AK Parti Mardin Milletvekili, Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcısı, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt YÜKSEL Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda Türk Borçlar Kanunu Tasarısı hakkında konuştu.
Yüksel Genel Kurul’daki konuşmasında tasarının Medeni Kanunumuzun beşinci kitabı ve Türk Ticaret Kanunumuzun ayrılmaz bir parçası olarak, Türk özel hukukunda yapılan reform çalışmalarının en önemli unsurlarından birisi olduğunu vurguladı. .
Borç ilişkileri üzerinde temellendirilmiş ekonomik hayatın, günün şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir borçlar kanunuyla kangren olacağını söyleyen Yüksel; konuşmasında şu noktaları vurguladı:
Son 50 yıl içinde Dünyada ve ülkemizde borçlar kanununun uygulamasını etkileyecek oldukça önemli olaylar cereyan etmiştir.
· toplumsal, sınaî, ekonomik ve teknolojik gelişmeler hız kazanmış,
· küreselleşmenin getirdiği değişimler bütün borç ilişkilerini, sorumluluk hukukunu ve ekonomik hayatı etkilemiş,
· Ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği süreciyle beraber Avrupa ülkelerinde kabul edilen çağdaş kanunlara uyum mecburiyeti ortaya çıkmış,
Tüm bu gelişmeler sonucu da uluslar arası standartlara uygun çağdaş ve etkili bir Borçlar Kanununu yürürlüğe sokmak zorunluluk haline gelmiştir.
Borçlar hukukundaki küreselleşme eğilimleri ve Avrupa’da bu konuda yeknesak kuralların oluşturulması bilim camiası ve sivil toplum kuruluşları tarafından vurgulanarak ortaya konmaktadır.
Yeni Türk Borçlar Kanunu Tasarısında bu anlayışa uygun olarak, Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Unidroit ve Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulmuş olan Uncitral (gibi kuruluşların çalışmaları göz önünde bulundurulmuştur.
Diğer yandan, AB direktifleri ve uluslararası belgeleri çeviri suretiyle aynen almak yerine Türkiye’nin ihtiyaçlarına dönük, uygulanabilir düzenlemeler yapılmıştır.
YÜKSEL: Eğer mülkiyet istikrarlı değilse daimi çatışma olur. Eğer mülkiyet mutabakat sonucunda transfer edilmezse ticaret olmaz. Sözler tutulmazsa o zaman da birlik olmaz.
Borçlar Hukuku temelinde mülkiyetle ilgili ilişkilerde adalet kavramı ile uğraştığından günümüz küresel sisteminin önemli yapı taşlarından birisiyle ilgilenmekte olduğunu sözlerine ekleyen Yüksel; ünlü filozof David Hume’ a göre Adaletin üç temel ilkesi olduğundan bahsetti.
David Hume’un adaleti mülkiyetten yola çıkarak tanımlamasını yaparken aslında Borçlar Hukuku’nun üç temel ilkesine değinmekte olduğunu belirten Yüksel bu ilkelerin iyi niyetin korunması, sözleşme serbestisi ve ahde vefa ilkeleri olduğunu sözlerine ekledi.
Yüksel Genel Kurulda yaptığı konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
Tasarı’da birçok kavram, deyim ve terimler günümüzde yerleşmiş olan ve Türk Medenî Kanununda da yer almış bulunan yeni karşılıkları ile değiştirilmiştir.
Örneğin 818 sayılı Borçlar Kanununun 24 üncü maddesinin kenar başlığında kullanılan “Hata hâlleri” şeklindeki ibare, Tasarı’nın 31. maddesinde “Yanılma hâlleri” şeklinde değiştirilmiş, “Hile” ibaresi, Tasarının 36 ncı maddesinde, “Aldatma” , İkrah ibaresi Tasarının 37 nci maddesinde, “Korkutma” olarak değiştirilmiştir.
Borçlar hukukunda temel ilkelerden birisi iradenin geçerliliğidir. Tasarı’da irade fesadı halleriyle ilgili olarak önemli değişiklikler yapılmıştır.
Örneğin 32. maddede saikte yanılma ayrı bir hüküm olarak düzenlenerek, hukuki işlemlere güven ve sözleşmeye bağlılık anlamına gelen “ahde vefa ilkesi” pekiştirilmiştir.
Tasarı’da günümüz dünyasında hızla gelişen ticaret hayatının ihtiyaçları doğrultusunda oluşan iletişim araçları göz önünde bulundurulmuştur. 33. maddede sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Tasarı temsilcilik müessesesiyle ilgili reform niteliğinde düzenlemeler getirmiştir. 40. maddedeki düzenlemeyle birlikte temsilci ve temsil edilenin tabi oldukları hak ve yükümlülükler ile temsilcinin işlem yaptığı 3. kişinin tabi olduğu hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi kolaylaştırılmıştır. 51. madde ile haksız fiilde tazminatın kapsamı ve ödenme biçimi belirlenirken; kusur durumunun esas alınacağı öngörülerek haksız fiil sorumluluğunda kusur unsurunun önemi pekiştirilmiştir.
Bugün sosyoekonomik gelişmenin sonucu mağduru güçlü karşısında koruma ilkesi çerçevesinde şekillenmiştir. Tasarı bu ilkeyi hayata geçiren oldukça önemli düzenlemeler getirmektedir.
Örneğin 55. madde ile Ölüm veya bedensel zarar halinde, tazminatın belirlenmesinde göz önünde tutulacak ilkeler, tazminatta artırma ve eksiltme halleri açıkça düzenlenmiştir.
Böylece zararın belirlenmesinde hakimin genel ya da hakkaniyet kurallarına dayanan takdir hakkı sınırlandırılmış ve tazminatın belirlenmesinde objektif kriterler öngörülmüştür. Yapılan düzenleme aynı zamanda yargılamanın kısa sürmesini ve dolayısıyla da mahkemelerin iş yükünü de azaltacaktır.
Zira bizler biliyoruz ki adaletin gecikmesi de adaletsizliktir.
Diğer yandan 56. maddede bedensel bütünlüğün zedelenmesi veya ölüm halinde; manevi tazminatın ölenin yakınlarına da verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Değişiklikten önce ölenin ailesine sadece ölüm halinde verilen manevi tazminatın öğreti ve uygulamadaki çağdaş gelişmeler göz önünde bulundurularak bu şekilde genişletilmesi oldukça isabetli olmuştur.
Tasarı biraz önce örneklerini verdiğim değişikliklerle evrensel hukuk standartlara uyum sağlamasının yanında, açık ve anlaşılır dili, uygulamada etkin yapısı, eksikleri tamamlayıcı niteliği ile kişiler arası borç ilişkileri ve ticari hayatı en iyi ve uygulanabilir şekilde düzenlemektedir.
Bu bağlamda Tasarının oldukça önemli olduğunun altını çiziyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum