28 Haziran 2009

Gündüz Sempozyumda akşam ise Aşiret Sofrasındaydılar

Mardin’de düzenlenen “Değişim ve Gelişim” sempozyumu kapsamında tarihi kente gelen gazeteci, yazar ve akademisyenler sempozyumda bildirilerini sunduktan sonra tarihi ve turistik mekanları gezip akşam saatlerinde ise kıl çadırdaki aşiret sofrasında yemek yediler.
http://www.mardinlife.com/haberler/resimler/mardinlifesmp.jpg
İki günden beri Mardin’de bulunan ve Mardin ile ilçelerindeki tarihi mekânların hepsini tek tek gezen gazeteci ve yazarlar tarihi kentte adeta büyülendiler. Sempozyumda bildirilerini sunduktan sonra tarihi ve turistik mekânları gezen katılımcılar tarihi çarşılarda ise alışveriş yaptılar. Yazarlardan Taha Akyol ve Cengiz Çandar Mardin’den el işi gümüş telkari takı almayı tercih ederken bayanların ise daha çok el işi nakışlı puşilere rağbet gösterdi.

Gazeteci, yazar ve akademisyenler akşam ise Kızıltepe İlçesine bağlı Altıntoprak Köyünde onurlarına verilen kıl çadırdaki aşiret sofrasında yemek yediler. Bölgenin ileri gelen aşiret liderlerinden olan Mehmet Timurağaoğlu’nun verdiği yemekte 30 koyun kesildi. Dev kazanlarda pişirilen yemek daha sonra testi denilen kaplarda misafirlere yemekler ikram edildi. Yemek sonrası misafirlere ayrıca mırra ikram edilirken ilk defa bu şekilde bir yemek yediğini söyleyen İngiliz Akademisyen Chris Game ise testi içinde kendisine ikram edilen yemek karşısında şaşkınlığını gizleyemedi.

Mardin’i daha önce dördüncü kez ziyaret ettiğini hatırlatan Cengiz Çandar, “Mardin’i daha önce defalarca ziyaret etmeme rağmen buradaki tarihi mekânların güzelliğine, kentteki hoşgörü havasının tadına doyulmuyor. Daha önce defalarca buralara geldim. Ama bu sefer bir sempozyumda sunum vermek üzere bu bölge insanına bu bölgeye ne verebiliriz düşüncesi ile geldik buralara. Bu kenti dünyaya tanıtmak için elbirliği ile elimizi taşın altına koyarak çalışmamız lazım.”dedi.

Sırası ile Kasımiye, Zinciriye ve Şehidiye Medreseleri, Kırklar Kilisesi, Deyrul-Zafaran Manastırı ve Antik Kent Dara’yı gezdiklerini son olarak ta aşiret sofrasında yemek yediklerini anlatan Taha Akyol, “Kendi doğal dokusu ile Mardin’de taşlar bir türkü, bir şarki gibi işlenmiş. Sonraki dönemlerde bazı ihmalkârlıklar yapılmış, buradaki yetkilileri bu güzelim dokuyu tekrar ortaya çıkarabilmeleri için seferber olmaları lazım. Hem Mardin’e hem Türkiye’ye hem de Dünya’ya bu kültürü bu güzelliği sunarak halkımıza nasıl yarar sağlayabileceklerini düşünüp o şekilde hareket etmeleri gerekir.”dedi.

Tarihi dokusu ve kültürel değerleriyle Mardin’in Türkiye’de özel bir yeri olduğunu ifade eden Gülay Göktürk ise “Türkiye’nin her tarafı açık hava müzesi gibidir. Mardin Türkiye’deki çok özel yerlerden biridir. Bu dokuyu, oya gibi işlenen bu tarihi zenginliklerimizin farkına varmamız lazım.”dedi.

Akademisyenlerden Gazi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç.Dr. Hüseyin Yayman ise şehrin tarihi zenginliği, dilleri, dinleri, ırkları ve kültürleri ile dünyaya hoşgörü yaydığını söyledi.

Bu kentin önün açmak ve dünyaya pazarlamak için gündelik hesaplardan öte hazırlanacak olan 10, 20 ve 30 yıllık strateji planlarını bire bir uygulama ile olacağını dikkat çeken Yayman bu konu da Mardin’in yerel yöneticilerine çok iş düştüğünü belirtti. Mardin’de geçmiş yıllarda başlayan turizm potansiyelinin terör olayları ile birlikte duraklama gösterdiğini verdiği rakamlarla hatırlatan Yayman, “Teröre destek verenler bölgenin ve Türkiye’nin kalkınmasına engel olmaktadır. Tüm Türkiye’nin kalkınması için barışa ihtiyacımız var, bir arada kardeşçe yaşamaya ihtiyacımız var, Türk, Kürt, Arap, Süryani, Yezidi, Ermeni ne varsa bu coğrafyada barış içinde, dostluk içinde yaşamaya hazırız. Sahip olduğumuz kaynaklarımızı bu medeniyete bu kalkınmaya seferber ettiğimizde, eminim ki çocuklarımız bizden daha iyi yaşayacaklardır.”dedi.

Gazeteci ve yazarlara eşlik eden Vali Hasan Durur ise 7 bin yıllık tarihi geçmişi ile bir çok medeniyetleri bünyesinde barındıran Mardin'i dünyaya tanıtmak için önemli bir misyon edindiklerini belirterek Kürdü, Arabı, Türkü ve Süryanisi ile örnek bir mozayik oluşturduklarını kaydetti.

Mardin'de bir taraftan ezanın çan sesi ile harmanlaştığını, diğer taraftan da farklı dinlerin ve dillerin Halil İbrahim sofrası misali bütün güzellikleri birlikte paylaştığını ifade eden Duruer, “Venedik ve Kudüs'ten sonra dünyanın üçüncü sit alanı içinde olan Mardin'in tarihi varlıklarını korumak için yeni yeni projeleri hazırlayıp hayata geçiriyoruz. Mardin neden bir Venedik, bir Kudüs, bir Cordaba bir Toledo olmasın. Mardin bu şehirlerden daha eski ve daha çok tarihi varlıkları bünyesinde barındırıyor. Tarihi evleri betondan arındırdığımız zaman Mardin eski ihtişamlı görünümüne kavuşacaktır.”dedi.

Tarihi kentin tanıtılması için düzenlenen bu tür organizasyonla kentte çekilen dizi ve filmlerin turistlerin tarihi kente gelmesine vesile olduğunu vurgulayan Mardin Belediye Başkanı Beşir Ayanoğlu da “Tarihi mekânları ve müzeyi ziyaret edenlerin sayısı her geçen yıl katlanarak artıyor. Mardin'in daha geniş kitleler tarafından ziyaret edilmesi için tanıtımlarımız devam edecek. Mardin'in, dünyanın misafir odası olarak kabul görmesi, bizleri sevindirmiştir. İş adamlarımızı kendi topraklarında yatırım yapmaya davet ediyoruz.”diye konuştu.

Gazeteci, yazar ve akademisyenleri Mardin’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mehmet Timurağaoğlu ise “Mardin’in misafirperverliğini göstermek istedik. Misafirlerimi ağırlamaktan onur duyduk. Bizleri kırmayıp terif ettikleri için ayrıca eşekkür ediyoruz.”dedi.

Bu arada tarihi ve turistik mekanları gazeteci ve yazarlarla birlikte gezen Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un ise akşam düzenlenen aşiret sofrasına katılmaması ise dikkat çekti.
Nezir Güneş
mardinlife.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum