21 Ocak 2010

YÜKSEL; TRT 2’DE HALUK KOÇ’UN HAZIRLAYIP SUNDUĞU UFUK ÇİZGİSİ PROGRAMI’NIN CANLI YAYIN KONUĞU OLDU.

AK Parti Mardin Milletvekili, Ak Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcısı; Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Karma Parlamento Komisyonu Üyesi Yard. Doç. Dr. Cüneyt YÜKSEL; TRT 2’de Haluk Koç’un hazırlayıp sunduğu UFUK ÇİZGİSİ Programı’nın canlı yayın konuğu oldu.

Ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerin mercek altına alındığı programın konusu Avrupa Birliği’nde yaşanan son gelişmeler ve Avrupa Birliği’nin Geleceği idi. Özellikle Lizbon Anlaşması’nın getirdikleri; Lizbon Anlaşması sonrası Türkiye - Avrupa Birliği İlişkilerinin nasıl şekilleneceği ile ilgili konuşan Yüksel; Ak Parti’nin iktidara geldikten 2 sene gibi kısa bir süre içinde Türkiye'yi Kopenhag kriterlerini karşılayabilen bir ülke konumuna yükselttiğini vurguladı.

Türkiye ile Avrupa Birliği'nin ilişkileri, 31 Temmuz 1959'da başladığını belirten Milletvekili Yüksel, o zaman bir birlik olmadığını ekonomik bir topluluk olduğunu vurguladı. Türkiye’nin o tarihten 2004 senesine kadar Avrupa Birliği’ne katılım hususunda somut, kayda değer bir ilerleme sağlanamadığını sözlerine ekleyen Yüksel; şu anda 11 fasılın açıldığını, bir tanesinin kapamasının yapıldığını ve diğerlerini de görüşmeye devam ettiklerini belirtti.

Yüksel Koç’un sorularına şu yanıtları verdi:

AB’ye tam üyelik Türkiye için stratejik bir hedeftir. AB ile üyelik müzakerelerimizi kararlılıkla yürütmekteyiz. Ülkemizin AB ile ilişkilerindeki tek amacı tam üyeliktir. Avrupa Birliği’ne tam üyelik, halkımızın çok geniş bir kesiminin üzerinde mutabakat sağladığı bir hedeftir. Biz, toplumsal mutabakatı muhafaza etmek, reformları hız kesmeden sürdürmek noktasında tam bir hassasiyet içinde olduk.

Ülkemizdeki temel hak ve özgürlüklerin kapsamının genişletilmesi amacıyla reform sürecimizi ileri götürmek konusunda kararlıyız. Reformlar her şeyden önce halkımızın beklentileri doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da reform sürecini sürdürmek yönündeki irademiz tamdır.

Türkiye, son yıllarda çok köklü bir değişim ve reform sürecinden geçmektedir.

Bizi muhataplarımızın doğru anlaması gerek. Türkiye AB'ye yük olmaya değil, AB'den yük almaya geliyor. Türkiye, Medeniyetler İttifakı'nın İspanya ile birlikte Eş Başkanı ve Medeniyetler İttifakı'nın adresi olarak AB'nin olması şansını getirecek olan bir ülkedir.

Türkiye – AB İlişkileri’nin geleceğini de değerlendiren Yüksel, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi iyi anlaması gerektiğini vurgulayarak aksi bir durumda “Maastricht kriterlerinin karşısına İstanbul kriterlerini koyarız, Kopenhag kriterlerinin karşısına da Ankara kriterlerini koyar yolumuza devam ederiz.” Sözlerini kullandı.

YÜKSEL: Reform, reform, reform... Türkiye’nin önceliği budur. Türkiye bu önceliğinin bilincindedir.

Programda Lizbon Anlaşması ile ilgili de konuşan Yüksel; Lizbon Anlaşması sonrası Türkiye - Avrupa Birliği İlişkilerinin nasıl şekilleneceği ile ilgili şunları vurguladı:

Reform, reform, reform... Türkiye’nin önceliği budur. Türkiye bu önceliğinin bilincindedir. Lizbon Antlaşması da, bu gayretini sürdüren Türkiye’nin AB’ye üyeliğine yönelik adımlarına siyasal oluşuma ilişkin çalışmalarını bahane olarak gösteren muhaliflerin gerekçelerini desteksiz kılan bir anahtar rolündedir. Türkiye’nin üyeliğini genişleme süreci ve siyasi yapılanmadaki eksiklik nedeniyle engellemeye çalışıp süreci uzatanların argümanları Lizbon Antlaşması ile zayıflamakta ve hatta ortadan kalkmaktadır.

Lizbon Antlaşması sonrası AB, Türkiye için daha müsait. Çünkü AB’nin kendisi Antlaşma sonrası genişlemeye daha müsait. Antlaşma AB’yi, birleşmeyi engellemeyecek büyüklükte genişlemeye açan bir belgedir. Nitekim Lizbon Antlaşması’nda AB bayrağı, marşı gibi ortak unsurlara yapılan göndermelere yer verilmemiş; devletleşmeye doğru gidişe ilişkin eleştirilere cevap verir şekilde simgesel atıflarda bulunulmamıştır.

AB’nin siyasi bir birlik olmak üzere attığı adım, AB’ye olduğu kadar Türkiye-AB ilişkilerine de iyi bir gelişme olarak yansıyacaktır. Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle, AB siyasi birlik olmanın gerektirdiği sorumlulukları üstlenmiş olmanın bilinciyle hareket edecektir. Türkiye’nin üyeliği ve Türkiye-AB ilişkileri hakkında hukuken olduğu gibi siyaseten de daha istikrarlı bir tutum sergilemek zorunda kalacaktır. Aksi takdirde, beraberinde gelecek sorumlulukların gerçekçi karşılanmadığı, kağıt üzerindeki bir siyasal entegrasyon süreci AB’yi o karanlık odaya sonsuza dek hapsedebilir.

Küresel bir oyuncu olmak isteyen bir AB, bu hedefine ancak Türkiye’nin tam üyeliğiyle ulaşabilecektir. Lizbon Antlaşması bu hedefe yönelik bir siyasal süreçtir. AB’ye tam üye olmaya kararlı Türkiye, karanlık odada aydınlığa açılan bir kapı; Avrupa’da da ışıldayan bir yıldız olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlama biçimi kutucuğundan Adı/Url 'yi seçerek, isminizi ve dilerseniz mail veya site adresinizi yazıp yorumunuzu gönderin. Yorumunuz Editör onayından geçerse yayınlanacaktır. Küfür, Hakaret, İftira ve SİYASİ içerikli yorumlar ve Adı Soyadı belirtilmeyen yorumlar yayınlanmıyacaktır. Surgucum