9 Ocak 2009

Kürt Yazarlardan Kürdoloji’ye Olumlu Bakış

Basında Artuklu Üniversitesi Rektörü Serdar Bedii Omay’ın üniversite bünyesinde kurulacak olan Şark Enstitüsü’nün bölümleri arasında Kürdoloji Bölümü’nün de olacağı duyulması üzerine çeşitli çevrelerde bir heyecan yarattığı gibi konu ilgiyle izlenmeye başladı. Konuyla ilgili olarak Mardin’de yaşayan Kürt Dili ile ilgili edebi çalışmalar yapan bazı aydınların fikirlerini sorduk.


Basında Artuklu Üniversitesi Rektörü Serdar Bedii Omay’ın üniversite bünyesinde kurulacak olan Şark Enstitüsü’nün bölümleri arasında Kürdoloji Bölümü’nün de olacağı duyulması üzerine çeşitli çevrelerde bir heyecan yarattığı gibi konu ilgiyle izlenmeye başladı. Konuyla ilgili olarak Mardin’de yaşayan Kürt Dili ile ilgili edebi çalışmalar yapan bazı aydınların fikirlerini sorduk.

YAZAR AMİDA: ÖNEMLİ BİR GELİŞME

Her şeyden önce bu gelişmeyi niyetten, arka plandaki politikalardan, bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Şair İrfan Amida, oldukça önemli bir gelişme olarak görüyor ve değer biçmek gerektiğini açıkladı.Kürdoloji Bölümünün kurulması fikrinin Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak bir gelişme olarak niteleyen Amida, “ Bunu, başta bölgedekiler olmak üzere diğer üniversiteler de izlemelidir. Bu yönlü gelişmelerin toplumsal değişim ve dönüşüme katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Türkiye’nin temel sorunlarına devlet merkezli yaklaşmanın sorun ve çözümsüzlük ürettiğini düşünüyorum. Gerek iktidar(lar) gerekse parlamenter ve sivil muhalefet(ler)in tümüyle devlet merkezli düşünmesi devlet ve toplum arasında paradoksel bir ilişki doğurmuştur. Bu paradoksel ilişkinin çözüm arayışlarını çokça militarize ettiği ortada. Aynı zamanda bu militarist yaklaşımların toplumu çözümsüzlük ve umutsuzluk batağına da sapladığını görüyoruz. Birçok sorunda olduğu gibi ülkenin temel sorunlarından olan Kürt sorunu da böylesi yaklaşımların sonucudur.” Diye tespitlerde bulundu.

Türkiye’de yeni bir tarih yaratma ve yazmaya ihtiyaç olduğunu ifade eden Amida,” Bunun adına sivil tarih yazıcılığı doğru olacaktır. Toplumu yeniden yaratacak olanın bu olduğunu düşünüyorum. Son dönemlerde ortaya çıkan hareketler ve oluşumlardan bunu anlıyor/ anlamak istiyorum. Devlete rağmen, iktidarlar ve iktidar arayışlarına rağmen toplumsal oluşumların kendi sorunlarına, ülke sorunlarına sahip çıkma ve çözüm arayışına girdiğini söylemek mümkün. Bu bağlamda tarih üzerinde söz söylemeye başladığını ve ülkenin tarihini yeniden yazmaya başladıklarını söylemenin doğruya çok uzak olmayacağını düşünüyorum.”diye konuştu.

Fakat buna rağmen Kürt sorununun çözümünde tehlikeli yaklaşımların da var olduğunu söylemenin mümkün olduğunu açıklayan Amida “ Bu çözüm arayışlarının, en az (ve daha fazla) çözümsüzlük kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Kürt sorununda paydaş arttırmak çatışmayı daha geniş zeminlere yayma ve derinleştirme tehlikesini de beraberinde getirecektir. Bundan kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Kendi Kürt’ünü yaratma ve çözümü bu mecrada akıtma arayışları Kürtler arası çatışma zemini yaratacaktır. Bu çatışmanın da ülkenin ve toplumun bir yarası olacağını görmek gerekir. Bunu görmek için, parlamentodaki “sicili temiz Kürt…” ve “sicili temiz Kürt yoktur…” tartışmasını görmek yeterli olacaktır. Bundan dolayı da çözüm arayışları ve çözüm için atılan sivil ve resmi adımlarını ülke barışını ve toplumsal barışı sağlayacak adımlar olarak yapılandırmak gerekir.”şeklinde temennilerde bulundu.

Mardin Artuklu Üniversitesinin girişimini öncelikle bu çerçevede değerlendirmek istediğini vurgulayan Şair Amida sözlerini şöyle bitirdi:

“ Oldukça anlamlı buluyor ve sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak atılan bu adım sivil ve bilimsel bir adım olmaktan çok iktidarın perspektifleri ve Bölgeye/Kürtlere yönelik politikalarının, kendi Kürt’ünü yaratma politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkacaksa ve buna göre bir kadrolaşmaya gidilecekse, çok sağlıklı bir adım, çözüme katkı sağlayacak bir adım olmaktan uzak olacaktır.

Eğer bilimsel kaygılar ve çözüme katkı sağlayacak bir girişim ise, ki öyle olduğunu umuyorum, Kürtlerin, Kürt yazar ve aydınlarının buna katkı sunmaları gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki Mardin’de yaşayan bir Kürt şair-yazar olarak ben de elimden gelen katkıyı sağlayacağım. Bunun bir tarihsel sorumluluk olduğunu düşünüyorum. “Bekle Gör” gibi bir soğuk yaklaşımın içinde de olmamalı Kürtler diye düşünüyorum. Katkı sunulmalıdır diye düşünüyorum.”

Kürtçe öykü yazan yazar Yaqob Tılermeni, ise ırkçı yaklaşımların ve dayatmaların hayatın her alanına sızdırıldığı bir coğrafyada, neyin gerçek, neyin sanal olduğu hakkındaki görüşlerin şişecam gözlüklerin ardında hapsedildiği bir ortamda yaşadıklarını belirterek objektif düşünüp, objektif yaşayanların bu duygu-düşüncelerini ifade etmekte zorlandıkları bir atmosferde olduklarını açıkladı.

“Çevremize yıldırım hızı bir bakış fırlatıp gözümüzü kaçırmak zorunda kalışımız, ürkerek geri çekilmemiz ve dillendireceklerimizi kursağımıza tıkamamız artık sıradan ve kabul görür ritüeller halini almıştır. Bu toz-duman arasında herhangi bir gelişme hakkında fikir beyan etmek, somut gerçekliklere somut önerilerde bulunmak, iki arada bir deredeki sert kayalara çarpar, tuzla buz olur ve azgın sularda gözden kaybolur. Bundan sonraysa ortaya konan görüşler değil de, tuzla buz olan bilgi kırıntılarının su yüzeyinde oluşturduğu girişimin tepe ve çukur noktalarının dışında, içiçe geçen halkalar mevzubahis kalır.” diye konuşan Tilermeni, Kürtçe düşünüp Kürtçe yazan, kürdili melodileri yaratıp has edebiyatın estetik ırmağına akıtmaya çalışan biri olarak “Türkiye’de Kürdoloji Bölümünün Açılmasıyla İlgili” görüşlerim sorulduğunda, her zaman yaptığım gibi bu puslu ortamda söyleyeceklerimin ne kadarının kimlere ulaşabileceğini düşündüm ve bir çırpıda zihnime üşüşenleri sıralamaya çalıştım; ancak her zamanki gibi kafamdaki “acaba”larla cebelleşmeye başladım. Çünkü savaşın sürdüğü bir ortamda bir edebiyatçının güncele takılması ve bu doğrultuda görüş belirtmesi, aynı zamanda yanılması anlamına gelmektedir” şeklinde konuya temkinli yaklaştı.

Kürt dilinin koltuk ve menfaat uğruna kullanılmaması gerektiğini vurgulayan yazar Tılermen, Kürdoloji Bölümü kurma fikrinin kendileriyle de paylaştırılması gerektiğini vurgulayarak,

“Bir yandan küresel dünyanın yapay küresel krizleri, sanal “Obama”lı umutlar ve Amerika’nın küçük bir prototipi hantal Türkiye, diğer yandan bu Türkiye denilen ülkede başat sorun olan Kürt Sorununun varyantları olan kürdçe dilinin farklı alanlarda kullanılması için küçük “Bush”ların birçok ayak oyunundan sonra türevleri alınan çay gibi gerektiğinde piyasaya sürmesi ve bunun dışındaki gerçekçi yaklaşımları baskı ve şiddet zoruyla hapsetmeye çalışmasıdır. Avrupa’daysa özgür bireylerin ve demokratik yaşamın Avrupa Birliği yaftası altında tektipleştirilerek birtakım çıkarlara kurban edilmesi ve Türkiye’deki post-post-hükümetlerin sadece koltuk-çıkar kaygıları uğruna kürdçe gibi en insani istekleri bu yola girmek uğruna yem olarak kullanması, Kürdoloji Bölümünün Üniversitelerde Açılması dillendirilmesinin şimdilik şişirilmiş bir balon olduğunu ve gerektiğinde anında patlatılacağını akla getiriyor. Çünkü sözkonusu olan sadece Kürdoloji değil, süryani-keldani-arami gibi dillerde de kürsülerin ola(bile)cağıdır. Dolayısıyla adının konulmasından dahi korkulan bir dilin “loji”li kürsüsünün olabileceği, insanlara inanılası bir durum gibi gelmiyor. Yoksa bu alanda on yıllardan beri çalışmaları olan insanlarla temasa geçilirdi ve onların bilgi-tecrübelerinden öneriler alınırdı; bildiğim ve duyduğum kadarıyla bunu ortaya atanlardan bu yönde bir girişim olmamış.”şeklinde uyarılarda bulundu.

ÇOBANOĞLU:DİL SİYASETE MALZEME OLMAMALI

Yıllardır Kürt Dili üzerine çalışmalarını sürdüren Gazeteci-Sosyolog Faraç Çobanoğlu, dilin siyasete alet edilmemesi konusunda uyarılarda bulunarak Kürdoloji Bölümü kurma fikrine destek verdi. Daha önce kurulup bir dönem mezun veren Özel Kızıltepe Kürtçe Dil Kursunda öğretmenlik de yapan Çobanoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Bedii Omay’ın YÖK’e teklif edeceği kesinlik kazanan Kürdoloji Bölümü’nün kurulması Türkiye’de iç barışa katkı yapmasını temennisinde bulunduktan sonra “Ben bunu, eğer devlet kurumlarının Kürtlere açılması amaçlanıyorsa desteklenmesi gereken bir adım olarak değerlendirilmesi gerekir, düşüncesindeyim. Yok eğer bazı Kürt kesimlerinin kaygı duyduğu gibi, hükümetin yerel seçimlere bir yatırımı olarak tasarlanıyorsa doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.”diye önerilerde bulundu.

Son yıllarda Kürtler başta olmak üzere Türkiye’de diğer demokratik güçlerin verdiği mücadele sayesinde devlet kurumları değişim ve dönüşüm geçirmek durumunda kaldığını vurgulayan Çobanoğlu “Hükümetin AB ile bütünleşme politikası da az da olsa bu sürece katkı yaptığını kaydettikten sonra demokratikleşme ve daha çok özgürlük bilincinin yeni bir yurttaş tipini ortaya çıkardığını gözlemlemekteyiz. İşte bu ortam ve süreçte devlet tarafından atılan adımlara Kürtlerin “toptan retçi” mantığıyla Kürdoloji Bölümü ve 1 Ocak 2009’da yayın yaşamına başlayacak olan Kürtçe Kanala yaklaşmaları yanlıştır. Demokratik cumhuriyet projesi” kapsamında düşünüldüğü zaman devletin bu adımları değerlendirmeleri gerekmiyor mu? Bir zamanlar hükümet Kürtçe kurslarına yasal zemin hazırladığında ard arda kurslar davul zurna ile açıldı. Devletin seçim yatırımı olarak yorumlayanlar niye o zaman Kürtçe Kurslarını art arda açtılar? Bana göre, şu süreçte demokratikleşme alanında Kürtlere ve diğer topluluklara açılan kapıları aşırı politize etmek hatta ideoloji odaklı bir tarzla bu gibi adımlara yaklaşmak hiçbir kesime bir fayda sağlamayacaktır. İşi normalleştirmek ve geniş sosyal bir zemine taşımak bu aşamada Kürt siyasal aktörlere düşmektedir” şeklinde hatırlatmalarda bulundu.Bu konuda Kürt aydınları da biraz siyasal gözlüğün ötesinde perspektif ortaya koymaları gerekmektiğini Vurgulayan Çobanoğlu “ Unutmayalım ki, Fransa’da, Rusya’da çeşitli üniversitelerin bünyesinde kurulan Kürdoloji Bölümleri Kürtçe’nin gelişimine hizmet etmiş, buralarda Kürt Dilbilimcileri yetişmiştir. Türkiye’de de artık bir yerden başlamak gerekir. Mardin Artuklu Üniversitesi’nin bünyesinde kurulacak olan Kürdoloji Bölümü’nde başta Kürt gençleri olmak üzere Kürt dili ve kültürünü tanımak isteyen herkes standartlar çerçevesinde eğitim-öğretim görebilecektir. Bu konuda gerekli duyarlılığı gösteren başta Rektör Serdar Bedii Omay Hocam olmak üzere katkı sahibi herkese şükranlarımı arz etmek isterim.”şeklinde sözlerini noktaladı.

İletişim Haber Merkezi
Mardinlfe.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum