Saman nezlesine neden olan faktörler nelerdir?
19. Yüzyılda hastalık ilk olarak tanımlandığında yanlış bir isimlendirme ile “saman nezlesi” denmiştir. Daha sonra hastalığın polenlerle ilgili olduğu belirlenmiş ancak “saman nezlesi” terimi kullanılmaya devam edilmiştir. Polenler dışında besin maddeleri (çilek, fındık, yumurta, balık gibi), ev tozu, hayvan tüyleri veya mesleki ortamda karşılaşılan maddeler de allerji yapabilir. Alerjik rinit ya da saman nezlesi burun içi örtüsünün hapşırma ve akıntıyla birlikte şişmesi durumudur.
“Saman nezlesi” hangi durumlarda ortaya çıkar?
Hastalık herhangi bir yaşta başlayabilir ancak genellikle genç yaşta (1-20 yaş) başlar. Çoğunlukla ailede aynı hastalık mevcuttur. Anne ya da babada alerji varsa %29, her ikisinde de alerji varsa %47, oranında çocukta alerji görülecektir. Diğer alerjik hastalıkların (egzema, astım ve alerjik konjuktivit-göz nezlesi-) görülmesi olasılığı fazladır. Allerjik rinit ağır bir hastalık olmamasına rağmen kişiyi son derece rahatsız edebilir; uykuyu, yemek yeme ve yaşam şeklini olumsuz etkiler; okul ve işgücü kaybına yol açar. Kent yaşamı allerjik hastalıkların görülme oranını arttırmıştır. Bunda çevre kirliliğinin rol oynadığı düşünülmektedir. Alerjik riniti olan kişilerde sinüs enfeksiyonları, kulakta sıvı birikimi ile ortaya çıkan işitme azalmaları ve burun polipleri görülebilir. Ayrıca alerjisi olmayan kişilere oranla astım gelişme riski 4 kez daha fazladır. Alerjiye yol açan diğer bir madde ise “mold” denen küflerdir. Moldlar ekmeği küflendirir, meyvaların bozulmasına yol açar. Aynı zamanda kuru yapraklarda, çayırlarda, samanda, tohumlarda, diğer bitkilerde ve toprakta bulunur. Soğuğa dirençli olduklarından alerji sezonu uzundur ve karın toprağı kapattığı dönemler dışında spor’ları havada bulunur. Moldlar ev içindeki bitkiler ve topraklarda yaşar. Bodrum katları ve çamaşır odaları gibi nemli yerlerin yanı sıra, peynirde ve mayalanmış içkilerde de bulunur. Moldlardan korunmak için ev bitkilerinin sayısı azaltılmalıdır.
Belirtileri nelerdir?
Alerjik riniti olan hastalarda burun tıkanıklığı, hapşırma nöbetleri, sulu burun akıntısı, burun ve gözlerde kaşıntı (aynı zamanda konjuktivit), damakta ve gırtlakta kaşıntı, öksürük ve baş ağrısı görülebilir. Alerjiye yol açan polenlerin kaynağı çeşitli otlar ve ağaçlardır. Polenler havadan burun, göz ve boğazımıza yapışarak birikirler. İlkbaharda polenlerin kaynağı genellikle ağaçlar, yaz ve sonbaharda ise genellikle çayır otlarıdır. Bir bitkiye veya hayvana ait alerjen madde vücuda girerse bu istilayı önlemek için bağışıklık sistemi bir reaksiyon gösterir. Normal şartlar altında bu, yararlı ve doğal bir korumadır. Ancak bazı kişilerde bu reaksiyon aşırı boyutlarda olmaktadır. Bu kişiler allerjik olarak tanımlanmaktadır. Alerjen maddeler vücudu antikor yapmak üzere uyarırlar. Bunlar daha sonra allerjen maddelerle birleşip bazı kimyasal maddeler salgılatırlar. Bu maddeler arasında en iyi bilineni histamindir. Bu kimyasal maddeler burun içi örtüsünün şişmesine, kaşıntıya ve aşırı miktarda salgı oluşmasına neden olur.
Teşhis ve tedavi:
Alerji düşünülen durumlarda tanıyı kesinleştirmek için bazı testlerin yapılması zorunludur. Bu testler 4 gruba ayrılır: serolojik (kan) tetkik, prick-test (derideki spesifik antikorların gösterilmesi), burun sekresyonunun kimyasal analizi ve burun içine allerjen maddelerle yapılan uyarı testi.Allerji tanısı doğrulandıktan sonra uygun tedavi başlatılmalıdır. Tedavi 4 ayrı başlık altında toplanabilir:
1-Alerjen uyaranlarla temasın kesilmesi,
2-İlaç tedavisi,
3-Hiposensibilizasyon (aşı tedavisi)
4-Cerrahi
İlaç tedavisi:
Alerji tedavisinde birçok ilaçtan yararlanılmaktadır. Bunlar arasında antihistaminikler, dekonjestanlar, kromolin ve kortizonlu ilaçlar vardır. Bu ilaçlar tek tek veya kombine olarak kullanılabilir. İlaç tedavisinin özelliği çok çabuk etki göstermesidir. Burun içerisine uygulanarak kullanılan kortizonlu spreylerin yan etkileri son derece azdır. Ancak bu ilaçların etki gösterecek en düşük dozda ve düzenli olarak kullanılması yararlı olmaktadır.
Hiposensibilizasyon (aşı) tedavisi:
Çevre kontrolü ve ilaç tedavisine rağmen şikayetlerin 2 yıldan fazla devam etmesi durumunda önerilir. Bu tedavinin özelliği hastaların da temel isteği olan gerçek anlamda iyileşmeyi sunabilmesidir. Bu yöntemle bağışıklık sisteminin tepki mekanizması değiştirilmeye çalışılmaktadır. Etkisi yavaş görülür ve sadece aşıda kullanılan maddelere karşı iyileşme elde edilir. Uygulama, alerjen maddelerin belirli miktarda vücuda verilmesi ile yapılır. İşlem uzman gözetiminde yapılır. Tedavi 3-5 yıl süreyle uygulanır. İlk 3 yıl içinde yeterli iyileşme görülmezse tedavi sona erdirilir.
Cerrahi tedavi:
Daha çok aşırı büyümüş burun etlerinin veya poliplerin tedavisine yönelik olarak yapılır. Bu yöntemler tek tek veya kombine olarak kullanılabilir. En etkili tedavi yöntemi uygulansa bile eğer alerjen maddelerle yoğun olarak karşılaşılıyorsa başarı şansı az olacaktır.
Alerjen maddelerden korunma yöntemleri :
Her ne kadar alerjen maddelerden tam olarak kaçınmak mümkün olmasa da bazı önlemler alınabilir.
-Çimleri keserken veya ev temizliği yaparken polen maskesi takmak.
-Isıtma ve havalandırma sistemlerindeki filtreleri aylık olarak değiştirmek, hava temizleme aygıtı kullanmak.
-Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde sokağa daha az çıkmalı ve pencereler kapalı tutulmalıdır.
-Evde bulunan bitki ve hayvanlar uzaklaştırılmalıdır.
-Kuş tüyü yastıklar, yün battaniye ve örtüler pamuk veya sentetik olanlarla değiştirilmelidir.
-Şilteler plastik kılıf içine konulmalıdır.
-Yatağın baş tarafı yükseltilebilir (burun bölgesine kan göllenmesi, dolayısıyla burun içi dokuların şişmesi engellenir)
-Genel sağlık kurallarına uyulmalı (egzersiz yapmalı, sigara bırakılmalı, kirli havalı yerlerden uzak durulmalı, dengeli beslenmeli)- Kış aylarında uygun nemlendirici kullanılabilir. Ancak nemlendirici ayarı %40 nem oranının üzerine çıkarılmamalıdır. Nemlendirici içinde moldların üremesine engel olunmalıdır. Bu nedenle sık sık temizlenmeleri gerekir.
ALERJİ
Giderek endüstriyelleşen dünyamızda yeni alerjenler ortaya çıkmaktadır. Özellikle yeni besin alerjilerinin sıklığı giderek artmaktadır. Bugün dünya nüfusunun % 20’sinin alerjik olduğu bilinmektedir. Anne veya babadan birinde alerji olan çocukların alerjik olma riski % 20; anne ve babanın ikisinin de alerjik olduğu durumda çocukların alerjik olma riski % 50’dir.
Alerji tipleri nelerdir?
1. Besin alerjisi:
Besin alerjisi, vücudun kendisine zararlı olarak algıladığı besine karşı ortaya çıkan bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Bağışıklık sistemi bir besinin zararlı olduğuna karar verdikten sonra, bu besine karşı antikorlar oluşturur. Kişi bu besini tekrar yediğinde bağışıklık sistemi tarafından, yoğun miktarda çeşitli kimyasal maddeler salgılanarak solunum sisteminde, mide-bağırsak sisteminde, deride ve dolaşım sisteminde çeşitli alerjik reaksiyonlar ortaya çıkar. Her ne kadar anne sütü içen bebeklerde alerji oranı biraz daha az görülse de bazen anne sütündeki proteinlere karşı da bebekte allerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Besin allerjilerinin amerika’da 6-7 milyon kişide görüldüğü saptanmıştır. Ülkemiz için böyle bir rakam mevcut değildir. Besin alerjisi için kesin tedeavi yolu yoktur. Tek çözüm alerjik olunan besin maddesini yememektir. Besin alerjilerinin % 90’ı süt, yumurta, fıstık, yerfıstığı, badem, balık, kabuklu deniz ürünleri, soya fasulyesi ve una bağlı olmakla birlikte son yıllarda gıdalardaki katkı maddelerine karşı ciddi reaksiyonlar oluşmaktadır. Bunlar arasında boya maddeleri, emülsifianlar, genetik olarak değiştirilmiş besinler, fast food gıdalarda bulunan koruma maddeleri, mısır tozu sayılabilir.
2. Ev tozu akarları:
Besin alerjileri dışında günlük yaşamda giderek karşımıza çıkan alerjenler arasında en başta ev tozu akarları geliyor. Modern yaşamın gereği olarak, giderek, havaladırması az, nem oranı fazla, küçük mekanlarda yaşayan çocuklarda ev tozu akarları, görülen alerjilerin % 80’ini oluşturmaktadır. Ayrıca egzoz gazları ve havadaki toksik maddelerin, polenlerin alerjik yapısını değiştirerek çok daha şiddetli alerjik özellikler kazandırdığı bilimsel çalışmalarla ispatlanmış durumda. Evlerde bulunan hamster, muhabbet kuşları da aleriye neden olabilmektedir. Kauçuğun temel maddesi olan lateks ise özellikle sağlık personelinde sıklıkla görülmekte ve ciddi reaksiyonlara yol açabilmektedir. Lateks alerjisi olan kişilerin ayrıca kestane, elma gibi çeşitli besinler ile çapraz alerji geliştirme riski vardır.
Alerji tanısı nasıl konur?
Alerji tanısı oldukça uzun sayılabilecek bir süreç sonunda kesin olarak koyulabilmektedir. Hasta ya belirli reaksiyonlardan şüphelenerek ya da önemli bir alerjik reaksiyon ile konunun uzmanı doktora başvurduğunda, doktor adeta bir dedektif gibi hastanın hastalık öyküsünü alır. Alerjide en ufak bir detay bile büyük önem taşıyabileceğinden, hastanın öyküsü çok dikkatli alınmak zorundadır. Besin alerjilerinde hastanın her yediğini not alması istenir. Mesleksel alerjilerde ise hastanın, işte, evde ve tatilde kendini gözlemesi ve belirli ölçümler yapması istenir. Daha sonra kan ve deri tesleri ile alerjiye neden olan madde belirlenmeye çalışılır. Kesin sonuca ulaşmak için bazen provokasyon testi dediğimiz, kişiye şüpheli maddeyi yedirerek veya solutarak allerjik reaksiyon oluşup oluşmadığı gözlenir ve objektif kriterler ile ortaya koyulur.
Tedavi:
Alerji tedavisinin temel prensibi alerjik olunan maddeden korunmaktır. Besin alerjiler ve mesleksel alerjiler için tek tedavi yolu budur. Akarlar vb. gibi solunum yolu alerjenlerinde ise korunma tedavisinin yanı sıra ilaç tedavisi de gereğinde uygulanır. İmmünoterapi denilen ve halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen yöntem, çok sınırlı hasta grubuna, dünya sağlık örgütü ve uluslararası alerji derneklerinin belirlediği kriterlere göre, mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından, standardize alerjenler ile uygulanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum