyle masaya yatırıldı.
http://www.mardinlife.com/haberler/resimler/mardinlifereha.jpg
Mardin Belediyesi, Valiliğin ve Artuklu üniversitesinin ortaklaşa düzenledikleri yerel kalkınma, yerel demokrasi ve sosyal dokunun rehabilitasyonu gibi kavramların tartışıldığı sempozyum beş oturum halinde yapılırken toplam olarak 30 akademisyen, gazeteci ve entelektüel tartıştı. Konuşmacılar, refah kentini kurmak için yerel ekonomik kalkınma, yerel demokrasinin derinleştirilmesi çokkültürlülük ve çoğulculuğun derinleştirilmesi, kentlilik bilinci ve aidiyet duygusunun geliştirilmesi için sosyal dokunun rehabilitasyonu, Mardin’de değişim ve gelecek arayışı şeklindeki başlıklarla Mardin’I ayrıntılı bir şekilde tartıştılar.
Sosyolog Prof.Nur Vergin, Gazeteci Taha Akyol, Sosyolog Prof.Nilüfer Narlı, Gazeteci Erol Katırcıoğlu, Yazar Altan Tan, Prof. mit Meriç,Dr. Michelangelo Guida,Dr. Hüseyin Yayman gibi isimler de sempozyuma katılırken bunlardan bazıları ilk defa Mardin’e gelmenin ve buradaki insanlarla tanışmaktan duydukları memnuniyeti ve Mardin’in kendilerini nasıl büyülediğini sempozyum süresince sık sık dile getirdiler.
İki gün süren sempozyumun kapanış oturumunda Prof. Nur Vergin’in moderatörlüğünde Taraf Gazetesi Yazarı Prof.Mithat Sancar, Mardin’li sosyolog yazar Ali Bulaç, Gazeteci Cengiz Çandar ve Doç. Mustafa Kürşat Birinci tartışarak bir bakıma sempozyumu özetlediler.
Farabi’nin kentleşme tipolojisine göndermede bulunan Yazar Ali Bulaç, tarihte Tiran, Özgür ve Erdemli şehirlerin oluştuğunu vurgulayarak beşeriyetin üç aşamada geçtiğini açıkladı. Göçebelikten yerleşikliğe,Sanayileşme harketleriyle beraber kırsal alandan kentsel Alana doğru yer değişikliği ve yaşadığımız çağda da insanların kentlerin kenarlarından kent merkezine doğru bir eğilim gösterdiklerini belirten Bulaç, bu sürecin sonucunda da insanlar arasında, cinsler arasında ve farklı etnisiteler arasında çatışmaların başladığını ve şiddet kültürünün yerleştiğini savundu. Mardin özelinde tarihle barışmak, geleneksellikten modernliğe geçiş ama batı dışı ve kendimize özgü bir modernlikten yana olduğunu açıklayan Bulaç, Mardin’n kadim halklarından olan Süryanilerin şehre dönmeleri gerektiğini ve kendileriyle ontolojik bir hemşehriliğin kurulmasının şart olduğunu belirtti. Çevre köylerden son yıllarda il merkezine doğru Kürtlerin göçlerinin sözkonusu olduğunu belirten Bulaç, Arapların da buna karşılık Kürtleri kucaklamaları gerektiğini vurguladı.

ROJİN KOROSU KIZILTEPE BELEDİYESİNİ DE MARDİN VALİLİĞİNİ DE TEDİRGİN ETTİ

Herkesin bir Mardin’I olduğunu söyleyen Prof. Mithat Sancar, kendisinin de bir Mardin’i olduğunu belirterek kimliğin insanlara dar geldiğini söyledi. Kimlik yerine ‘ben’ kavramının geliştirilmesinden yana olduğunu açıklayan Sancar, Nusaybin’li olduğunu, Arapça’yı annesinden öğrendiğini Kürtçe’yi ise sokaklarda ve Türkçe’yi de okulda öğrendiğini ancak tüm dillerin içinde barışık olduğunun altını çizdi. Mardin’in diğer yerler gibi geçmişinin kirli olduğunu 1915 Ermeni katliamının burada boyutlandığını vurgulayan Sancar, son yıllardaki köy yakmaların da buna örnek gösterilebileceğini ifade etti. Mayınlı alanların hemen temizlenmesi ve mayın mağdurlarından özür dilenmesi gerektiğini belirten Sancar, “Birbirimizi sevmek zorunda değiliz; ancak birbirimizden nefret edersek bir arada yaşayamayız.Bir arada yaşamanın yolu birbirimizin hak ve hukukunu tanımaktan geçer. Bu topraklarda kanı durduracak sokaktaki sesleri duyacak girişimlere ihtiyaç vardır. Mardin’de de sokakların sesini duymak ve dilini anlamak gerekir. Bir şehir sokakları kurutulduğu anda ölür. Rojin Korosu, Kızıltepe Belediyesini ve Mardin Valiliğini tedirgin etti. Çünkü sokaktan geldiler ve çok kültürlülüğün içinden çıktı. Kürtçe’nin Arapça’nın ve Süryanice’nin bir sentezini ortaya çıkardılar. Sokakları kandan ve nefretten arındırabilirsek ancak özgür bir ülke yaratabiliriz.” şekline konuştu.
Gazeteci Cengiz Çandar ise 31 yıl önce bugün Suriye üzerinden Lübnan’a geçtiklerini belirterek bir bakıma Mardin’de anılarını tazelediğini söyledi. Dinleyicilerin ilgiyle izledikleri Çandar, yaptığı dokunaklı konuşmayla zaman zaman espri yaparak herkesi güldürmeyi başaran sempozyumun son konuşmacısı oldu. Çandar, son olarak iki gün kaldığı Mardin’de halkın hala kaleye giremediğini ve bunu valiye sorduğunu söyledi. Valinin ‘Timur de iki defa Mardin Kalesine girmek istemiş ancak o da kaleye girememiştir’ şeklinde bir cevap verdiğini söyleyen Çandar’ı, salondaki dinleyiciler uzun uzun alkışladı.
Faraç Çobanoğlu
Sosyolog Yazar
www.mardinlife.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum